Ömrüm bu adama gülmekle geçti!
Yazar: Murat Tolga ŞenCem Yılmaz'ı severim, çok severim hem de... Harika bir şovmendir. Üç kez gösterilerine gitmişliğim var, hepsinde çok eğlendim ancak bu ‘stendapçı' tarafını onu hafife almak için kullanan bir eleştirmen değilim. Aksine "en sevdiğim filmler" listeme kolayca girilebilecek iki müthiş filme olarak imza atmıştır; Her Şey Çok Güzel Olacak ve Hokkabaz... G.O.R.A. ve A.R.O.G.'un da komedi/bilimkurgu olarak seyredilebilecek eli-yüzü düzgün yerli işler olduğunu düşünüyorum. Bu konuda aklıma gelen başka bir film ismi de yok!
Kim ne derse desin, Cem Yılmaz çok komik ve harika bir sinemacı... Ayrıca onunla kıyaslanan Şahan Gökbakar, Şafak Sezer gibilerinin filmlerinde olmayan bir kaliteyi de her seferinde yakalıyor. Hani ecnebilerin "Production Value" dedikleri şey... Ne mutlu bize... Peki sahnede şovunu, sinemada filmini izlmeye alıştığımız bu yetenekli adamın şovunu neden sinemada izliyoruz? Bu bir deney mi, gerek var mı?
Cem Yılmaz'ın sevdiğim taraflarından biri de, korsan, şu bu demeden işi kuralına göre oynaması. Hokkabaz'ın DVD'si filmin sinemalarda gösteriminin hemen ardından raflarda yerini almıştı örneğin. Bu sefer de öyle yapıyor aslında... Şovun mottosu olan "korsandan hemen önce sinemalarda" cümlesi bu işin anahtarı. Cem Yılmaz şovunun DVD'si çıktığı anda tezgaha düşeceğinin farkında ve son bir hamleyle sinemada izlettirerek para kazanmak istiyor. Sinema sanat olduğu kadar ticarettir elbette ama bu izlediğimiz şey sinema değil!
Peki bundan şikayetçi miyim? Film/şov başlayana kadar öyleydim aslında... "Bunca zamandır film eleştirmeniyim, ne günlere kaldık" da demedim ancak neden sinema salonunda böyle bir şey izlemem gerektiği konusunda şüphelerim vardı, neyse ki çabuk geçti.
Cem Yılmaz bütün salonu en başından sonuna kadar güldürmeyi, galiz kahkahalar attırmayı başardı. Gerçi, yıllar içinde esprilerine karşı biraz efsunlanmışlığım var, eski zamanlarını da bilen biri olarak en iyi şovu olduğunu iddia edemem. Kendini ispat çabasında değil artık, o yüzden sevimli şımarıklığı bazen sıkıcılaşabiliyor, bazı anlarda da sanki kendini taklit ediyor ama elimizde bir tane daha bu kalibrede komedyen yok! Zaten bir yerden sonra tutamadım, saldım kendimi... Salondakilerin yaş ortalamasının çok üstünde olduğumdan biraz da utandım ama gülmekten güzel ne var ki şu üç günlük dünyada?
Cem Yılmaz bildiğiniz gibi; komik, hafif ve nüktedan... Şovu sinemaya aktarırken de "bir kamera koyun çekelim bitsin" yapmamış. Sürekli değişen açılar, tertemiz bir görüntü ve ses... Açıkçası canlı şovdan daha keyifli bir izleme deneyimi olduğunu bile iddia edebilirim.
Saçı, sakalı da yakışmış, her zamankinden daha afili bir Cem Yılmaz vardı bugün izlediğimiz şovda... Üzerine fazla bir şey yazmaya, çok ciddi bir kritik çıkarmaya da gerek duymuyorum. Cem Yılmaz'ın en iyi hali değil ancak çok keyifli bir gösteri, arkadaşınızı/sevgilinizi alarak gitmenizde hiç sakınca yok. Sadece bunun bir furyaya dönüşme olasılığından da korkarım. Neden derseniz; Cem Yılmaz olmak isteyen yeteneksizlerle dolu ortalık. Böyle bir yapımın düşük maliyeti de işgüzar yapımcıların iştahlarını kabartacaktır mutlaka... Sinema öncelikle film izlenen bir yerdir, bu seferlik hoş görüyoruz. Taklitlerinden sakınmanız şartıyla gidiniz, izleyiniz, gülünüz efendim.
twitter.com/murattolga