İçinde vampirlerin olduğu gençlik hikayesi özetle...
Yazar: Hilal ÇetinderSinema dünyası, ABD’li yazar Richelle Mead tarafından yazılmış seriyle, nur topu gibi yeni bir vampir - gençlik serisine kavuşuyor. Birçok dile çevrilen ve çok satanlar listesinde yer alan altı bölümlük fantastik roman serisinden uyarlanan ilk filmin yönetmenliğini ‘Freaky Friday - Çılgın Cuma’, ‘Mean Girls - Kötü Kızlar’ gibi gençlik filmlerine imza atan Mark Waters, senaryo yazarlığını ise kardeşi David Waters üstlenmiş. Oyuncu kadrosunun çoğunluğunu, deneyimli oyuncular Joely Richardson (Kraliçe Tatiana) ve Gabriel Byrne’ı (Prens Victor Dashkov) saymazsak, Zoey Deutch, Lucy Fry, Danila Kozlovsky gibi ileride büyük olasılıkla Vampir Akademisi’yle bütünleşecek yeni yüzlerden oluşan genç bir ekip oluşturuyor.
Kitaplarını okumamış bir izleyici olarak, ilk filmin karakterlerin tanıtımı ve vampirler arasındaki ayrımı gösteren giriş bölümünden oluştuğunu söyleyebilirim. Hava, su, toprak ve ateşten oluşan dört elementten birini kontrol etme yeteneğine sahip büyü güçleri olan ölümlü vampir ırkı Moroi ile onları kötücül vampir ırkı Strigoi’lerden korumakla görevli gardiyanlardan (Dhampir) oluşan kağıt üzerindeki hikayenin ana karakteri, henüz çaylak bir gardiyan olan Rose Hataway (Zoey Deutch). Moroi ırkından olan yarı insan yarı vampir Rose ile korumakla görevli olduğu Prenses Lissa (Lucy Fry) başta olmak üzere bir grup gencin ilişkilerini ve lise maceralarını anlatan ilk bölüm, sinemasal anlamda olmadığının altını çizerek, Aziz Vladamir Akademisi’yle ‘Harry Potter’, beceri ve yetenekleri henüz keşfetme aşamasındaki genç kahramanlarıyla ‘X-Men’ serisini hatırlatıyor. Vampir Akademisi, kendi ırkları arasındaki iyi ile kötüyü keskin hatlarla ayıran, ‘Kraliçe/prens/prenses vampir’ karakteriyle ayırdıklarını da sınıflara ayıran bir örnek koyuyor önümüze. Hayal gücünde sınır tanımayan fantastik hikayeler yerine kadınsal dokunuşla farklı bir tür yaratan ‘Alacakaranlık’ sonrasında, yeni seriyle iyiden iyiye vampirlerin dünyasına giriyoruz. Geleneksel vampir hikayesinden çok, içinde vampirlerin olduğu gençlik hikayesi özetle… Popüler kız, arkadaşlık/düşmanlık, gruplaşmalar, kıskançlıklar, imkansız ve platonik aşklar yoğunluk kazanırken, bir vampir filminde olduğumuzu anımsatan (ve insanlarla arasındaki) tek bağlantıyı ‘beslenme saati’ kuruyor örneğin.
Alacakaranlık final serisinde izlediğimiz Volturi klanı ile Cullen klanı arasındakinden farklı bir hesaplaşmanın sinyallerini veren finaliyle, fantastik film denince akla gelen ırklar arasındaki -henüz göremediğimiz- karanlık aksiyon sahnelerinin sonraki filmlerde karşımıza çıkacağını varsayabiliriz. Ucundan kıyısından gösterilen aşk, sadakat ve entrikalarla zenginleşecek gibi görünen serinin devam filmleri, her yıl aynı tarihte, sevgililer gününde gösterime girecek. Bu takvim, romanı okumayan (genç) izleyici için de yol haritası çizecektir eminim. Son yıllarda giderek çoğalan televizyon dizileri, roman serileri ve film uyarlamalarıyla günün artık vampirler için de doğduğu düşünülürse, 14 Şubat haftasının iki vampir filmiyle taçlandırılması pek de şaşırtıcı değil. Sadece hedeflediği kitleyi tatmin edebilecek bir ‘dizi’ film olarak tanımlayabileceğimiz ‘Vampir Akademisi’, ‘Alacakaranlık’ gibi gişe harikasına dönüşür mü bilinmez, ama yeni bir fanatik genç kız izleyici kitlesi yaratacaktır eminim. Gençler Vampir Akademisi’ne giderken, hedef kitlesi dışında kalan izleyiciyi ‘Sadece Aşıklar Hayatta Kalır’ diyen bambaşka bir sinemanın beklediğini belirtelim.
twitter.com/hilalcetinder