Hesabım
    Saroyan Ülkesi
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Saroyan Ülkesi

    Hafızanın şiiri...

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Başka Sinema, giderek kalabalıklaşan vizyon programında ilgi çekici filmleri bulmak için önemli bir pusula işlevi görüyor. Başka Sinema'nın seçtiği filmlerin bir ortak özelliği daha var: Zaman problemine ve perdeden ekranlara taşan film bolluğuna rağmen ilkinden sonra yeniden izlemek istiyorsunuz. Saroyan Ülkesi de en az iki kez izlenmesi gereken bir film; ikinci izleyişte filmin tür kalıplarını bozan serbestliğini ve duygusunu daha iyi kavrıyorsunuz.

    Lusin Dink'in imzasını taşıyan film Bitlis'e yapılan güncel bir yolculuktan nefis doğal manzaralar ve sahici halk şikayetleri içermesine rağmen bir belgesel değil. Ayrıksı sesini koruyarak Amerika'nın en önemli yazarlarından biri olmayı başarmış William Saroyan'ın köklerine doğru yaptığı Bitlis yolculuğuna dair belgeleri toparlayan bir belge-film hiç değil.ı

    Saroyan Ülkesi, İstanbul Film Festivali'nde 'Ulusal Yarışma’da gösterilmiş olmasına rağmen kurmaca bir yol filmi de değil. Ama baştan sona yol filmlerine özgü, meraklı ve çocuksu bir melankoliye sahip olduğunu söyleyebiliriz. Kurmaca değil demişken; bir yazar portresi veya bir biyografi değil ama bir yazarı tanımak için sinemaya gidenler aradıklarından fazlasını bulacaklardır. Belki de bir dost edinmiş olarak çıkacaklar sinemadan.

    Kurmaca ve belgeselin arasından kendine bir patika çiziyor Saroyan Ülkesi; onu tanımlarken belki daha rahat davranabiliriz: 'Şiirsel bir bellek filmi' gibi. Ama hayal gücü işin şiir tarafında olduğu kadar bellek tarafında da var. Giriş, gelişme ve sonuç zorunluluğundan, olay örgüsü bağımlılığından nefret eden, absürdün, yaratıcı 'saçmanın' ve doğaçlamanın gücünü çok erken fark etmiş başka türlü bir yazar için çok doğru bir seçim bu yöntem.

    Saroyan Ülkesi iz süren, köklerinde kendi gerçeğini arayan bir adama eşlik etme imkanı veren bir film. Yolculuğun onun yüzündeki yansımasını görmüyoruz, başka türlü bir yüzleşme bu. Dinlediğimiz metinlerle zihninin içinde dolaşıyor, paralelde bir başka film izliyoruz. Dink bize cevaplar vermek yerine sorular sunuyor.

    Geçmişine doğru yolculuk yapan bir adam düşünün, hemen dibindeki buğulu camın arkasından kayan manzaraları adamın zihnindeki diğer yolculukla beraber görebildiğinizi düşünün. Evinden koparılmış, savrulmuş, sürgün edilmiş olanın izlerine yapılan bir yolculuk. Orada kalabalık içinde Ermeniler yok artık ama yokluğun izi duruyor.

    Saroyan, Bitlis’e yaşamının geri kalanını geçirmek ve sonsuza kadar topraklarında uyumak üzere gider ama gördüklerinden sonra 'geçici' evine dönmeye karar verir. Bu karar bize amaçların, hedeflerin değil yolculukların önemli olduğunu hatırlatır. O yaşamı boyunca büyüklerinden dinlediği, eline kalemi her aldığında yazısına sızan Anadolu'yu görmek, hissetmek istemiştir. Aslında cevap yok diyoruz ama onun Bitlis'e aşkla gidişi tarihe verilmiş büyük bir cevaptır.

    William Saroyan, Amerikalı Ermeni bir yazar. Aynı zamanda gerçek bir Bitlisli. Bol acı biriktirmiş, yazılarından mizahı hiç eksik etmemiş. Öfkeli ama aynı zamanda insanlara sevginin, barışın diliyle konuşarak farklı halkların sevgisini kazanmayı önemsemiş. Bu kültürel zenginlik, bu çoklu bakış ona Pulitzer ve Oscar ödülleri kazandırmış, UNESCO tarafından 'Saroyan Yılı' ile onurlandırılmış. Şimdi de başka türlü, çok güzel bir filmi var. Eminim bu filmi ödüllerden daha çok önemserdi.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top