Gerçek olaylara dayanan bir "doğada kendini bulma" filmi. Akıllara hemen "Into the Wild"ı getiriyor tabii ki. Bu sefer genç bir kadının, Sheryl'in, yaşadığı zorlu süreçlerin ardından çıktığı yolculuğu izliyoruz. Kendini izleten, ancak kimi zaman sıkmadığını söyleyemeyeceğim bir yapım. Karakter ve yaşadıkları, yaptıkları oldukça etkileyici, ama bu kısmı değil de filmi değerlendirmek lazım. Witherspoon'un başarılı oyunculuğu (daha önce pek alışık olmadığımız bir rolün altından kalkıyor kendisi) ona bir Akademi adaylığı getirdi. Aynı zamanda Laura Dern de Yardımcı Kadın adayı. Bana kalırsa bu sene Yardımcı Kadın adaylıkları oldukça zayıf. Hele Yardımcı Erkekler ile karşılaştırılırsa. Zayıftan kastım, kötü değil, genellikle çok sönük kalmış karakterler. Örneğin buradaki anne rolü çok kritik bir rol, ancak oyunculuk anlamında zaten toplasak 100 saniye kadar gözüken Laura Dern'in "koskoca" Akademi adaylığını alması enteresan. Şimdi bilenler Hopkins'in "Kuzuların Sessizliği" örneğini verecek belki, ancak aynı kefeye koymak mümkün değil tahmin edileceği üzere. Sheryl bir kendini bulma yolculuğuna çıkıyor, yürüyor, yürüyor. Bazı insanlarla tanışıyor. Bazı olaylar yaşıyor. Ancak karakterinde herhangi bir ilerlemeye, veya değişime, neden olabilecek şeyler değil gibi geliyor bunlar. Tamam, 90 günlük bir yürüyüşün insanı bir anda şuradan alıp buraya koymasını bekleyemeyiz belki, ancak beklentiler arada yaşananların daha "dişe dokunur" tecrübeler olması gerektiği yönünde ister istemez. Mutlaka görülmeli mi, emin değilim.