Sanat filmini sevenler için kaçırılmayacak ve defalarca izlenebilecek kalitede bir film. "Altın Palmiye" ödülünü Cannes'da kazanmış bir başyapıt.Nuri Bilge Ceylan'ın kültürel, sanatsal, edebî birikimini yansıttığı harikâ bir yapım.Ülkemizde bu tip sanat filmlerinin yapılıyor olmasından gururlanıyorum.Film çok boyutlu ve katmanlı bir film.Anton Çehov tarzı karakterlerin içinde bulunduğu sıkışmış durumu o kadar güzel anlatıyor ki 3 küsür saat filmi sıkılmadan izliyorsunuz. Karakterlerin hangisine ne açıdan hak vereceğinizi ya da eleştireceğinizi şaşırıyorsunuz.Karakter tek yönlü asla değil, çok yönlü.O kadar iyi bir tasvir var ki Kapadokya'ya gitseniz sanki o otelde sizi misafir edeceklermiş gibi hisse kapılıyorsunuz.Nuri Bilge Ceylan'ın fotoğrafçı olma yönü filmin sinematografisini zaten mükemmel yapmış. Kapadokya'nın kışını, görünen Kapadokya dışındaki çamurunu, kışını, kıştaki yalnızlığını buram buram hissediyorsunuz.Kapadokya'nın kış dönemindeki yalnızlığı ile karakterlerin kış döneminde daha da yabancılaşması, yalnızlaşması paralel güçlenerek ilerliyor.Bunu üstat çok iyi yaşatıyor.Şu temayı çok beğendim.Bir karakter dışında tüm karakterler gitmek istiyor, bulunduğu ortamdan, kendinden sıkılmış, yalnızlaşmış durumdalar.Ama hiçbirinin bu durumdan ayrılmaya cesareti, enerjisi, şevki yok.Örneğin ne kadar şikâyet etse de Nihal gitmiyor ya da Aydın İstanbul'a gideceğim dese de son anda vazgeçiyor.Başkahramanımız Aydın, içindeki bulunduğumuz birçok sığ aydın kitlesini oluşturuyor.Yüzeysel olarak insanlara eleştiriler yazıyor, eleştirdiği yaşamları aslında tanımıyor bile, tanımaya niyetlenmiyor, bir eyleme geçmiyor.Karakterin isminin de Aydın olması bir ironi taşıyor.Ha bir de zaten o alt tabaka gördüğü kitleyle muhatap olmuyor, olmak istemiyor.Ev kirası geciktiği için yanına gelen Hamdi Hoca'ya benimle değil Hidayet'le konuş diyerek bunu anlayabiliyoruz.Alt tabaka toplum kesimiyle Hidayet'i muhatap ediyor. Filmdeki diyaloglar gayet derin ve tartışmaya açık.Her karakter kendi yaşanmışlıkları ve zihinsel süreçleriyle duruma pozisyon alıyor."Kötülükleri bir şey yapmadan durdurabilir miyiz? "Tartışması en net ve bariz tartışmaydı.Aydın bunu bulunduğu konum itibarıyle saçma ve tartışmaya değer bile bulmazken, Necla kocasıyla olan yaşanmışlıklarına set çekip farklı sonuçlar oluşturabileceğini düşünüyor. Yılki atı bir metafordu.Yılki atının dereye batmışken yakalanması sorunun meydana gelmesi, atın tutulup ahırda tutulması sorunlar üzerine uzun uzadıya değerlendirme yapılmasını sonunda da atın Aydın tarafından özgürlüğüne bırakılmasının sorunu zihninde serbest bırakmasının sembolizmi.Dikkatli olun sorunun çözülmesi demiyorum, çünkü at bir defa bile kullanılmadı Aydın tarafından. O yüzden at serbest bırakıldı, sorunlar kabul edilip eylemsizliğe mahkûm edildi.Tıpki Aydın'ın Nihal'e dediği gibi ne yapıyorsan yap sadece yanında olmak istiyorum dediği gibi ama içsel konuşmasında kendisine söylüyor bunu.Filmin yorumlanacak çok özelliği ve yerleri var ama genel hatlarıyla şahsî çıkarımlarımdır.