Hesabım
    Sevgilinin Ardından
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Sevgilinin Ardından

    Sevgilinin ardından sırlar gelir!

    Yazar: Banu Bozdemir

    Lilting / Sevgilinin Ardından Kamboçyalı yönetmen Hong Khaou’nun ilk uzun metrajlı filmi. Film birisinin ölümünün ardından çıkan sırlar ve onların paylaşımıyla ilgili. Filme ilgili en ilgimi çeken tespiti yazının başlarında yapayım. Aynı festivalleri hatta vizyonu kapsayan gösterimleri nedeniyle Tom Çiftlikte ve Sevgilinin Ardında’yı bir şekilde arka arkaya izleyince ne kadar da çok benzer olduklarını görüyorsun. İkisi de ölen sevgililerin ardından, sevgililerinin annelerinin gönlünü almaya çalışan ve varlıklarını ortaya koymaya çalışan erkeklerden oluşuyor ki filmlerin gerilimli noktaları da burada başlıyor. Kesinlikle Tom Çiftlikte daha fazla gerilim barındırıyor ve atmosferiyle daha öne çıkıyor ama filmin arkasındaki isim benim de filmlerini çok sevdiğim Xavier Dolan olunca tabii ister istemez beklenti de yüksek oluyor, ama film o beklentiye birazcık çarpıp geçiyor. Geçen haftanın filmi Tom Çiftlikte’yi kısacık anıp Sevgilinin Ardından’a geçelim.

    Aslında filmin tabiri caizse bir numarası yok. Londra’da 1960’lı yıllardan kalmış duvar kağıtlarıyla kaplı bir odada açılış yapan film bir ana oğlun konuşmasının içine sokuyor bizi. Kamboçyalı annenin sitemi oğlunun kendisini huzurevine kapatmasıyla ilgili… Arkadaşıyla oturduğunu söyleyen oğlu annesini bir türlü ikna edemiyor. Annesi Londra gibi bir şehirde, İngilizce bilmediği için yalnızlık çekmesini ve huzurevindeki iç bayıcı odaya neden hapsedildiğini anlamadığını söylüyor bize. Sonrasını oğlu değil ama oğlunun erkek arkadaşı anlatmaya başlıyor.

    Film İngilizce konuşamayan ama huzurevinde kendisine yaşlı bir İngiliz sevgili edinen annenin mizahı üzerinden ilerlemeye çalışıyor, ölen oğlun yasıyla birlikte ortaya çıkan dram da oğlun sevgilisi üzerinden anlatılmaya çalışılıyor. Yani Kai’nin annesiyle oturamamasının sebebi eşcinsel olması ve bunu bir türlü annesine söylememesi.  Kai’nin zamansız ölümünün ardından sevgilisi devreye giriyor ve annenin hayatını kolaylaştırmaya uğraşıyor.

    Film Kai’nin ölüm nedenini en sonlara saklıyor ki isabetli bir karar. Ama arabalarını sevgilisi kullandığı için otobüse binmek zorunda kalan ve ölen Kai’nin ölüm nedeni gerçekten de saçma, bisikletle otobüsün altında kalma durumu falan daha sahici kaçardı. Burada filmin Kai’nin sevgilisini annesinin gözünde kötülemek için bulduğu yöntemin bir hayli havada kaldığını söyleyebiliriz!

    Annenin yasını anlatmak  yerine onun hayata tutunma ve oğlunun arkadaşıyla kurduğu inişli çıkışlı ilişkiyi göstermeyi seçiyor yönetmen. Bu esnada o kadar düz bir çizgide akıyor ki film, oğlunun eşcinsel olduğunun saklanmasının ve bunun gerilim unsuru olarak sunulmasının bir anlamı kalmıyor, zira o gerilim havası da yok filmde. Ama yine aynı filmden örnekleme yapacağım ama Tom Çiftlikte'de o gerilim vardı.

    Sevgilinin Ardından yitip giden Kai’nin ardından onu anlamaya, anmaya ve onun üzerinden birliktelik kurmaya çalışan bir film gibi dursa da, bir süre sonra herkesin yollarının ayrılacağını da hissettiriyor ki bir süre sonra anne Junn yalnızlığını paylaşacağı sevgilisi Alan’dan ayrılıyor. Onlara çevirmenlik yapan kızın da sürüyü terk edeceği aşikar. Anne ve Kai’nin sevgilisinin de ileriye taşıyacakları duygusal bir birikimleri yok. O yüzden film güçlü bir döküm yapamıyor ortaya, bunu yapamadığı gibi karakterler arası duygu dolaşımına da izin vermiyor. İlk film zafiyeti yaşıyor ve seyirciye sunacağı pek fazla bir şey kalmıyor.

    Huzurevinin odası ne kadar sıkıcı ve tekdüze ise, oğulun evi o derece orijinal ve keyifli gözüken film, mekanlar arasında dolanarak, neredeyse dışarıya hiç adım atmadan bitiriyor hikayesini. Ama dediğim gibi Junn’un duygusu diğerlerinin duygusuyla buluşmuyor ve filmi istenilen gerilimli noktaya taşıyamıyor.

    twitter.com/BanuBozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top