Yapımcıları arasında, “Post Mortem” (2010), “No” (2012) ve “Neruda” (2016) dan oluşan muhteşem “Şili Üçlemesi” nin yönetmeni de olan Pablo Larraín’in de bulunduğu “Gloria”; senaryosunu, bir diğer yapımcı Gonzalo Maza ile birlikte yazan Sebastián Lelio’nun yönetmen koltuğunda oturduğu bir drama…
Prömiyeri, 10 Şubat 2013’de başrol oyuncusu Paulina García’nın “En İyi Kadın Oyuncu” kategorisinde “Gümüş Ayı” ödülünü kazandığı Berlin Uluslararası Film Festivalinde yapılan ve 9 Mayıs 2013 tarihinde Şili’de vizyona giren filmin, 6.8/10 (8.511 oy) ve 3.5/5 (10.000 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.9/10 (129 yorum) ve 83/100 (30 yorum) olan Rotten Tomatoes ve “Mutlaka İzlenmeli” etiketine de sahip olan Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar film izlemeyi, aynı zamanda düşünmeyi de gerektirecek bir eylem olarak değil de, patlamış mısır ve meşrubat ile birlikte salondaki koltuklarında tüketmek olarak algılayan sıradan sinema izleyicisine pek hitap etmese de, nitelikli bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Yine de isterseniz, gişede aradığı başarıyı bir türlü yakalayamayan Sebastián Lelio’nun bu filmini de, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle birde biz inceleyerek yorumlayalım, ardından da puanlamaya çalışalım…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce, Şili adına 86. Academy ödüllerinin “Yabancı Dilde Yılın En İyi Filmi” kategorisinde yarışmak üzere aday olan fakat ön elemeyi geçemeyen bu filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, Sebastián Lelio’ya, “Bu işte artık bende varım” dedirtecek kadar sıra dışı bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Gerçekten de, gerek özgün hikâyesi, gerek başroldeki Paulina García’nın kusursuz performansı ve gerekse de kurgusu ile (bu filmin Amerikan versiyonu olan “Gloria Bell” (2018) e de çıkış noktası oluşturmuş olan) “Gloria”, önemli bir referans olarak Sebastián Lelio’nun filmografisindeki yerini almış bulunuyor…
Dilerseniz, henüz izlememiş olanların tadını kaçırmamak adına “spoiler” vermeden filmin hikâyesine de kısaca bir değinelim…
Zira dünyanın kendi etrafına döndüğünü düşünen ve bunun tersine olduğuna inandığı hiçbir şeye tahammül edemeyen “küçük burjuva” özentisi içindeki bir kadının yaşamı, sinema diliyle ancak bu kadar zekice anlatılabilirdi…
Örnek mi?
Bütün televizyonların da canlı yayınlarda gösterdikleri gibi Şili sokaklarında sürekli bir toplumsal hareketlilik söz konusuyken, kahramanımız Gloria, aynen Orhan Veli’nin;
“Ne atom bombası
Ne Londra Konferansı
Bir elinde cımbız,
Bir elinde ayna;
Umurunda mı dünya!”
Diyen dizelerindeki gibi bambaşka bir hayatın içinde yuvarlanıp gidiyor…
Aslında Sebastián Lelio bütün bunları, yani Gloria’nın “duyarsızlık” ve “benmerkezcilik” hallerini, sokak kuklacısının oynattığı “iskelet” ve filmin finalindeki “tavus kuşu” metaforlarının yanı sıra Umberto Tozzi’nin seslendirdiği efsane şarkı “Gloria” (1979) ile de çok çarpıcı bir biçimde özetlemiş zaten…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda da olduğu gibi yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı bu defa, “Una Mujer Fantástica / A Fantastic Woman” (2017) filminin yorumunda olduğu gibi, sinemaseverlere bir kez daha; “Farklı duruş ve tarzlarıyla sinema sanatına apayrı bir renk katmakta olan Sebastián Lelio gibi çok özel yönetmenlerin filmlerini de izleme listelerinizden eksik etmeyin” diye seslenerek kullanmış olalım…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 4 verdiğimiz bu film için önerimiz de, eğer bugüne kadar fırsat bulup da halen izlemediyseniz “mutlaka bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,