Neeson Aksiyona Doymuyor!
Yazar: Fatih YürürHayatının ikinci baharında aksiyon yıldızı olmaya soyunan, sonrasında da bunu suçlu bir alışkanlık haline getiren Liam Neeson; ardı ardına gelen yeni aksiyon mahsûlleriyle düşmanlarını gözünü kırpmadan köteklemeye devam ediyor! Neeson’un bu önü alınamaz aksiyon müptelalığının son örneği olan Gece Takibi; türün klişeleriyle barışık kalmayı başarabilenler için en azından birkaç şık harekete ev sahipliği yapmayı başarabilen bir örnek diyebilir miyiz peki? Belki…
“Seni son nefesinde ele geçiren tek şey pişmanlıklarındır.” diyor, kanı vücudundan çekilmekte olan Jimmy Conlon. Aslında bu çağa ait olmayan, yüzlerce yıl önce nesli tükenmiş, zamana ayak uydurabilme konusunda geç kalmış, dostları ve yakınları ile olan ilişkilerinde sık sık tökezleyip çamura batmış tipik bir yorgun savaşçı o. Daha kestirme biçimde ifade etmek gerekirse; son yıllarda Neeson’un perdeye taşıdığı, nemrut, acımasız fakat bir o kadar da korumacı, kollamacı karakterlerin en bilindik örneği.
Aksiyon sinemasının bu türden kontenjanını dolduran Bruce Willis ya da bir dönemki haliyle (ve ne yalan söyleyelim gerçekten de özlediğimiz) Mel Gibson’ın ama daha önemlisi son yıllarda neredeyse sadece Liam Neeson’ın suretinde karşımıza çıkan modern çağ kovboylarının standart bir emsali Jimmy. Kötü adamlarla kol kola bir dolu kirli işe imza atmış, hayatı polis ile dans ederek geçmiş, şehrin her karanlık sokağını kafasındaki haritaya ince ince kazımış, bununla birlikte bu hayata istemeden sürüklendiğini her fırsatta dile getiren bir yalnız kurt o! Öyle ki bu uğurda karısına ve çocuklarına bile sırt çevirmek zorunda kalmış ve ailesine bir daha geri dönememiş.
Jimmy’nin üzerine yapışan bu yaftadan sıyrılarak “doğru yolu bulma öyküsü” ise, oğlunun istemeden tanık olduğu bir cinayet ile başlıyor. Yıllar boyu arayıp sormadığı oğlu Mike’ın hayatını kurtarmak için; kendisinin en yakın dostu, şehrin tepedeki isimlerinden biri olan Shawn’ın oğlunu öldürmek zorunda kalan Jimmy; bu vesileyle oğlunun ve oğlunun ailesinin hayatını kurtarabilmek için “bu limondan daha çok su çıkar” diyerek silah kuşanıyor.
Filmin göreceli sürprizlerini (ki zaten epey az sayıdalar) açık etmeden söylemek gerekirse; kafi miktarda aksiyon suyuna banılmış, tipik bir “babaların günahlarını çocuklar çeker” hadisesi var karşımızda. Bu anlamda yer yer benzeştiği Şanslı Slevin gibi popüler örnekler kadar eğlenceli olmasa da türün meraklılarına hitap etmesi muhtemel… Eğer ki; Jimmy’nin çocuklarına sırt çeviren, alkolik, umarsız, sorumsuz baba figüründen; oğlunun yanında olamadığı tüm o özel anlarda aslında onu sürekli uzaktan izleyen hatta kendi bulaştığı pisliğe oğlunun da batmaması için mesafeli kalmayı seçen, fedakar ve sevimli babaya sadece birkaç dakika içerisinde evrilmesini ve finalde bütün bu meselenin orta çaplı bir aile saadetine dönüşmesini kaldırabilirseniz hiç sıkıntı yok! Fakat bu klişeyi en tipik haliyle işletebilmiş olması Gece Takibi’nden medet umabilmek için yeterli mi dersiniz?
Türün en taze örnekleri, hiç değilse sığ sularda kulaç çırpan öykülerini kamufle edebilmek adına fiyakalı aksiyon sahnelerine ya da zengin dövüş koreografilerine abanırken; Gece Takibi’nin durmadan dile getirdiği para, uyuşturucu, intikam gibi mevhumlarla obezleşmesi, ve hızlı kesmeler ile iyice çorbaya dönüşen aksiyon sahneleri; Non-Stop ya da Kimliksiz gibi filmlerde de Neeson ile çalışmış ve görece daha dinamik işler ortaya çıkarmış olan yönetmen Jaume Collet-Serra’nın puanını biraz düşürmüş sanki.
Eğer ki acar bir tetikçi eskisinin, “ailesini kurtarabilmek” gibisinden naif bir amaç uğruna, önüne çıkan herkesin kafasına birer kurşun gömdüğü tipik intikam öyküsü klişeleriyle aranızı sıcak tutmayı başarabildiyseniz ve türün bu gibi ezber zengini örnekleri sizi rahatsız etmiyorsa; Neeson’un yeni aksiyon güzellemesine muhtemelen şans vereceksiniz. Aksiyon sinemasının değişen trendlerine, kendisini yenileyen klişelerine ya da dinamik aksiyon sahnelerine dair ufak bir kırıntı dahi arıyorsanız bir kere daha derin derin düşünmenizde fayda var.