En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Funda Gür
47 değerlendirmeler
Takip Et!
4,0
17 Mart 2024 tarihinde eklendi
Kahramanın kendi yaşamındaki bilinçaltı yolculuğunu izledik doğa yürüyüşü gibi görünse de. Atılan her adım hayatındaki bir anıya dokunuyordu. Hepimiz böyle değil miyiz zaten. Yaraların ve gücün aynı kaynaktan geldiğinin inkar edilmesi vurgusunu sevdim. Bence güzel bir filmdi.
45 gün İspanya Camino yolunda 15 kiloluk bir sırt çantasıyla 850 km yürümüş biri olarak şunu söyleyebilirim ki insanın konfor alanından çıkıp kendini doğaya bırakabilmesi hiç de yabana atılacak bir durum değil. Hani öyle ölümle burun buruna kalma deneyimi falan yaşanmasına da gerek kalmıyor. Geçmiş travmaların, hayal kırıklıkların, kendine bakış şeklin, bilinç altın, halının altına süpürüp sakladığın her ne varsa bir bir o yol boyunca yüzeye çıkıp-arınıyor... İçindeki güç, ruhun gücü ve doğanın gücü diyorum ben buna... Ben çok etkilendim...
Biyografik bir seyahat filmiydi. Filmi çok beğendiğimi söyleyemem ama yine de kendini sevdiren bir yapısı da yok değildi. Annesini kaybetmiş, kocasından ayrılmış, birçok erkekle bir araya gelmiş, eroin batağına saplanmış bir kadının hikayesini izliyoruz. Cheryl, bunca yaşanan şeyden sonra kocaman bir çanta ile Pasifik Crest Yolu'na koyulur ve onun uzun ve tehlikeli macerası başlamış olur. Bu yolculukta eskiden yaşamış olduğu kötü anılarını hatırlar. Bu yaşadıklarından dolayı Tanrı'yı suçlar. Yolculuğunda birtakım insanlarla karşılaşır, bazıları iyi bir ilişki kurarken bazılarından çabucak kurtulmayı ister. Bazen çocukluğuna gidip babasının kötü muamelelerine kaldıklarını hatırlar, bazen de yakın geçmişe gidip kocasıyla, annesiyle yaşadıklarını hatırlar ama bunlardan pişman olmadığını dile getirir. 90 günlük bir yolculuktur bu. Oyunculuk olarak Reese Witherspoon, başarılı bir şekilde oynamış karakterini. O karaktere iyi bir şekilde büründüğünü düşünüyorum ki Oscar'a aday da olmuş bu film ile. Görüntü yönetmenliğini başarılı buldum, filmin ruhuna uygun renkler vardı. Bazı yerlerde kamera iyi değildi. Kurgusu fazla sağlam değildi. Sahne geçişleri kötü olan yerler vardı. Filmin bazı yerlerinde koptuğum oldu. Sürükleyiciliği daha iyi yapılabilirmiş bence. Film, hayattan bunalan kimselere de bu yolculuğu özendirtiyor adeta. Filmi izlerken benim de böyle bir yolculuk yapasım geldi mesela. Toplayacak olursak; senaryo ve kurgusunu çok beğenmediğim ama iyi bir macera-seyahat filmiydi benim için.Filme verdiğim puan= 7,2
İzlemeden evvel macera türünde bir film bekliyordum ama başladıktan sonra yanıldığımı anladım dram yönü ağır basıyor.Reese Witherspoon mükemmel bir oyunculuk sergilemiş oskarı alsa yeridir tek kelimeyle filmle ilgiliyse bir süre sonra sıkıyor açıkçası ama sonuna kadar izlemeyi başardım sonuç olarak tam anlamıyla beklediğimi bulamasam da kötü diyemem
Cheryl Strayed'in aynı isimdeki kitabından uyarlanan bir film söylenenlere göre , Cheryl Strayed'in gerçek hayatından alınmış.. İlk 30 dakikada sanki bir otistik çocuğa anlatıyormuş gibi her sahnenin tekrar tekrar verilmesi ve bu bundan dolayı böyle oldu , bu yüzden böyle oldu diye anlatılmasıyla sinirimi bozdu fazlaca , sonra toparladı.. Seks sahneleri oldukça iddaalı fakat aksiyon düşük filmde.. Bir türlü filmin içine giremedim ben , tabi kitabını okumadığım için mi beklentim çok yüksekti diye mi böyle oldu bilemiyorum..
Wild filminin kahramanı Cherly, alkolik olan babasından dolayı annesine ve kardeşine bir anlamda babalık yaparak büyümüştür. Annesi Bobbi, her ne kadar mutlu ve olumlu olmaya çalışsa da, “Her zaman birisinin kızı, annesi veya karısıydım, hiç bir zaman kendi hayatımın sürücü koltuğunda olamadım” diyerek ne kadar kimlik bunalımında olduğunu ortaya koymaktadır. Hep manzaralı bir ev hayali kuran Bobbi, kapana kısıldığının sinyallerini vermektedir. Cherly’in kocası da filmde çok fazla gözükmese de Cherly için bir ebeveyn gibidir... Annesinin ölümünden sonra sanki çocuğu ölmüş gibi dağılan Cherly, “Tanrı, acımasız bir sürtüktür” diyerek isyan eder. Tanrı ile olan bağını kaybeden Cherly, yerine uyuşturucu ve cinselliği koyar. Bu durum, aralarındaki sevgiye rağmen evliliği bitirir!
Artık Cherly’in kendini bulmasının zamanı gelmiştir. Sırtına iki kişilik bir çanta alır ve 1,100 millik (1,770 km) yolu yürümeye başlar... Kendini affedecek mi? Geçmişi affedecek mi? Tanrıyı affedecek mi?
İki dalda Oscar adayı olan filmin yönetmeni, Dallas Buyers Club ile Oscar ödülünü kılma payı kaçıran Jean-Marc Vallée... 2011 yılındaki Café de Flore’deki başarısı dikkate değer. Filmi tek başına sürükleyen Reese Witherspoon, en iyi kadın oyuncu ödülüne aday. Alıştığımız komedi ve romantik filmlerin aksine bu filmdeki zor rolün üstünden fazlasıyla gelmiş. Az rolü de olsa 1967 doğumlu usta oyuncu Laura Dern, 1991’de kaçırdığı ödülün peşinde.
Bu yabancilar nereden bulurlar boyle ozgun senaryolari gercekten iyi. Oyuncu kalitesi biraz dusuk fakat farkli bir film izlemek istiyorum derseniz kesin gidin.
ABD yapımı Yaban bir yolculuk filmi, daha özelde bir trekking- hiking filmi. Cherly'nin kendi özüne doğru bir yol filmi.
Annesinin ölümü, kötü giden bir evlilik, hayatına dair anlam arayışı ve yalnızlık gibi temel verilerden hareketle kentin uzağına doğru 1680 km'lik bir yürüyüş parkuruna doğru tola çıkan bir kadının hikayesi. Hayatında kenti hiç terketmemiş, yürüyüş nedir bilmeyen Cherly aldığı bu radikal karar sonrasında bütün hayatını değiştirecek bir sürecin içine girer. Yürüyüş boyunca hep yalnız başına hareket eden Cherly defalarca yolu bırakmayı düşünür ama içindeki arayış ve içine doğru olan yolculuk onu devam etmeye zorlar ve nihayet kendini dağ başlarında, yağmurlu gecelerde, tehlikeli geçitlerde, karlı yamaçlarda, çiçekli baharlarda bulur. Başta gözünde büyüttüğü o yol bir süre sonra bitmesini hiç istemediği bir yolculuğa dönüşür. Öyle ki yolculuğunun ileri etaplarına kardeşine yürüyüş yapmasını tavsiye eder.
Yol boyunca sürekli flashbacklerle önceki yaşantısına dair hatıralar canlanır. Annesiyle yaşadıkları, annesinin hastalığı, hamile kalışı, uyuşturucu kullanışı, ayrıldığı eşi vb her anında çağrışımlar şeklinde onu yalnız bırakmaz.
Yaban, üst düzey bir yapım sayılmamakla birlikte muhtevası gereği izleyenini günlük rutinlerin dışına çıkarıyor. İçinde yaşadığımız kentlerde akıp giden hayatın içinde unuttuğumuz doğayı ve yavaşlığı hatırlatabilecek çeşitli içeriklerle dolu.
Oscar'lı Dallas Buyers Club'ın yönetmeni Jean-Marc Vallée, bu sefer daha riski yüksek, zorlu bir filme kalkışıyor. Ve altından da başarıyla kalkıyor da. Bu seferki filminin konusu hem yaşanmış bir hikaye, hem de çok satanlar listesinde 1 numara olan kitabın konusunu ele almış. Cheryl Strayed'in 1600 kilometrelik yürüyüşü filmin konusu. Bu yüzden film macera kategorisine sokulabilir de. Ama yanlış anlamayın, aksiyon-macera değil, dram-macera kategorisine cuk diye oturuyor. Bu yüzden filmi izleyecekseniz, seçiminizi iyi yapın. Eğer daha heyecanlı bir şeyler bekliyorsanız, 15. dakikadan sonra izlemeyi bırakırsınız. Ama türünün hayranıysanız, sonuna kadar izletiyor kendisini film.
Bu arada Reese Witherspoon, Cheryl'ı çok iyi oynamış hatta yaşatmış diyebilirim. Oscar'da En İyi Kadın Oyuncu kategorisinin iddialı isimlerinden birisi. Çok başarılı bir performans sergilemiş. Hatta filmin çoğunu solo bir şekilde devam ettirmiş. Ayrıca yönetmen de kamera açılarını öyle bir ayarlamış ki, hem güzel manzaralar izliyoruz hem de Cheryl'ın hikayesini sadece izlemek değil de oradaymışız gibi bir his de veriyor.
Film, Cheryl'ın 1600 kilometre gibi bir yolu neden yürüdüğü ile ilgili sürekli flashbeckler yaparak bize bilgi veriyor. Cheryl, geçmişte yaptığı kötü şeyler ve annesinin ölümünden sonra bu yürüyüşe başlıyor. (flashbeckerde fazlası da var) Kendine yeni bir sayfa açmak ve yepyeni bir insan olmak için. Film bu konu ile sakin ve istikrarlı bir modda ilerliyor ve öyle de bitiyor. Ara sıra dramatik ve hafif de gerilimli anlar da filmin tuzu oluyor bir nevi.
Ama filmin kötü olduğu alanlardan biri ise kendi 115 dakikalık süresini iyi kullanamaması. Yani bir süreden sonra hafif sıkılmaya başlıyorsunuz. Gerçi, film daha sonra sürükleyici olmaya başlıyor. Ben de filmi evde izlediğim için daha iyi bir deneyim olarak aklımda kaldı. Sinemada izlemenizi pek tavsiye etmem. Zaten abartılacak bir yanı da yok.
Sonuca gelirsek, Wild güzel oyunculuk performansları, manzaraları ve istikrarlı konusu ile bir süre boyunca akılda kalacaktır. Sonra unutulabilir gerçi ama iyi vakit geçirmenizi sağlayacaktır. Ama sadece türünün hayranı iseniz filmi izlemenizi tavsiye ediyorum. Aksi takdirde izlemekten bunalabilirsiniz. İyi seyirler.
Not: Film hakkında da başarılı işlenmiş mi merak ettiğim için küçük bir araştırma yaptım. Aşağı yukarı film, gerçek olanına yakın olmuş ve bu da olumlu bir etken sayılır.
Gerçek olaylara dayanan bir "doğada kendini bulma" filmi. Akıllara hemen "Into the Wild"ı getiriyor tabii ki. Bu sefer genç bir kadının, Sheryl'in, yaşadığı zorlu süreçlerin ardından çıktığı yolculuğu izliyoruz. Kendini izleten, ancak kimi zaman sıkmadığını söyleyemeyeceğim bir yapım. Karakter ve yaşadıkları, yaptıkları oldukça etkileyici, ama bu kısmı değil de filmi değerlendirmek lazım. Witherspoon'un başarılı oyunculuğu (daha önce pek alışık olmadığımız bir rolün altından kalkıyor kendisi) ona bir Akademi adaylığı getirdi. Aynı zamanda Laura Dern de Yardımcı Kadın adayı. Bana kalırsa bu sene Yardımcı Kadın adaylıkları oldukça zayıf. Hele Yardımcı Erkekler ile karşılaştırılırsa. Zayıftan kastım, kötü değil, genellikle çok sönük kalmış karakterler. Örneğin buradaki anne rolü çok kritik bir rol, ancak oyunculuk anlamında zaten toplasak 100 saniye kadar gözüken Laura Dern'in "koskoca" Akademi adaylığını alması enteresan. Şimdi bilenler Hopkins'in "Kuzuların Sessizliği" örneğini verecek belki, ancak aynı kefeye koymak mümkün değil tahmin edileceği üzere. Sheryl bir kendini bulma yolculuğuna çıkıyor, yürüyor, yürüyor. Bazı insanlarla tanışıyor. Bazı olaylar yaşıyor. Ancak karakterinde herhangi bir ilerlemeye, veya değişime, neden olabilecek şeyler değil gibi geliyor bunlar. Tamam, 90 günlük bir yürüyüşün insanı bir anda şuradan alıp buraya koymasını bekleyemeyiz belki, ancak beklentiler arada yaşananların daha "dişe dokunur" tecrübeler olması gerektiği yönünde ister istemez. Mutlaka görülmeli mi, emin değilim.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.