En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
rudeonerudeone
Takipçi
1.698 değerlendirmeler
Takip Et!
4,5
14 Haziran 2015 tarihinde eklendi
Bir süredir izlediğim en "sağlam" filmdi. Pek çok şeyin bu kadar güzel harmanlandığı, kusursuz denebilecek bir düzene oturtulduğu, bir yere kadar karışık gibi görünse de muhteşem bir kurgu ile sunulduğu, "ummadık taş baş yarar" misali bir Belçika filmi. Aslında yönetmen van Groeningen'in 2009 yapımı "Çölde Kutup Ayısı" olarak dilimize çevrilmiş ve sinema çevreleri tarafından beğenilmiş bir filmi daha vardı. Onu görmemiştim ancak en kısa sürede izlemek üzere listeme aldım. Peki bu "pek çok şey" nedir? Her şeyden önce, müzik ile biraz dahi alakalı iseniz, filmin soundtrack albümünü arşivinize almadan edemeyeceksiniz. Bakış açısına göre filme neredeyse "müzikal" bile denebilecek kadar müzik ile (muhteşem country ve özellikle de bluegrass parçaları) iç içe film ve karakterler. Sayılı filmde tanık olduğumuz bu başarılı müzik kullanımının ön planında ise, pek çok farklı dram var. Elise, Didier ve Maybelle. Bu üçlünün isimleri uzun süre hafızanızdan çıkmayacak. Bu üç karakterin de hem kendi içlerindeki hem de birbirleriyle yaşadıkları dramlar var. Ve bunların her biri ayrı ayrı ele alınmayı, üzerine konuşulmayı sonuna kadar hak ediyor. Yetmedi. Bunları bir de kısa geçilmiş gibi görünen ancak yine üzerinde saatlerce yorum yapılabilecek bazı "büyük konular" takip ediyor. Yaratılış, ölüm, inanç, dinler, kutsal kitaplar ve daha fazlası ile fikirler, özellikle Didier'nin dilinden (muhteşem performanslar eşliğinde) veriliyor. Performans demişken, Elise ve Didier tek kelimeyle muhteşemler. Bu kadar kaliteli ilerleyen film, belki de en kritik anda, finalde de, kendisine yakışanı yapıyor. İzleyen herkesi koltuğuna çiviliyor, yıkıyor, darmadağın ediyor. Bu Avrupa filmini izleyin.
Oyuncularının etkili performansı ve dokunaklı hikayesi ile insanı etkileyen güzel bir film olmuş. Fim hakkındaki yorumları okudum. Çok övgü almış ve beğenilmiş. Övgüleri biraz abartılı bulmuş olsam da yinede iyi bir film olduğunu söyleyebilirim.
Bir Belçika filmi olmasına rağmen kovboyları konu alan Kırık Çember oldukça ilgi uyandırıcı, enteresan, hoş bir fragmanla göz boyuyor. Birbirine aşık olan iki çiftin duygusal hikayesini perdeye yansıtan Kırık Çember, oldukça güzel country müzikleri kullanan orijinalleştirilmiş bir Yeşilçam draması gibi. Seyircinin gözünü yaşartmak asıl hedef olduğundan film zaten bir miktar puan kaybediyor; üstüne Felix Van Groeningen'in bu dramı çocuğun hastalığını kullanarak klişe bir yöntem doğrultusunda yaratması filme iyice zarar veriyor. Bir sürü güzel mesajı da beraberinde getiren Kırık Çember aslında gayet çarpıcı bir film olmayı başarıyor ama çocuğun hastalığı istismar ediliyor. Perdede anne- baba çocuklarına ağlarken seyircinin de ağlaması bekleniyor; ah ne kadar acıklı, ne kadar da dokunaklı (!) Filmini müzikle harmanlayarak çok doğru bir karar alan Belçikalı yönetmen Groeningen, ölümün üzerinden aşkı ve aile sevgisini vurguluyor. Çoğu yönetmenin kolaylıkla düşebileceği bir hataya düşüyor; hikayesinin getirdiği dezavantajı göremeyip istemeden de olsa duygu sömürüsü yapıyor. 86. Akademi Ödülleri'nde En İyi Yabancı Film Oscar'ı için yarışan Kırık Çember, tıpkı Muhteşem Güzellik gibi favori adaylar arasında fakat kanımca biraz zayıf kalmış bir yapım. -Devamı için...
Didier ve Elise, bir mağazada tanışırlar, ilk görüşte aşık olurlar ve evlenirler. Müzisyen olan Didier’in grubunda solistlik yapmaya başlayan Elise, bir süre sonra hamile kalır... Çocuk yapıp yapmama konusunda epey tartışan çiftin sonunda çocukları olur. Derken trajik bir şekilde kızları Maybelle hastalanıp bu dünyadan göçer. Çift, birbirlerini, kendilerini ve Tanrı’yı suçlamaya ve yargılamaya başlar...
Bir şeyi suçladığımızda, yargıladığımızda, kendimizi o şeyden ayırıyoruzdur. Bunu fark ettiğimiz zaman, anlarız ki konu ne olursa olsun dualite, ayrılık, bölünmüşlük vardır. Tüm sıkıntıların temelinde, zihnin kendini tamamen bağımsız bir birey gibi görüp, kendini izole etmesi yatar.
Zihin, bu dünyada ölmekten korktuğu için, devamlı bir güvence arayışındadır. Diğer tüm korkular, ölüm korkusundan türemiştir. Bu dünyada güvence bulamayan bakış açısı, kendine öbür dünya isimli bir hayal alemi yaratmıştır. Tüm dinlerin, öğretilerin özünden uzaklaşıp, kendini kurtaracak bir otorite yaratmıştır: Tanrı... Bu yarattığı sistemde bile bir çok ikilik vardır.
Dideir’in seyircilerine yaptığı söylevde insanların korkudan Tanrı’yı yarattığını belirtirken, muhtemelen değiştirilmiş bir kavram haline gelen kendi dinini eleştirir:
Film,güçlü ve gerçekçi bir şekilde bir evlilik ve ebeveynlik sürecine odaklanı olarak komedi/romantik filmlerinde rastladığımız bu evlilik ve ebeveynlik filmleri bu filmde farklı bir şekilde iş filmlerde gördüğümüz yanlış anlaşılmalar ve eğlenceli anlar yerine bu filmde talihsizliklerden bir türlü kurtulamayan,haliyle evliliklerine de yansıyan bir anne ve babanın ebeveynlik süreci görüyoruz bu filmde.
Çok güzel bir filmdi. Bu senenin en iyi filmlerinden birisi bence. Ayrıca müziğin bu kadar güzel durduğu bir Neredesin Firuze vardı bir de bu eklendi.
spoiler:
Çiftin dünya görüşleri tamamen farklı olsa da ilk başlarda aşklarının tazeliği bu farklılığı örtüyor. Beraber şarkı söylemeye başlıyorlar. Bu sayede çok güzel şarkılar da dinleme fırsatı buluyoruz. Daha sonra çocuklarının olması ve kanser onları yine bir arada tutan unsur. Ama çocukları ölünce hem yaşadıkları acıyı atlatamadıkları için hem de artık dünya görüşlerinin farklılığı daha fazla ortaya çıktığı için ilişki kötüye gidiyor ve acı son. Acı son dediysek de öyle ağlak zırlak bir şey değil. Müzikle başlayan film yine müzikle bitiyor.
Merhabalar Özet & detaylar kısmında verdiğiniz bu bilgi -''Didier dövme işi yapan romantik bir ateist, Elise ise hakikati tercih eden ve bir banjo grubunda müzisyenlik yapan bir dindardır.'' - yanılmıyorsam yanlış. Bende yanılıyor olabilirim tabi umarım ilgilenir ve gözden geçirirsiniz. Filme gelirsek bittiğinde uzunca bir süre sessizce düşünmekten kendinizi alamayacağınız kadar etkili bir film. Anlatılmak istenilenin sıkmadan ama iz bırakır bir şekilde anlatılması etkiyi bu denli yüksek tutuyor sanırım. İzleyenin zihnini uzunca bir süre çözümlemelerle meşgul eden ama sonunda iyi ki meşgul etmiş dedirten izlenilmesi gereken bir film.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.