Hesabım
    Star Trek Sonsuzluk
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Star Trek Sonsuzluk

    Justin Lin dokunuşuyla iyi yedirilmiş bir Star Trek...

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Her ne kadar Kaptan James Tiberius Kirk ve ekibinin maceralarını silbaştan yaratırken bol akisyonlu blockbuster sosu katan Star Trek reboot serisinin büyük bir hayranı olsam da, serinin fanatikleri olan Trekkie’lerin JJ ‘Aslında Ben Star Wars Çekmek İstiyorum Abi’ Abrams’ın yönetimi altında oluşan yeni filmler hakkındaki şikayetlerini de anlamıyor değilim. Sonuçta 1966’da başlayan orijinal dizinin yaratıcısı Gene Roddenberry’nin amacı, her insanın kültür, ülke, ve ırk farklarını bir kenara atıp hep beraber uzayı keşfettiği optimistik bir gelecek yaratmaktı.

    Sonradan gelen diziler ve filmler de her ne kadar kötü yaratıklar ve uzay savaşları gösterse de, Star Trek evreninin merkezinde olan Birleşmiş Galaksi Federasyonu’nun birlik ve barış bazlı mesajına odaklanan, akıllı ve düşündüren türden bir bilim kurgu epiği yaratıyordu. Abrams’ın yönetiminde başlayan koca bütçeli sinema reboot serisi ise daha çok pahalı özel efektlere ve aksiyona odaklanarak Star Wars ve Star Trek arasındaki farklılığı iyice kapattı.

    Abrams’ın Star Trek’inde bildiğimiz ve sevdiğimiz karakterler yeni jenerasyona gayet başarılı bir biçimde aktarıldı, fakat hikayeler Enterprise ekibinin karmaşık diplomatik veya filozofik maceralarını betimlemektense evreni şu veya bu sebepten yok etmeyi kafaya takmış kötü adamlara karşı lazerlerin boşaltıldığı aksiyon/bilim kurgu/uzay operası şablonuna oturdu. Ara sıra bir-iki diyalogla Federasyon’un önemi üzerine duruluyor bu filmlerde, fakat Trekkie’lerin istediğinden daha az bir filozofik bakış olduğu da bariz. Tabii ki bu yaklaşım genel sinema seyircisine daha çekici geldi. Diğer yandan da prequel'ların kalitesizliği yüzünden hayalkırıklığı yaşayan benim gibi Star Wars fanatikleri de daha yaratıcı ellerde prequel'ların neye benzeyebileceğini görmüş oldu. Durum bu olunca Abrams’ın The Force Awakens’ı yönetmesi için seçildiğine şaşıran var mı halen?

    Yani bu demektir ki Trekkie’ler için bu yeni Star Trek, serinin gerçek bir örneği yerine Trekkie kankamın da dediği gibi ‘Rastgele Star Trek karakterlerine sahip ve Star Trek evreninde geçen aksiyon filmleri’ oldu. Abrams’ın Star Wars takımına transfer olmasından sonra yapımcıların Fast & Furious serisinden bilinen Justin Lin’i yönetmen olarak seçmesi, serinin aksiyon tarafına daha bile fazla ağırlık vereceklerini ‘müjdeliyordu’ resmen. Beastie Boys’un Sabotage’ına montajlanmış özel efekt demoreel’imsi fragman ise Trekkie’leri artık pes ettirmiştir herhalde.

    Fakat her ne kadar konu heyecan ve yaratıcılık olduğunda ilk iki film kadar başarılı olamayan Star Trek Sonsuzluk, Enterprise ekibinin safi intikam için evreni yok etmeyi kafaya takmış bir kötü yaratığa lazer boşaltmasının üstüne en azından Federasyon’un bir birlik olmasının önemi üzerine basan mesajını hikayenin ana teması haline getirerek Trekkie’lere bir defne dalı uzatıyor. Film, bu temanın üzerinden o kadar etkileyici bir biçimde geçiyor ki, isminin neden Star Trek: Birlik olmadığına şaşırmamak elde değil.

    İlk iki filmin yaptığı gibi bir nevi ‘orijin hikayesi’ olmak zorunda kalmayan Sonsuzluk, reboot filmleri arasında eski dizinin bir bölümünü en çok hatırlatan örneği olmuş. 60’lı yılların dizisinin anlattığı, Enterprise’ın uzayda bilinmeyen yaşam biçimlerini keşvetmek için gittiği beş yıllık görevin sonlarına doğru başlıyor Sonsuzluk. Bu görevin monotonluğu yüzünden kaptanlıktan soğuyan Kirk (Chris Pine), amiral olmak için Enterprise’ı bir kenara atmaya karar verir. Diğer yandan Kirk’in yeni kaptan olmasını istediği Spock (Zachary Quinto) ise ilk filmde ayrı bir zaman diliminden gelen Spock Prime’ın öldüğünü öğrendikten sonra ırkını ilerletmek için Federasyon’u geride bırakmayı düşünür. Simon Pegg ve Doug Jung’un yazdığı senaryonun Leonard Nimoy’un ölümünü sırf referans olsun diye filme sıkıştırmak yerine hikayenin organik bir parçasına dönüştürmesini de övmek lazım.

    Bu iki arkadaş birbirinden habersiz planlar yaparken giden her geminin yok olduğu Bermuda Üçgeni tarzı bir bölgeden bir yardım isteği gelir. Yardıma giden Enterprise ekibi, birden kendilerini Federasyon’u yok etmeye ant içmiş esrarengiz yaratık Krall’ın (Idris Elba) saldırısı altında bulurlar. Bu tehlikeli gezegende hapis kalan ekip, metafor ve argo anlamayan gözü dönmüş bir savaşçı olmasıyla Guardians of the Galaxy’nin Drax’inin dişi bir versiyonunu hatırlatan Jaylah (Sofia Boutella) isimli bir uzaylının yardımıyla Krall’ı alaşağı etmeye çalışırlar. Yaşamı boyunca sadece savaş ve kaos yaşamış olan Krall’a göre Federasyon’un birlik bazlı felsefesi evreni eninde sonunda yok edecektir. İronik olarak Enterprise ekibi, ancak bir birlik olarak Krall’ı yenebileceklerinin farkına varır.

    Justin Lin dopingiyle bu yeni Star Trek’in aksiyon bakımından gayet kinetik ve heyecanlı bir yapım olacağını bekliyorduk zaten. Arı kolonisi gibi hareket eden binlerce minik uzay gemisinin Enterprise’ın içinden bıçak gibi geçtiği muazzam saldırı sekansı bu yeni filmlerin en epik aksiyon sahnelerinden birini yaratıyor. Lin’in savaş ve kavga sekanslarını bir araya getirmekteki ustalığı mekanların yaratıcılığıyla bir araya gelince nefes kesen sahneler yaratılıyor. Değişik yerçekimlerine sahip olması yüzünden Inception’daki binaların birbirine geçtiği rüya şehirlerini hatırlatan bir uzay istasyonunda geçen final savaşı, aksiyon ve dizayn arasındaki bağlantının en başarını versiyonunu ortaya koyuyor.

    Star Trek Sonsuzluk ile bir daha motivasyonu ve gerçek kimliği anında tahmin edilebilen bilindik bir tehdit ve kötü adam görüyoruz. Aslına bakılırsa Krall karakteri ile The Motion Picture ve Insurrection filmlerindeki antagonistler pek de orijinallik katılmadan bir araya geliyor. Her ne kadar Trekkie’ler sevmese de ilk iki film, önceki filmlerde olduğu gibi dizinin bir bölümünün uzun metraj versiyonunu hatırlatmaktansa değişik bir başlangıç hikayesi sunuyordu. Diğer yandan Sonsuzluk, bu yeni serinin de bundan böyle daha tahmin edilir bir şablona oturacağını gösteriyor. En azından bu bölüm ile aksiyon sever bilim-kurgu hayranları ile Trekkie’ler hemen hemen aynı oranda tatmin olabilir.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top