Han Solo: Bir Star Wars Hikayesi: Basın eleştirileri
Han Solo: Bir Star Wars Hikayesi
Ortalama puan
2,8
yayın
Gazete Duvar
Habertürk
Hurriyet
Sözcü
T24
Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Gazete Duvar
Yazar: Şenay Aydemir
Emilia Clarke’ın canlandırdığı Qi’ra da hem yeterince iyi çizilmiyor hem de bir süre sonra ikna edici olmaktan uzaklaşıyor. Solo ile ayrılmak zorunda kaldıkları ve tekrar karşılaştıkları zaman arasındaki boşluk, önceleri bir gizem olarak kurulsa da hikâye bu gizemi fazla taşıyamıyor. Seyircinin merak ettiğini Solo’nun neden merak etmediği bir yana, karakterin dönüştüğü şeyi, eylemlerinin arkasındaki motivasyonu anlamakta zorlanıyoruz. Benzer biçimde Woody Harrelson’ın hayat verdiği ve bir anlamda Solo’ya yol gösteren Beckett’a dair çok az bilgi alıyoruz. Neyi neden yaptığını, gücün karanlık ve aydınlık tarafları arasında savruluşunun arkasında yatan nedenleri anlayamadığımız için biraz ‘yaptık oldu’ kabilinden filmde kendisine yer buluyor.
Eleştirinin tamamı için: Gazete Duvar
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
“Solo”, aksiyonun baştan sona her şeye hâkim olduğu uzay western’i havasında çekilmiş hafif bir film. Kaçma kovalamaca, dövüş ve silahlı çatışma sahnelerinin ardı arkası kesilmiyor. Hatta tren soygunu gibi birkaç sahne dışında aksiyonun çok uzadığı ve dramatik sahneleri özlettiği söylenebilir. Yer yer eğlenceli de olsa mizah duygusu zayıf. Dolayısıyla filmin ilk yönetmenleri Phil Lord ve Chris Miller ikilisinin işine neden son verildiğini anlamak mümkün. Belli ki Ron Howard, Kasdan’ların senaryosuna sadık, yapımcıların istediği gibi ciddi bir film çekmiş. Bu arada, Chewbacca (Joonas Suotamo) ile birlikte en sevdiğim yan karakter Phoebe Waller- Bridge’in seslendirdiği isyankâr droid L3 oldu. Droidlerin özgür iradesini savunan ve sömürüye, ayrımcılığa karşı çıkan L3, bence filmin gizli kahramanı...
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
‘Han Solo: Bir Star Wars Hikâyesi’, perde gerisindeki ‘emektar’ isimlerin de katkılarıyla kuşkusuz ‘eski usul’ olmanın hakkını veriyor. Mesela bir tren soygunu sahnesi var, western tadında. Gemisini kiralamak istedikleri Lando Calrissian’la sürekli kumar masasına oturmaları da benzer şekilde geleneksel tarza yakın hamleler. Bir küçük not daha: Han’ın adının yanına Solo takısını alması da bizim kimi nüfus memurlarının isimleri yanlış yazıp kişilere ilginç öyküler yüklemesine benziyormuş. Malum, Han tek takılmaktansa Chewbacca’yla birlikte her daim ‘dayanışma ruhu’ndan yana olmuştur.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Sözcü
Yazar: Burak Göral
Elbette Alden Ehrenreich bir Harrison Ford cazibesine sahip değil, ama eski Solo'yu sıkı çalışmış, en azından onun tavırlarını, beden dilini elinden geldiğince devam ettirmiş. "Game of Thrones"un Khaleesi'si Emilia Clarke, Qi-ra karakterinde senaryoda tam işlenemediği için de varlık gösteremiyor. Woody Harrelson gibi iyi bir aktör Beckett rolünde daha iyi değerlendirilebilirdi. Eski üçlemede Billy Dee Williams'ın canlandırdığı Lando'da Donald Glover ise durumu gayet iyi idare etmiş. Hatta filmin en başarılısı bile denilebilir.
Eleştirinin tamamı için: Sözcü
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Tüm bunlara karşın, filmi başarılı bulmak zor.. Çok hızlı bir tempo mutlaka akışkanlık getirmiyor. Üstelik birçok sahnenin aşırı loş, hatta düpedüz karanlık olması da seyri kolaylaştırmıyor. Ve film türün iyi örneklerinin içerdiği o soyluluk duygusunu vermiyor. Ve sonuç olarak galiba asıl sorun şu ki....Nostaljinin eski tadı yok!...Ünlü oyuncu Simone Signoret’nin anılar kitabına verdiği isim gibi...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Gazete Duvar
Emilia Clarke’ın canlandırdığı Qi’ra da hem yeterince iyi çizilmiyor hem de bir süre sonra ikna edici olmaktan uzaklaşıyor. Solo ile ayrılmak zorunda kaldıkları ve tekrar karşılaştıkları zaman arasındaki boşluk, önceleri bir gizem olarak kurulsa da hikâye bu gizemi fazla taşıyamıyor. Seyircinin merak ettiğini Solo’nun neden merak etmediği bir yana, karakterin dönüştüğü şeyi, eylemlerinin arkasındaki motivasyonu anlamakta zorlanıyoruz. Benzer biçimde Woody Harrelson’ın hayat verdiği ve bir anlamda Solo’ya yol gösteren Beckett’a dair çok az bilgi alıyoruz. Neyi neden yaptığını, gücün karanlık ve aydınlık tarafları arasında savruluşunun arkasında yatan nedenleri anlayamadığımız için biraz ‘yaptık oldu’ kabilinden filmde kendisine yer buluyor.
Habertürk
“Solo”, aksiyonun baştan sona her şeye hâkim olduğu uzay western’i havasında çekilmiş hafif bir film. Kaçma kovalamaca, dövüş ve silahlı çatışma sahnelerinin ardı arkası kesilmiyor. Hatta tren soygunu gibi birkaç sahne dışında aksiyonun çok uzadığı ve dramatik sahneleri özlettiği söylenebilir. Yer yer eğlenceli de olsa mizah duygusu zayıf. Dolayısıyla filmin ilk yönetmenleri Phil Lord ve Chris Miller ikilisinin işine neden son verildiğini anlamak mümkün. Belli ki Ron Howard, Kasdan’ların senaryosuna sadık, yapımcıların istediği gibi ciddi bir film çekmiş. Bu arada, Chewbacca (Joonas Suotamo) ile birlikte en sevdiğim yan karakter Phoebe Waller- Bridge’in seslendirdiği isyankâr droid L3 oldu. Droidlerin özgür iradesini savunan ve sömürüye, ayrımcılığa karşı çıkan L3, bence filmin gizli kahramanı...
Hurriyet
‘Han Solo: Bir Star Wars Hikâyesi’, perde gerisindeki ‘emektar’ isimlerin de katkılarıyla kuşkusuz ‘eski usul’ olmanın hakkını veriyor. Mesela bir tren soygunu sahnesi var, western tadında. Gemisini kiralamak istedikleri Lando Calrissian’la sürekli kumar masasına oturmaları da benzer şekilde geleneksel tarza yakın hamleler. Bir küçük not daha: Han’ın adının yanına Solo takısını alması da bizim kimi nüfus memurlarının isimleri yanlış yazıp kişilere ilginç öyküler yüklemesine benziyormuş. Malum, Han tek takılmaktansa Chewbacca’yla birlikte her daim ‘dayanışma ruhu’ndan yana olmuştur.
Sözcü
Elbette Alden Ehrenreich bir Harrison Ford cazibesine sahip değil, ama eski Solo'yu sıkı çalışmış, en azından onun tavırlarını, beden dilini elinden geldiğince devam ettirmiş. "Game of Thrones"un Khaleesi'si Emilia Clarke, Qi-ra karakterinde senaryoda tam işlenemediği için de varlık gösteremiyor. Woody Harrelson gibi iyi bir aktör Beckett rolünde daha iyi değerlendirilebilirdi. Eski üçlemede Billy Dee Williams'ın canlandırdığı Lando'da Donald Glover ise durumu gayet iyi idare etmiş. Hatta filmin en başarılısı bile denilebilir.
T24
Tüm bunlara karşın, filmi başarılı bulmak zor.. Çok hızlı bir tempo mutlaka akışkanlık getirmiyor. Üstelik birçok sahnenin aşırı loş, hatta düpedüz karanlık olması da seyri kolaylaştırmıyor. Ve film türün iyi örneklerinin içerdiği o soyluluk duygusunu vermiyor. Ve sonuç olarak galiba asıl sorun şu ki....Nostaljinin eski tadı yok!...Ünlü oyuncu Simone Signoret’nin anılar kitabına verdiği isim gibi...