1001 korku masalları
Yazar: Serdar KökçeoğluUzakdoğulu pop yıldızlarını hatırlatan yakışıklı seri katil genç bir kızı kaçırır ve ondan kendisine korkunç hikayeler anlatmasını talep eder. Delikanlının bir sıkıntısı vardır; hayal gücü iyi bir hikayenin eşliğinde yorulmadan uykunun kollarına teslim olamamaktadır. Böylece hikayenin Şehrazad'ı ölümünü ertelemek için korkunç olması beklenen hikayelerini anlatmaya başlar. Korku Hikayeleri (Horror Stories); Binbir Gece Masalları'nın çıkış noktasını ödünç alarak tür sinemasına yoğunlaşmış Güney Kore'li yönetmenlerin elinden çıkma dört kısa film sunuyor. Bu karma yönteme korku sinemasında son yıllarda sık başvuruluyor. Ağırlıklı olarak Amerika'da çalışan ve tür sinemasına yakın duran bağımsız ruhlu genç yönetmenlerin imza attığı V/H/S ve Ölümün Alfabesi (The ABCs of Death) gibi projeleri izlemiştik en son. Hangi coğrafyadan gelirse gelsin, bu tür ortak projeler için yazılan eleştiri yazılarından çıkan sonuç izlenen bir-iki parlak çalışmanın izleyenin yanına kar kaldığıdır. Korku Hikayeleri için de durum tam olarak böyle olacak.
Korku Hikayeleri'ndeki kısa filmler farklı yönetmenlerin elinden çıkmış olsa da filmler arasında bazı ortak yönler yok değil. Hikayelerde mekan çeşitliliği az. Ya bir apartman veya müstakil evde geçiyor, ya da uçak veya ambulans gibi bir araçta. Bir de hikayelerin dörtte üçü bir annenin etrafında dönüyor. Anneler ilgisiz ve takıntılı; can sıkıcı olayların baş sorumlusu. İlkinde bir anne evine geç kalınca evde yalnız kalan çocukların hayal gücü çalışmaya başlıyor ve her türden davetsiz misafirle başa çıkmaya çalışıyorlar. Antolojinin zayıf işi. Son hikayede ise kızını ambulansla salgından kaçıran bir anne ambulansdakileri kızının ısırılmadığına, zombileşmeyeceğine dair ikna etmeye çalışıyor. Annenin saplantısı hikayenin dramatik yanını güçlendiriyor. Tek mekan esprisini yaratıcı bir şekilde kullanan aksiyon dozu yüksek bir kısa film. Yine bir seri katilin uçakla taşınmasını anlatan hikayeyi de onun anına koyabiliriz. Onca klişeye rağmen tek mekandan kayda değer bir gerilim ve aksiyon çıkarmasını biliyor.
Kısa filmler arasında öne çıkmayı başaran ise Külkedisi benzeri bir Kore masalından ilham alan çalışma. Yaşlanmamayı becermiş varlıklı ve gizemli bir doktorla evlenmeye hazırlanan genç bir kadın, kıskançlığından estetik olmayı bile göze alan kız kardeşinin hırsının kurbanı oluyor. Anneyi de yanına çeken kıskanç genç kız tuhaf bir şekilde gelinin yerini alarak doktorun eşi oluyor. Ama doktorun nikahına geçirdiği genç kadınlarla ilgili 'iştah açıcı' yöntemleri vardır. Gotik öğeler içeren bir melodram gibi başlayan ve bu türe özgü rekabet, kıskançlık, zengin koca, gençlik takıntısı gibi temaları yamyamlık temasının yanında başarıyla kullanan kısa film Pedro Almodóvar'ın İçinde Yaşadığım Deri (La piel que habito) filmini de hatırlatıyor. Estetik ve güç takıntısını eleştirerek diğerlerinden ayrılan çalışma farklı bir Külkedisi hikayesi olarak uzun metraj bile olabilirmiş.
Anlatılan korku hikayelerinin ardından bütün bu hikayeleri fişekleyen ana hikaye de biraz paldır küldür ve özensizce bitiyor. Ya da bir başlangıç veya ara öğün olduğunu düşünürsek; bitmesi gerektiği gibi bitiyor diyebiliriz. Bu tür antolojilerin en büyük problemi, uzun metraj çekmeye alışmış olan sinemacıların maksimum yarım saatlik bir sürede hikayelerini anlatmaya çabalarken ortaya bütünlüksüz, eksiği gediği bol bir yapı çıkarmalarıdır. Korku Hikayeleri'nin kısa filmleri uzun metrajın bir bölümü gibi değil, hemen hepsi o açıdan gayet düzgün. Ama bütün filmleri etkisi altına alan gerekli gereksiz yerde hayalet/ruh gösterme takıntısı ve 'rüyaymış, hayalmiş' dedirten ekşi anlar filmlerin gücünü azaltıyor. Yine de korku sineması meraklıları aradıkları tekinsiz heyecanı bulacaktır hikayelerde; orijinal hikaye arayanlar için ise ilginç bir Külkedisi uyarlaması olduğunu hatırlatalım. Beklentilerin üzerinde.