Kör topal bir film...
Yazar: Banu BozdemirSinemamız açısından bereketli günler yaşıyoruz, her konu masaya yatırılıyor, kıyıda köşede kalmış olaylar sinemaya aktarılıyor. Bu sene Çanakkale ve Sarıkamış üzerine yoğunlaşıldı, aradan Taş Mektep'e uzanıldı, kahramanlıklar döküldü ortaya teker teker...
Atatürk'ün Fedaisi Topal Osman da tarihi detaylarda gerçeği aramak, aslında yönetmenin kafasında var olan gerçeği ortaya koymak için yola çıkmış bir film. Bu anlamda Topal Osman'ın farkı, boyut değiştiren bir hikayeye sahip olmasında... Filmin genel anlamdaki başarısızlığını bir kenara bırakıp olayın tarih içindeki konumuna bakmakta fayda var!
Topal Osman aslında gayet özerk bir yapılanma içeren, Karadeniz bölgesinde özellikle de Giresun'da sivil örgütlenmeleri organize eden, hatta yaratan bir adam. Değişik bir otonom yarattığı için hem saygı uyandırıyor, hem de başına burukluğu zaman zaman başına işler açıyor. Bölgedeki azınlığa epey çektiren, Atatürk'ün gözde adamlarından biri. Balkan Savaşı'nda aldığı yara sebebiyle topal kalıyor, o yüzden lakabı topal olarak kalıyor. Tabii ne oluyor da Topal Osman Atatürk'ün muhafız alay komutanlığına kadar yükselmişken ve yöresel bir kahraman ilan edilmişken birdenbire katil damgası yiyip arananlar listesine giriyor?
Atatürk'le tartışan Trabzon mebusunu öldürdüğü gerekçesiyle katil damgası yiyor, arananlar listesine giriyor ve yakalanacağını anlayınca Çankaya Köşkü'nü basıyor. Bu arada Atatürk'ün baskından çarşaf giyerek kaçtığı da, kalpağı giyen Latife Hanım'ın onları karşıladığı da söylentiler arasında. Film tüm süreci anlatmaya çalışıyor, hatta Atatürk'ün Samsun'a çıkışının sebebi olarak da Topal Osman gösterilmekte! Yani onun özerk yapılanmasının, devleti takmayan davranışlarının bir son bulması için! Karadenizlilere özgü ‘uşak' kıyafetiyle ortalıkta arz-ı endam eyleyen Osman'ın çevresindeki saygınlığı tartışılmaz. O yüzden filmin bir kısmında yerel kıyafetler içindeyken, sonra düzenli orduya geçiyor ve askeri kıyafetler giymeye başlıyor ve devletle arası bozulunca tekrardan siyahlara bürünüyor.
Filmin genel anlamda başarısız olduğunu başta belirttim. Çünkü bir özensizlik hakim filmde. Oyunculuklar da bu amatörlüğü epey destekliyor, kimi yerler müsamere kıvamında hatta. Hep bir ağızdan söylenmeye çalışan gaz cümleleri hiçbir şekilde seyirciye etki edecek düzeyde değil! Topal Osman'ın evin içinde yaralı bir halde kendisini yakalamaya çalışan dışarıdaki subayla konuşmasından (sanki karşılıklı sohbetteler), arada bir yarıda kesilen ve beş kişinin kendisini ileriye atıp anında öldüğü sahnelere kadar her şey gerçekten de tatminsiz. Eğer karşımıza maddi sorunlar vardı mazereti gelecekse, o zaman çekilmese daha iyi olurdu yanıtını vereceğim. Film zaten derdini çok iyi anlatamıyor, karakterin hikayesini çok iyi kuşanamıyor. Bari onu çevreleyen oyunculuklar iyi olsa diye umut ediyor insan. Topal Osman'ın askerlerinden biri neden kadın mesela? Hep yanında, yakınında ve onun varlığı bile belirtilmiyor!
Gelelim Topal Osman'ın sonuna. Kafası kopartılarak hayatına son verilen Osman böyle bir sona nasıl geldi? Karşılıklı baskınlar sonuncunda konuşmasın diye Topal Osman'ın hayatına son veriliyor. Film bu sonu biraz ikircikli veriyor. Sonuçta Atatürk'ün yıllarca yanında olmuş, onun muhafız alayında görev yapmış bir adamın ipini çekmek kolay değil ama Atatürk'ün gözyaşları ve filmin sonunda Topal Osman'ın oğluna söylediği cümle aslında olayı ucundan bucağından yakalamaya çalışıyor. Zafere giden yolda bazı kayıplar verilebilir, hatta verilmelidir gibi bir mesaj! Karadeniz insanının hırçınlığını, asabiyetini kuşanmış bir karakter Topal Osman, milliyetçi ve yerel karakter. O yüzden kendi bölgesinden ayrılmıyor, yerel bir mücadele veriyor ve bunun bedelini de kellesiyle ödüyor!
Film bu hayat hikayesini daha dolu dolu anlatabilirdi, sonuçta tarih içinde farklı bir yere oturan bir karakter Topal Osman. Ama özensiz bir yönetim, bölük pörçük ve olayı tam da kapsamayan bir senaryo kötü oyunculuklarla birleşince ortaya tatminsiz bir film çıkmış ve tabii bir de yanlı!
twitter.com/BanuBozdemir