Hollywood'un 150 milyon dolarlar harcayarak dünya çapında vizyona soktuğu fakat kimsenin istemediği bir devam filmiyle yeniden karşı karşıyayız. Bu konuda Independence Day: Resurgence ile Transformers: The Last Knight gibi filmlerden sonra sıra Pacific Rim: Uprising'e geldi. Şahsen, ilk Pacific Rim filmi zayıf karakterleri ve bilindik hikayesine rağmen epik aksiyon sahneleriyle oldukça eğlenceli bir seyirlik sunuyordu. İlk filmin bu kadar akılda kalıcı ve keyifli olmasının asıl sebebi, yönetmen Guillermo del Toro'nun görsel efektlere ve prodüksiyona verdiği emekten kaynaklanıyordu. Filmdeki dev robotların büyüklüğünü hissedebiliyor ve filmin aksiyon sahnelerine hemen giriş yapabiliyordunuz. Çünkü dev robotların uzaylılara yumruk atarak dövüştüğü bir filmde yönetmenin yapması gereken sadece tek bir iş var; bunu havalı göstermek. Bu yüzden ilk Pacific Rim filmi bu açıdan son derecede tatmin ediciydi.
Eğer bu bakımdan Pacific Rim: Uprising de ilk filmdeki boyutu ve eğlenceyi yakalasaydı hiçbir sorun olmazdı. Fakat Universal, yönetmenlik koltuğundan Guillermo del Toro'yu çıkarıp yerine daha önceden hiç uzun metrajlı bir film yönetmemiş olan Steven S. DeKnight'ı getirince, ne yalan söyleyeyim, film hakkındaki beklentiler ister istemez düşüyor. Üstelik filmin sıradan fragmanları da bu konuda hiç yardımcı olmuyordu. Fakat hiçbir zaman bir kitabı kapağına göre yargılamayı doğru bulmadığımdan, filme gidip ortaya çıkan sonucu kendi gözlerimle görmek istedim. Sonuç olarak film hakkındaki bütün endişelerim doğruymuş. Pacific Rim: Uprising, beyninizin off tuşuna basarak eğlenebileceğiniz bir film olmaya çalışırken, işin içerisine eğlenceyi eklemeyi unutuyor. Ki bu da, böyle absürt bir filmde olması gereken en önemli element. Ve bunun yerine, oldukça sıradan karakterler, stilden yoksun aksiyon sahneleri ve son zamanların en kötü görsel efektleri bu filmin ana merkezi oluyor. Her ne kadar ilk Pacific Rim filmi bir başyapıt olmasa da, yapması gereken yegane şeyi yapmayı başarıyordu. Bu filmse bırakın bir şeyi başarmayı, herhangi bir şey yapmayı denemiyor bile. İlk filme verilen emeğin %10'u dahi bu filmde görülmüyor. Bu yüzden, film bittikten sonra 150 milyon dolarlık bütçenin nereye harcandığını insan ister istemez merak ediyor.
Yalnız filme derinlemesine giriş yapmadan önce evet, filmin bir konusu var: "Ana karakterimiz Jake, ilk filmde kahramanca ölmüş olan Stacker Pentecost'un oğludur. Ve dünyamız yeniden Kaiju'ların tehditi altında kaldığında Jake, 15 yaşındaki Amara ile birlikte yeni nesil Jaeger pilotlarına öncülük eder ve böylece büyük savaş başlar."
Konunun epey bilindik olduğunun farkındayım ama eğer Pacific Rim: Uprising, dediğim gibi bunu havalı ve hiç olmazsa gerçekçi göstermeyi başarsaydı benim için hiç sıkıntı olmazdı. Fakat bu film kolay yoldan ilerlemeyi tercih etmiş; başlı başına düzgün bir film yapmak yerine bir sinematik evren yaratıp devam filmlerinde kendisini geliştirmeye çalışmak. Dürüst olmam gerekirse, Pacific Rim: Uprising'i izlerken bir film yerine 2 saatlik bir reklam izliyor gibiydim. Fakat bir reklam ile bu film arasındaki tek farksa; bir reklama bu filmden daha fazla emek harcandığı olurdu.
Görsel efektlerden başlayalım. Jaeger'ların görünüşünden yeşil ekrandan çıkmış olan arka planlara kadar Pacific Rim: Uprising, uzun zamandır dev bütçeli bir filmde gördüğüm en kötü efektlere sahipti. Üstelik sadece efektlerin kendisi kötü değildi, filmin görünüşü de bir hayli zayıftı. Mesela ilk filmde Jaeger'lar hareket ettiği zaman dev metal yığınını bütün detaylarına kadar görebilirken, bu filmdeyse her şey bir animasyondan çıkmış gibi hissettiriyor. Bu filmde Jaeger'lar bir robottan ziyade bir insanın büyümüş versiyonu gibi, daha hızlı ve daha çevik hareket ediyor, aynı zamanda ilk filmden daha fazla enkaz yaratıyor. Üstelik bütün bunlara karşı ana karakterler hiçbir sonuçla karşılaşmıyor. Bütün bu enkazın altında kimin ölüp kimin yaşadığını bilemiyoruz.
Bir sinema filmi ile düşük bütçeli bir animasyon arasında büyük bir fark var. O da şu; sinema, size ekrana bön bön baktırıp "efektler fena değilmiş" dedirtmek yerine sizi bu filmin içerisine sokmak için var. Özellikle bu tarz filmlerde bütçe ne kadar büyükse ve yönetmen ne kadar tecrübeliyse, sonuç daha da iyi olur. Ama Pacific Rim: Uprising esnasında ortadaki hikaye, karakterler, aksiyon ve yönetmenlik öyle sıradandı ki, bir süreden sonra fenalık gelmedi değil.
Hollywood'un para düşkünü olduğunu ve sürekli güvenilir, yeni riskler denemeyen filmler yapmaya çalıştığını biliyoruz. Bu esnada da nadiren ortaya çıkan Blade Runner 2049 ile Star Wars: The Last Jedi gibi filmler ise seyirciye daha önceden yapılmamış şeyleri ortaya koymaya çalışıyor. Bu yüzden bu tarz filmlerin yapılmasını destekliyorum. Pacific Rim: Uprising ise uzak durulması gereken, ortaya hiç yeni veya iyi bir şey koymayan, tembel, tam da Hollywood'un sevdiği türden bir film. Mesela MCU'nun 18 filme sahip olmasına rağmen başarısını sürdürebilmesinin nedeni, Disney'in sürekli ne yaptığını iyi bilen farklı yönetmenleri seçerek ortaya yeni stiller koyabilmesinden kaynaklanıyor. Eğer bu filme birazcık emek verilmiş olsaydı, ortaya bilindik içeriğine rağmen kendini izlettirebilen, kafa dağıtmak için uygun bir seyirlik çıkabilirdi. İşte bu yüzden Pacific Rim: Uprising, her haliyle sınıfta kalıyor.
Bunun dışında, oyunculuklar "eh işte"den halliceydi. John Boyega, karakteriyle filme biraz karizma getirmiş ve Cailee Spaeny'nin performansı gayet samimiydi. Fakat bu ikili filmi kurtarmak için yeterli değildi. Scott Eastwood ile ilk filmden Rinko Kikuchi'nin bu filmde olması için ortada hiçbir neden yoktu, bu iki oyuncunun bulunduğu sahnelerin hızlıca bitmesini istedim. İlk filmde gayet iyi olan Charlie Day'in karakteri ise bu filmde resmen yok edilmiş, sırf başka bir devam filmi çekilmesi adına. Ne diyeyim, yazık olmuş.
Genel anlamda Pacific Rim: Uprising, var olmak için hiçbir nedeni olmayan, ilk filmin epik atmosferini yok eden bir filmdi. Ana karakterleri bir anlığına bile umursamadım, senaryo ise gereğinden fazla yüzeyseldi ve aksiyon sahneleri insanın uykusunu getirecek seviyedeydi. İlk filmde Guillermo del Toro'nun yönetmenliği ile Pacific Rim'e bir devam filmi gelmesini dört gözle bekler olmuş olsam da, Uprising'den sonra artık bu serinin bitmesini ister oldum. Her ne kadar bu filmin içeriği zararsız olsa da, aynı zamanda ortaya hiç yeni veya ilgi çekici bir şey atılmadığı için ortadaki sonucu iyi olarak değerlendiremiyorum. Eğlence, adrenalin ve epik bir havadan yoksun olan ve bu seriyi en başta neyin iyi kıldığını unutan bir aksiyon filmi olmuş. Dev bir vakit kaybı.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ İçeriğinin zararsız olması.
+ İdare eder performanslar?
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- Sıkıcı aksiyon sahneleri, görsel efektler.
- Stilden yoksun olan yönetmenlik ve sıradan senaryo.
- Umursamayacağınız durumlar ve karakterler.
TOPLAM PUAN: 3/10