Yine olmamış bir yerli film...
Yazar: Burçin AygünBazı filmler vardır muhakkak hayat bulması, seyirci ile buluşması ve içeriğince mutlu ya da mutsuz kılması gereken. Bazı filmler de vardır, olmasa da olacak, lakin maddi kaygılar ile her şekilde vizyonda kendine bir şans bulan ve hatta sağlam gişeler elde eden. Malum, her malın bir de alıcısı vardır. Tüm bunların haricinde bir de olmaması gereken (evet, belki fazlaca haşin bir tabir) projeler, film gibi görünen ancak o olmayı bırakın başarmayı, kıyısından dahi geçemeyenler vardır. Bu hafta itibariyle vizyona giren Karayel Poyraz adlı yapım ise çok acıdır ki bunlardan bir tanesi.
Bundan yaklaşık 2 yıl önce yola çıkan ve bir türlü vizyon şansı bulmayan “Karadeniz” ruhlu Karayel Poyraz, kendi deyimiyle de bir Samsun kenti filmi. Hikayenin tamamı bu şehirde geçerken, birbirinden farklı ve ilgi “çekemeyen” tiplemeler senaryo gereği oradan oraya koşturmaya gayret ediyor, ortaya da gerçek anlamda bir şey çıkamıyor. Bunun en büyük sebebi ise Karayel Poyraz projesinin bir sinema filminden öte, daha çok bir tür TV filmiymişcesine ele alınması. Bir başka deyişle karşımızda çok özel sebepler bulunmadıkça sevilemeyecek, gerçek bir beyazperde işi “olmayan” ya da “olamayan” bir çalışma duruyor.
Filmin başındaki isim, ünlü Yeşilçam ustası, aktör Kadir İnanır’ın kendine fiziken de bir hayli benzeyen yeğeni Levent İnanır. Kendisini oyuncu olarak geçtiğimiz yıl Şipşak Anadolu adlı bir başka “olamamış” yapımda, belediye başkanı rolüyle izlemiştik. İnanır’ın yönetmenlik konusundaki yetkinliği ise maalesef oyunculuğu yanında bir hayli sönük kalıyor. Kabul edilmesi güç bir anlayış, belki maddi yetersizlikler nedeniyle yerlerde sürünen bir teknik içerik ve en üzücüsü de sinema olgusunun bir parçası olmak istemeyen hikayesi.
Karayel Poyraz filminin köklerinde bir müzik aşkı yatıyor. Bir grup, iki sıkı dost ve bir süre sonra yaşanan mecburi ayrılıkla beden bulan “zıt fikir anlayışı”. Bir tarafta hayatını idame ettirebilmek için istese de istemese de para diyerek, tabir-i caiz ise piyasa müziğini tercih etmek, öte tarafta da müziğin varlığına ihanet etmemek için inandığı türün peşinden koşan bir bakış. Bu iki mantıklı ancak zıt kutup, bir noktada çakışıyor, bir anda kendilerini bir başkası için birbirlerine destek olurken de buluyorlar. Neticede dostluk ve arkadaşlık her şeyden önce gelir, farklılıklar öyle ya da böyle geride bırakılır.... ama gerçekten öyle mi?
Levent İnanır’ın yönetmenliğindeki Karayel Poyraz filmi ne yazık ki bunu soruyor, sormaya gayret ediyor ancak yeterli cevabı veremiyor. Bunun çevresinde dolanıp duran ancak bir türlü hedefi vuramayan bir çalışmayla karşı karşıya kalıyoruz. Hatta Yeşilçam’ın ve TV’lerin ünlü emektarlarından bazıları da kadroda oyunculuk açısından döktürse de, başrollerdeki isimlerin “haklı” etkinsizliği her şeyi baltalıyor. Haklı diyoruz, zira senaryonun sunduğu detaylar ortaya doğru düzgün ve derinlikli karakterler çıkartamıyor, genç oyuncular da elinden geleni yapıyor.
Kıssadan hisse, Karayel Poyraz belki iyi niyetle ve farklı amaçlarla kameraya alınmış ancak yolun sonunda hiç beklenmedik sonuçlarla serüveni noktalamış. Hem de oldukça sıkıcı bir macerayı!
burcinaygun@gmail.com