Hesabım
    Neva
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Neva

    Romanı okuyanların ilgisini çekebilecek, genç aşıkların hikayesi...

    Yazar: Hilal Çetinder

    Başrollerinde Şükrü Özyıldız ve Başak Parlak’ın yer aldığı ‘Neva’, Ilgın Olut’un üniversite yıllarında yaşadığı aşkı konu alan aynı adlı çok satan kitabından uyarlama bir film. Birkan Uz ile birlikte yönetmenliğini üstelenen Can Arca, senaryoyu da Olut ile birlikte kaleme almış. Roman, genç yönetmenler, ekrana yakışan yeni yüzlerden oluşan kadrosuyla gelen ‘aşk hikayesi’, Yeşilçam sinemasını özleyenler mutlu edebilir-di.

    Önce Ilgın’la tanıştırıyor bizi film. Kadınlarla arası iyi belli ki. Açık görüşlü, girişken ve ‘modern’ karakterimiz, aynı üniversitede öğrenci Neva’ya ilk görüşte gönlünü kaptırıyor. İki sevgilinin, uzun süren tanışma ve kaynaşma sürecinin ardından başlayan dönem, filmin asıl ilgi alanı aynı zamanda! Ancak yöresi bir türlü zenginleşemeyen hikaye 'o an'a kadar öyle çok vakit harcıyor ki, onları ve aşklarını kaosa sürükleyen süreç ıskalanıyor ne yazık ki! Bir travma ya da tatsız bir gönül ilişkisi belki... Çocukluklarına inip aileleri tanımak istiyoruz hemen. Ama buradan da elimiz boş dönüyoruz. Neva, sevgisini belli etmeyen baba figüründen dertli. Sadece bir noktaya kadar, sevilme açlığının ve otoriter erkek figürünün kişiliğini şekillendirdiği de belli. Öte yandan, Ilgın’ın kendini tekrar eden öfke nöbetlerinin ve Neva’nın buna katlanma nedenini kestirebilmek zor.

    İyi eğitimli iki genç doktorun dolu dizgin başlayan aşklarının ve sonrasındaki sorunlarının altı doldurulamadığı gibi, Ilgın’ın tavırları karşısında ikna edici duruş sergileyemeyen Neva’nın suskunluğu da izleyeni rahatsız ediyor. Neva’nın eski sevgilisi ya da Ilgın’ın kadınlara duyduğu saygıyı anlamamıza hizmet etmek için kurgulanmış hayli karikatürize yardımcı karakterlerin durumu da pek iç açıcı değil. Tam anlamıyla ‘aşk hastalığı’na tutulan ikiliyi canlandıran Şükrü Özyıldız ve Başak Parlak, hissetmemiz ya da görmemiz gerekenlerin söze dökülmesine ve tekrara kurban gidiyorlar. Örneğin, ‘sana olan ilgim seni rahatsız ediyor mu?’ sorusuna kadar Neva’nın öylesi bir sevgi beslediğini düşünmüyoruz bile. Ne kadar kullanılırsa kullanılsın, ‘yakın plan’ çekimler, karakterleri tanımamız için yeterli olamıyor ne yazık ki... Asıl sorun ise, ‘modern ya da muhafazakar fark etmeksizin’ algısını ortaya koymak istemesine rağmen o noktaya ulaşamıyor olmasında... Babasından çekinen genç kadının, muhafazakâr bir aileye sahip olduğunu düşündürtüyor önce, hemen ardından da bunu yerle bir ediyor. Sevdiği kadını yerli yersiz kıskanan Ilgın’ın, aslında sadece geçmişte yaşanan ‘şuursuz’ ilişkilere kızdığına tanıklık ediyoruz öte yandan.

    Tarafların kabahatinin ya da masumiyetinin her daim tartışıldığı aşk hikayelerinde bu kez masum olmayan biraz da ‘aşk’ diyen Neva’nın, sürpriz finali ise filmi ayakta tutmaya yeterli olmuyor. Açılış sahnesinde darmadağın halde gördüğümüz Ilgın’ın,  aynı sahneye varıncaya dek geçen süreci arasındaki melodram, romanı okuyanların,  Şükrü Özyiğit ve Başak Parlak hayranlarının ve belki "çok" genç sevgililerin ilgisini çekebilir. Ancak, yaşanılana saygımız sonsuz da olsa, ‘tek derdiniz bu olsun’ sözünü her defasında yineleme ihtiyacı hissedecek belli bir yaşın üstündeki kitleyi tatmin etmesi zor!

    Twitter.com/hilalcetinder

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top