Hesabım
    Ben-Hur
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Ben-Hur

    “Hollywood’u Gençler Ele Geçirdi!”

    Yazar: Başak Bıçak

    Artık malumu ilam edelim. Hollywood, filmlerini gençler için çekiyor. Artan çizgi roman uyarlamaları, genç kadrolarla hazırlanan fantastik ve bilim kurgu filmleri ve şimdilerde gelen remake ve reboot furyası… Hemen hepsi genç kadrolarla veyahut eski tarihli filmleri izlemekten sıkılan gençler için üretilmiş, birbirinin muadili, hikâyenin yerinin aksiyonun aldığı filmler… Evet, gelenekselleşen “klasikleri heba etme etkinliklerinde” bu haftaki konuğumuz Ben Hur.

    Baştan uyarayım; kanaatim asla Ben Hur’un kötü bir film olduğu üzerine değil. Bilakis izlemekten fazlasıyla keyif alacağınız bir filmle karşı karşıyasınız. Eksiklerine rağmen oyunculukları, hikâye anlatımı, kurgusu ve kararında aksiyonuyla yeni Ben Hur, kendi içinde bütünlüğe sahip bir film. Bariz problemler yaşamıyor, seyircinin ilgisini, filmden uzaklaştırmak şöyle dursun; klasik filmi sevenlerin rahatsız olacağı değişiklikleriyle dahi üzerinde tutmayı başarıyor. Üç saatin üzerindeki orijinal filmle karşılaştırdığımızda anlatımı daha hızlı ve (itiraf ediyorum daha heyecanlı) izlenmesi daha kolay bir film var karşımızda. 1959 tarihli Ben Hur’un hızlandırılmış bir versiyonu adeta…

    Ancak yeni Ben Hur’un yaşadığı problem tam da burada aslında… Kısaltmak için yapılan kırpma işlemi, filmi bambaşka bir şeye çevirmiş, hikâyenin yönünü ve karakterleri değiştirmiş; hatta bazılarını hepten unutmuş. 1959 yılında William Wyler’ın, Lew Wallace’ın Ben-Hur: A Tale of the Christ romanından uyarladığı (daha önce 1907’de 1925 yılında da çekildi) “epik” şaheser, 11 Oscar ödülünü birden kucaklayan sinema bir klasiği, benzerini defalarca izlediğimiz bir aksiyon filmi olmuş. Evet, eski Ben Hur’la, yeni versiyonu arasındaki en büyük fark ve eskisini izlemiş olanları hayal kırıklığına uğratan durum burada yatıyor. İlki epik bir eserken, ikincisi salt bir aksiyon filmi… Ve Roma sahnelerinin filmden tamamen çıkarılmasının, filmi epik türden çok uzağa taşımaktaki payı büyük.

    Gelelim hikâyenin ana fikrinde yapılan değişikliklere… Orijinal Ben Hur, bir “kardeş gibi olma” temelinde kuruluyor. Messala ile Ben Hur, kardeş gibi büyümüş fakat kardeş olma bilincine sahip karakterler değiller. Yeni film ise, bu kardeşlik mefhumunu genişletiyor ve iki karakterin “kardeş gibi olma” halini daha da güçlendirerek “kardeş olma” bilincine taşıyor. Bu durum hikâyenin dramatizasyonunu arttırıyor gibi görünse de, sonrasında gelecek olan “düşmanlık” bölümünün meşruiyetini kaybetmesine ve inandırıcılığını yitirmesine yol açıyor. Hikâyeye eklenen “yeni” düşman olma nedeni dahi, iki karakter arasındaki çatışmayı desteklemeye yetmiyor. Gidişatta yapılan başka büyük değişiklikler de var ama daha fazla sürpriz bozmamak gerek…

    Karakter değişimleri de benzer bir süreç yaşıyor yeni Ben Hur’da. Messala, ilk filmde tam manasıyla bir Roma destekçisi. Gücü ve iktidarı seviyor. Fakat yeni Ben Hur’da, Messala karakterinin böyle bir derdi yok, aksine o mevkide bulunması bir zorunlulukmuş gibi yansıtılıyor ve çoğu zaman Roma karşıtı söylemlerde bulunuyor.

    Ben Hur ise ilk filmdeki özgürlükçü tavrından “arındırılmış” ve başına gelenler, kaderin zalim bir oyunundan ibaret durumda, hatta kardeşler arasındaki fikir ayrılıklarıyla alakadar değilmiş gibi tasvir ediliyor. Orijinal filmi izlemiş bir seyircinin Ben Hur karakterini sevmesine yol açan sebep, salt büyük aşkına ve ailesine sahip çıkmaya çalışan ve onlar için mücadele eden bir adam olması değil; fikirlerinden ödün vermeden bunu başarabilen bir adam olmasıydı. Bu nedenle İsa’nın varlığı ve Ben Hur’la olan ilişkisi anlam kazanıyordu. Fakat yeni Ben Hur’da bir “fikir” olmadığı gibi bu haliyle İsa yalnızca bir arka plan haline gelmiş.

    Çok merak edilen Haluk Bilginer mevzuna gelince… Orijinal Ben Hur’da yer alan Simonides karakterinin ehemmiyetini filmi izleyen herkes bilir. Bu filmde ise bir Simonides yok. Sadece bir iki karede görünen Haluk Bilginer var. Usta oyuncunun sahnelerinin kesildiği söyleniyor; bunun en büyük sorumlusu da filmi yöneten Timur Bekmambetov olsa gerek… Böylesine önemli bir oyuncudan yararlanamamış olması oldukça üzücü fakat Ben Hur’u getirdiği noktada çok da şaşırtıcı değil.

    Buraya kadar bahsettiklerim, orijinal hikâyeyle olan farklılıkları anlatmakla birlikte Ben Hur’u ilk kez seyredecek izleyici için sorun teşkil etmeyecek ayrıntılar. Dolayısıyla kostüm seçimlerinde yapılan ufak hatalar ve final jeneriği için kullanılan o “büyübozan” müziği de göz ardı edersek, bilhassa görkemli Kolezyum sekansıyla etkileyici bir filme dönüşüyor yeni Ben Hur. Jack Huston, ustası Charlton Heston kadar olmasa da, etkileyici bir performans ortaya koymayı başarıyor. Hatta Messala karakterini canlandıran Toby Kebbell ve Ilderim’e hayat veren Morgan Freeman’la birlikte ilk filmden daha güçlü bir üçlü ortaya koyuyorlar. Fakat Esther olarak izlediğimiz Nazanin Boniadi için aynı şeyleri söylemek zor, zira orijinal filmdeki Haya Harareet’in ziyadesiyle gölgesinde kalıyor.

    Night Watch (2004), Day Watch (2008) ve Wanted (2008) dışında kayda değer bir iş çıkaramamış bir yönetmene Ben Hur gibi bir sinema klasiğini teslim etmek elbette yapımcıların hatası fakat gençlerin Hollywood’a yön verdiği ve kendisinden beklenilenin aşağı yukarı böyle bir film olduğu bir dönemde, Bekmambetov’un elinden geleni yaptığını söylemek yanlış olmaz. Ben Hur’a aşina olmayan gençler ya da süresi nedeniyle filmi izlemeye üşenmiş yetişkinler için leziz ve süslemesi iyi yapılmış bir yapım Ben Hur. Son kertede, epey heyecan verici… Eh o zaman, afiyet olsun!

    Başak Bıçak – basakbicak@gmail.com

    https://twitter.com/BasakBicak

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top