Hızlı ve Öfkeli: Hobbs ve Shaw: Basın eleştirileri
Hızlı ve Öfkeli: Hobbs ve Shaw
Ortalama puan
3,0
yayın
Birgün
Habertürk
Hurriyet
T24
Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Birgün
Yazar: Tuğçe Madayanti Dizici
Hobbs ve Shaw için Tango ve Cash ikilisinin 2019 modeli diyebilirim. Zaten bu filmin en ilgi çekici tarafı ikilinin birbirlerini aşağılayrak atışmaları. Bunu Rap müziğindeki 'dissrespect' kelimesinden gelen 'diss'e, 'diss atma'ya benzetiyorum. Johnson ve Statham'ın kimyaları o kadar tutuyor ki ve o kadar eğlenceli birbirlerini taşlıyorlar ki sadece bunun için bu filmi izlenir. Ben de bu diss atma sahnelerini bekleyerek geçirdim filmi. Kendini 'siyahi Superman' olarak tanıtan Idris Alba'nın kötü karakteri iyiydi ancak bu kötü karakterin büyük bir şirket tarafından teknolojik olarak geliştirilmiş kurşungeçirmez süper insana dönüştürmüş olması bilim kurguya ne zaman geçtik dedirtti. 80'ler, biraz da 90'lar aksiyon filmleri gibi eski usul bir şey beklerken buna şaşırdım. Madem saçmalıyoruz neden duralım, diyerek bir sonraki spin-off uzayda bile geçebilir.
Eleştirinin tamamı için: Birgün
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Ekip olarak çalışmayı reddeden Hobbs ve Shaw'un tek başlarına Hattie'yi aramalarıyla başlayan Londra sahneleri, filmin aksiyon dozunu giderek yükseltiyor. Yönetmen David Leitch hem "gökdelenden düşüş" sahnesinde, hem de şehir caddelerindeki otomobilli ve motosikletli takip çekimlerinde teknik açıdan çok sağlam iş çıkarıyor. Özellikle Brixton'un kendi başına hareket eden motoruyla yaptığı numaralar mükemmel... Filmin Rusya'daki bir endüstriyel bölgede geçen dördüncü bölümünde ortam iyice ısınıyor. Baskın, yakın dövüş, silahlı çatışma, sürpriz tuzak, işkence, patlama, olay yerinden kaçış gibi sahneler peş peşe geliyor.
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Yer yer esprili dil, Nietzsche ve Bruce Lee üzerinden yüzeysel ‘filozofi’ göndermeler, ana karakterlerin sürekli didişmesi ve Shaw’ın kız kardeşi üzerinden bir gönül meselesine girmesi (yabancı bir eleştirmenin vurguladığı gibi bu durum ‘Tango & Cash’i andırıyor) derken ‘Hobbs ve Shaw’ kendini belli ölçülerde izletmeyi başarıyor. Bir tür ‘Terminator’ (‘Cyborg’ demek de mümkün) olan Brixton karakteri üzerinden senaryo ölümsüzlük ve makineleşmeye vurgu yapıp belki öyküye felsefi bir tat katmak istemiş ama bunun yeterince parlak bir fikir olduğunu söyleyemeyiz. Bir de Samoa’da geçen bölümü hem uzun tutulmuş hem de hamasi diyaloglarla boğulmuş.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Aile hissinin son dönemde, bu tür filmlerde çok güçlü olduğunu biliyoruz. Ama filmde bu zirveye çıkıyor. Shaw kardeşler, aralarındaki aralarındaki 21 yaş farka rağmen (oyuncuların yaşını kastediyorum: Jason Statham 52, Vanessa Kirby 31 yaşında!) gayet iyi uyum sağlıyorlar. Ayrıca Kirby’nin gerçek bir keşif olduğunu ve filme çok şey kattığını söylemeliyim. Özellikle ‘döğüşken kadın’ tiplemesinde hemen en başlara geçip oturduğu kesin. Shaw kardeşlerin annesi Queenie (yani bizzat Helen Mirren), bu kez bulunduğu hapisten çocuklarını gözetiyor. Yapabildiği kadarıyla....Ve de 25 yıldır evine hiç dönmemiş Luke Hobbs hem öfkeli kardeşi Mateo’yu, hem de Samoa adasının manevi kıraliçesi, annesi Sefina’yı yeniden tavlamayı başarıyor.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Birgün
Hobbs ve Shaw için Tango ve Cash ikilisinin 2019 modeli diyebilirim. Zaten bu filmin en ilgi çekici tarafı ikilinin birbirlerini aşağılayrak atışmaları. Bunu Rap müziğindeki 'dissrespect' kelimesinden gelen 'diss'e, 'diss atma'ya benzetiyorum. Johnson ve Statham'ın kimyaları o kadar tutuyor ki ve o kadar eğlenceli birbirlerini taşlıyorlar ki sadece bunun için bu filmi izlenir. Ben de bu diss atma sahnelerini bekleyerek geçirdim filmi. Kendini 'siyahi Superman' olarak tanıtan Idris Alba'nın kötü karakteri iyiydi ancak bu kötü karakterin büyük bir şirket tarafından teknolojik olarak geliştirilmiş kurşungeçirmez süper insana dönüştürmüş olması bilim kurguya ne zaman geçtik dedirtti. 80'ler, biraz da 90'lar aksiyon filmleri gibi eski usul bir şey beklerken buna şaşırdım. Madem saçmalıyoruz neden duralım, diyerek bir sonraki spin-off uzayda bile geçebilir.
Habertürk
Ekip olarak çalışmayı reddeden Hobbs ve Shaw'un tek başlarına Hattie'yi aramalarıyla başlayan Londra sahneleri, filmin aksiyon dozunu giderek yükseltiyor. Yönetmen David Leitch hem "gökdelenden düşüş" sahnesinde, hem de şehir caddelerindeki otomobilli ve motosikletli takip çekimlerinde teknik açıdan çok sağlam iş çıkarıyor. Özellikle Brixton'un kendi başına hareket eden motoruyla yaptığı numaralar mükemmel... Filmin Rusya'daki bir endüstriyel bölgede geçen dördüncü bölümünde ortam iyice ısınıyor. Baskın, yakın dövüş, silahlı çatışma, sürpriz tuzak, işkence, patlama, olay yerinden kaçış gibi sahneler peş peşe geliyor.
Hurriyet
Yer yer esprili dil, Nietzsche ve Bruce Lee üzerinden yüzeysel ‘filozofi’ göndermeler, ana karakterlerin sürekli didişmesi ve Shaw’ın kız kardeşi üzerinden bir gönül meselesine girmesi (yabancı bir eleştirmenin vurguladığı gibi bu durum ‘Tango & Cash’i andırıyor) derken ‘Hobbs ve Shaw’ kendini belli ölçülerde izletmeyi başarıyor. Bir tür ‘Terminator’ (‘Cyborg’ demek de mümkün) olan Brixton karakteri üzerinden senaryo ölümsüzlük ve makineleşmeye vurgu yapıp belki öyküye felsefi bir tat katmak istemiş ama bunun yeterince parlak bir fikir olduğunu söyleyemeyiz. Bir de Samoa’da geçen bölümü hem uzun tutulmuş hem de hamasi diyaloglarla boğulmuş.
T24
Aile hissinin son dönemde, bu tür filmlerde çok güçlü olduğunu biliyoruz. Ama filmde bu zirveye çıkıyor. Shaw kardeşler, aralarındaki aralarındaki 21 yaş farka rağmen (oyuncuların yaşını kastediyorum: Jason Statham 52, Vanessa Kirby 31 yaşında!) gayet iyi uyum sağlıyorlar. Ayrıca Kirby’nin gerçek bir keşif olduğunu ve filme çok şey kattığını söylemeliyim. Özellikle ‘döğüşken kadın’ tiplemesinde hemen en başlara geçip oturduğu kesin. Shaw kardeşlerin annesi Queenie (yani bizzat Helen Mirren), bu kez bulunduğu hapisten çocuklarını gözetiyor. Yapabildiği kadarıyla....Ve de 25 yıldır evine hiç dönmemiş Luke Hobbs hem öfkeli kardeşi Mateo’yu, hem de Samoa adasının manevi kıraliçesi, annesi Sefina’yı yeniden tavlamayı başarıyor.