Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
“Son Jedi”, serinin görsel olarak en iyi tasarlanmış filmlerinden biri. Uzaydaki savaş sahneleri ve İlk Düzen'in ölümcül takibi, filme sağlam bir gerilim omurgası veriyor. Çürüyen bedeniyle biraz Gollum'u andıran Snoke'un taht salonundaki ışın kılıcı düelloları da unutulacak gibi değil. Kumar cenneti Canto Bight'taki kovalamaca ve maden gezegeni Crait'teki “kızıl-beyaz kara savaşı” sahneleri grafik olarak hayli etkileyici. “Son Jedi”da kuşkusuz bütün aksiyonlar gibi öykünün kolaycılığa saptığı ve sahicilikten uzaklaştığı yerler var. Felsefesi de belki çok derin değil ama öyle bir film ki içinde kaybolup gidiyor, destansı büyük bir anlatının parçası olmaktan keyif alıyorsunuz.
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
‘Güç Uyanıyor’, orijinaline halel getirmeyen ve genel çizgileri itibariyle ‘Retro tadı’ taşıyan bir çalışmaydı. ‘Son Jedi’da da ‘retro’ tadı var ama sanki bu kez öykü kendi sesini, ruhunu, rengini de bulmuş gibi. Hem serinin genelinde hem de ‘Güç Uyanıyor’ özelinde öne çıkan Freudyen öğeler ise yerini bu kez Shakespeareyen bir havaya terk etmiş. Hikâyede sık sık iktidar tutkusu ve bu tutkunun yarattığı ruhsal gelgitler kıyıya vuruyor (bu aşamalarda da ‘III. Richard’dan ‘Macbeth’e uzanan bir çizgiyi hatırlıyoruz). Filmdeki günümüze yönelik gönderme ise ‘silah ticareti’. Ben ayrıca Luke Skywalker’ın ‘Jedi romantizmi’ne ve bir dönemin artık kapanmasının zamanının geldiğine ilişkin saptamalarını, kendi efsanesiyle yüzleşme çabasını da beğendim. Snoke’un, Kylo'ya “Şu saçma sapan kaskı çıkar” uyarısı ve Luke’un, Prenses Leia’nın hologram görüntüsüne “Bu ucuz bir numara” demesi de filmin en iyi esprileriydi.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Sabah
Yazar: Olkan Özyurt
Baştan söyleyelim şapkadan tavşan çıkartamaması alameti farikası olan J. J. Abrams'ın Star Wars: Son Jedi filminde yönetmen olmaması ve senaryoya da ilişmemesi çok hayırlı olmuş. Tetikçiler filmiyle tanıdığımız Rian Johnson senarist ve yönetmen olarak yeni serinin ilk filmindeki pek çok soru işaretini giderdiği gibi hem ilk seriye saygı duruşunda bulunup hem de yeni bir macera anlatma iddiasındaki yeni seriye dengeyi getiriyor. Galakside hâlâ anlamadığımız (genişletilmiş evrende bunun bir açıklaması var) bir şekilde tekrar yönetimi ele geçiren karanlık taraf, Cumhuriyetçi Asiler'i son bir hamleyle yok etmenin peşindeyken başlıyor macera. Dolayısıyla Son Jedi, Asiler için bir varolma ve yokolma savaşına dönüşüyor. Ama Johnson bu savaşla birlikte ana karakterleri (Rey, Luke, Kylo Ren, Poe Dameron, Finn...) kendilerince bir hesaplaşmanın içine de atıyor.
Eleştirinin tamamı için: Sabah
Sözcü
Yazar: Burak Göral
Film aynı zamanda sadece Star Wars filmlerindeki rolüyle hatırlanmaya mahkum kalmış Mark Hamill'in hayatının en iyi performansını sunmasına da vesile olmuş. Prenses Leia rolünde kısa bir süre önce kaybettiğimiz, benim kuşağımın perdedeki ilk aşklarından biri olan Carrie Fisher'ı son kez izlemek de ciddi bir burukluk yaratıyor doğrusu. Eski nesili artık tamamen bitirecek ama yeni nesilin hikayesini başlatacak olan son film iki sene sonra karşımıza gelecek. Ama "Son Jedi" öyle güzel bitiyor ki; o kumarhane gezegeninde köle olarak çalıştırılan küçük çocuklara bağlanan final, bambaşka bir pencere açıyor sonraki filmlere.
Eleştirinin tamamı için: Sözcü
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Yer yer unutulmaz bölümler geliyor perdeye… Snoke’un öldürülmesi, hemen onu izleyen döğüşler. Ki genelde bu tür çekimlerin koreografisi çok güzel… Ya da ölüme giden bir ana kahramanın (kim olduğunu söylemeyeyim) göklerde sanki uçan bir kelebek gibi süzülmesi… Mark Hamill ve Carrie Fisher jenerikte başta yer alıyorlar. Ve bunca yıldır süregelen bir efsanenin kahramanları olarak bunu hakediyorlar. Hamill hayli yaşlanmış: nerede o çocuk yüzlü aktör!...Onun hikayede sanki (Alec Guinness’le birlikte) ölen Obi-Wan Kenobi’nin yerini aldığı duygusu beliriyor.
Eleştirinin tamamı için: T24
Milliyet
Yazar: Nil Kural
“Brick” ve “Looper” filmleriyle tür sinemasında kendisini kanıtlayan yönetmen Rian Johnson, “Güç Uyanıyor”un ilk filmlerin retro dünyasına yaptığı saygı duruşunun devamını getirmiyor. Filmini yeni seride tanıştığımız karakterleri soluksuz bir maceraya dahil ederken onların değişimini, çelişkilerini de göstermek üzerine kuruyor. Dolayısıyla ilk filmde eğreti kalmış birçok yeni karakter, Star Wars evreninin efsanevi karakterleriyle çok daha uyumlu hale geliyor. Film, finaline doğru aradığı heyecanı da duygusal etkiyi de yakalamayı başarıyor. “Star Wars: Son Jedi”, bu geniş evrenin hayranlarını şüphesiz memnun edecek ve yeni serinin gidişatını tamamen değiştirecek dört dörtlük bir popüler sinema örneği.
Eleştirinin tamamı için: Milliyet
Star
Yazar: Serdar Akbıyık
Film yeni serinin başlangıç filminden bir adım geri kalıyor olsa da ilk kadro o kadar sağlam kurulmuş ki yine de bize bir Star Wars filmi seyretme zevki veriyor. Carrie Fisher bu filmin çekimlerinin hemen bitiminde vefat etti. Bunu bilerek seyretmek insanda garip hisler uyandırıyor. Harrison Ford’un unutulmaz karakteri Han Solo’da 2015 yılındaki filmin finalinde öldüğü için eskilerden elimizde Mark Hamill kalıyor. Neyse ki Daisy Ridley’in değişik fiziği ve sempatisi son Jedi’yi bize yakın düşürüyor. Kötü adam Adam Driver’da rolünün hakkını veriyor. Hatta daha önceki Darth Weder Hayden Christensen’den çok daha başarılı olduğunu söylemeliyim.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Habertürk
“Son Jedi”, serinin görsel olarak en iyi tasarlanmış filmlerinden biri. Uzaydaki savaş sahneleri ve İlk Düzen'in ölümcül takibi, filme sağlam bir gerilim omurgası veriyor. Çürüyen bedeniyle biraz Gollum'u andıran Snoke'un taht salonundaki ışın kılıcı düelloları da unutulacak gibi değil. Kumar cenneti Canto Bight'taki kovalamaca ve maden gezegeni Crait'teki “kızıl-beyaz kara savaşı” sahneleri grafik olarak hayli etkileyici. “Son Jedi”da kuşkusuz bütün aksiyonlar gibi öykünün kolaycılığa saptığı ve sahicilikten uzaklaştığı yerler var. Felsefesi de belki çok derin değil ama öyle bir film ki içinde kaybolup gidiyor, destansı büyük bir anlatının parçası olmaktan keyif alıyorsunuz.
Hurriyet
‘Güç Uyanıyor’, orijinaline halel getirmeyen ve genel çizgileri itibariyle ‘Retro tadı’ taşıyan bir çalışmaydı. ‘Son Jedi’da da ‘retro’ tadı var ama sanki bu kez öykü kendi sesini, ruhunu, rengini de bulmuş gibi. Hem serinin genelinde hem de ‘Güç Uyanıyor’ özelinde öne çıkan Freudyen öğeler ise yerini bu kez Shakespeareyen bir havaya terk etmiş. Hikâyede sık sık iktidar tutkusu ve bu tutkunun yarattığı ruhsal gelgitler kıyıya vuruyor (bu aşamalarda da ‘III. Richard’dan ‘Macbeth’e uzanan bir çizgiyi hatırlıyoruz). Filmdeki günümüze yönelik gönderme ise ‘silah ticareti’. Ben ayrıca Luke Skywalker’ın ‘Jedi romantizmi’ne ve bir dönemin artık kapanmasının zamanının geldiğine ilişkin saptamalarını, kendi efsanesiyle yüzleşme çabasını da beğendim. Snoke’un, Kylo'ya “Şu saçma sapan kaskı çıkar” uyarısı ve Luke’un, Prenses Leia’nın hologram görüntüsüne “Bu ucuz bir numara” demesi de filmin en iyi esprileriydi.
Sabah
Baştan söyleyelim şapkadan tavşan çıkartamaması alameti farikası olan J. J. Abrams'ın Star Wars: Son Jedi filminde yönetmen olmaması ve senaryoya da ilişmemesi çok hayırlı olmuş. Tetikçiler filmiyle tanıdığımız Rian Johnson senarist ve yönetmen olarak yeni serinin ilk filmindeki pek çok soru işaretini giderdiği gibi hem ilk seriye saygı duruşunda bulunup hem de yeni bir macera anlatma iddiasındaki yeni seriye dengeyi getiriyor. Galakside hâlâ anlamadığımız (genişletilmiş evrende bunun bir açıklaması var) bir şekilde tekrar yönetimi ele geçiren karanlık taraf, Cumhuriyetçi Asiler'i son bir hamleyle yok etmenin peşindeyken başlıyor macera. Dolayısıyla Son Jedi, Asiler için bir varolma ve yokolma savaşına dönüşüyor. Ama Johnson bu savaşla birlikte ana karakterleri (Rey, Luke, Kylo Ren, Poe Dameron, Finn...) kendilerince bir hesaplaşmanın içine de atıyor.
Sözcü
Film aynı zamanda sadece Star Wars filmlerindeki rolüyle hatırlanmaya mahkum kalmış Mark Hamill'in hayatının en iyi performansını sunmasına da vesile olmuş. Prenses Leia rolünde kısa bir süre önce kaybettiğimiz, benim kuşağımın perdedeki ilk aşklarından biri olan Carrie Fisher'ı son kez izlemek de ciddi bir burukluk yaratıyor doğrusu. Eski nesili artık tamamen bitirecek ama yeni nesilin hikayesini başlatacak olan son film iki sene sonra karşımıza gelecek. Ama "Son Jedi" öyle güzel bitiyor ki; o kumarhane gezegeninde köle olarak çalıştırılan küçük çocuklara bağlanan final, bambaşka bir pencere açıyor sonraki filmlere.
T24
Yer yer unutulmaz bölümler geliyor perdeye… Snoke’un öldürülmesi, hemen onu izleyen döğüşler. Ki genelde bu tür çekimlerin koreografisi çok güzel… Ya da ölüme giden bir ana kahramanın (kim olduğunu söylemeyeyim) göklerde sanki uçan bir kelebek gibi süzülmesi… Mark Hamill ve Carrie Fisher jenerikte başta yer alıyorlar. Ve bunca yıldır süregelen bir efsanenin kahramanları olarak bunu hakediyorlar. Hamill hayli yaşlanmış: nerede o çocuk yüzlü aktör!...Onun hikayede sanki (Alec Guinness’le birlikte) ölen Obi-Wan Kenobi’nin yerini aldığı duygusu beliriyor.
Milliyet
“Brick” ve “Looper” filmleriyle tür sinemasında kendisini kanıtlayan yönetmen Rian Johnson, “Güç Uyanıyor”un ilk filmlerin retro dünyasına yaptığı saygı duruşunun devamını getirmiyor. Filmini yeni seride tanıştığımız karakterleri soluksuz bir maceraya dahil ederken onların değişimini, çelişkilerini de göstermek üzerine kuruyor. Dolayısıyla ilk filmde eğreti kalmış birçok yeni karakter, Star Wars evreninin efsanevi karakterleriyle çok daha uyumlu hale geliyor. Film, finaline doğru aradığı heyecanı da duygusal etkiyi de yakalamayı başarıyor. “Star Wars: Son Jedi”, bu geniş evrenin hayranlarını şüphesiz memnun edecek ve yeni serinin gidişatını tamamen değiştirecek dört dörtlük bir popüler sinema örneği.
Star
Film yeni serinin başlangıç filminden bir adım geri kalıyor olsa da ilk kadro o kadar sağlam kurulmuş ki yine de bize bir Star Wars filmi seyretme zevki veriyor. Carrie Fisher bu filmin çekimlerinin hemen bitiminde vefat etti. Bunu bilerek seyretmek insanda garip hisler uyandırıyor. Harrison Ford’un unutulmaz karakteri Han Solo’da 2015 yılındaki filmin finalinde öldüğü için eskilerden elimizde Mark Hamill kalıyor. Neyse ki Daisy Ridley’in değişik fiziği ve sempatisi son Jedi’yi bize yakın düşürüyor. Kötü adam Adam Driver’da rolünün hakkını veriyor. Hatta daha önceki Darth Weder Hayden Christensen’den çok daha başarılı olduğunu söylemeliyim.