Hesabım
    Pinokyo
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Pinokyo

    Alman usulü Pinokyo...

    Yazar: Ali Ercivan

    Herhalde Pinokyo kadar yaygın olarak bilinen çok az öykü vardır. Herkes oturup baştan sona Carlo Collodi’nin tüm kitabını okumamış olabilir ama kahramanı olan tahtadan oğlanı ve macerasını az ya da çok herkes tanır. Sinemada da defalarca farklı şekillerde karşımıza çıkmıştır Pinokyo ve onu var eden oyuncakçı Geppetto Usta. En iyisi neydi diye bana soracak olsanız, vereceğim cevap doğrudan bir uyarlama değil de Stanley Kubrick’in senaryosundan Steven Spielberg’ün çektiği Yapay Zeka (A.I.: Artificial Intelligence) olur. Gerçek bir çocuk olmak isteyen küçük robotun hikayesi, sinemasal açıdan görüp görebileceğimiz tüm Pinokyo yorumlarının üzerindedir.

    Peki bu öykü böyle noktalara kadar taşınmışken, sinemayla meşgul olan herhangi bir insan neden dönüp en baştan başlamak ihtiyacı duyar? Buna benim bir cevabım yok. Anna Justice imzalı bu yeni Pinokyo filmi, aslında Alman televizyonu için gerçekleştirilmiş iki bölümlük bir mini dizinin dünyaya satılabilsin diye kısaltılmış sinema versiyonu. Kitaba olabildiğince, hatta fazlasıyla sadık bir uyarlama. Her türlü yapımcı için her türlü projeyi çekebilecek bir zanaatkar yönetmen olduğunu gizleme gereği duymayan Justice’in temiz bir televizyon rejisiyle ama meselenin ruhunu yakalamak ya da güçlü bir sinemasal dünya yaratmak gibi kaygıları belli ki hiç hissetmeden çektiği, kuru bir iş.

    Ülkemizde, Kuşadası’nda çekilmiş olan bu televizyon projesini kendine özgü kılan tek şey, başta Pinokyo’nun kendisi olmak üzere çeşitli fantastik unsurların üç boyutlu görsel efektler kullanılarak ekrana taşınması. Almanlar tarafından kotarılmış bir İtalyan “büyülü gerçeklik” filmi olmasını özgünlükten değil de filmin başlıca tuhaf niteliği olarak gördüğümü de ekleyeyim bu arada. Ancak yoğun efekt kullanımına rağmen, modern bir iş değil karşımızdaki. Günümüzde çocuk seyircinin bile sıkıcı bulacağı ölçüde temposuz, ağır aksak bir film hatta. Buna efektlerin de günümüz seyircisinin alıştığı detaylardan, gerçeklik hissinden uzak olduğunu eklemek lazım. Dolayısıyla çocuk seyircinin ne kadar ilgisini çeker bu film, onu söylemek de güç.

    Yine de evrensel temaları olan bir kitabın böylesine sadık bir uyarlamasının kötü olması kolay değil. Roberto Benigni’nin öyküyü en azından estetik açıdan başka noktalara taşımaya hevesli, iddialı Pinokyo filminin 2000'lerin başında nasıl bir fiyaskoyla neticelendiğini unutmadık. Anna Justice’in filmi en azından önüne büyük artistik hedefler koymadan bu güçlü öyküyü olduğu gibi ekrana / perdeye taşımaya çalışmış. Dolayısıyla da heyecan verici bir sinema eseri ortaya çıkmasa bile izlenebilir, temiz bir televizyon filmi ile rezil olmadan bu işin altından kalkılmış.

    Fakat derseniz ki okyanusun dibinde mavi periye “Lütfen beni gerçek bir çocuk yap” diye bıkmadan usanmadan yalvaran Haley Joel Osment’ın üstüne o sarsıcı etkiyi yakalayabiliyor mu? Gerçek ortada… Kubrick’in senaryosu veya çocuk oyuncularından her daim olağanüstü performanslar almış Spielberg’ün rejisiyle mukayese edilebilecek bir Pinokyo filmi henüz yapılmadı.

    Twitter: aliercivan

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top