Tatilin fazlası da sıkar…
Yazar: Alper TurgutHayatımın Tatili, 'aşk-meşk meseleleri geçmişte kaldı, şimdi ihtiyarız, salt huzur ararız' benzeri klişeleri, "Yok be arkadaş, hayat hala ve inadına sürüyor, gençlik, bedene hapsolmuş bir şey değildir, o, ruha karışmış bir güzelliktir" diyen, seyri zevkli bir filmdi.
Devam filmi Marigold Otelinde Hayatımın Tatili 2 ise; maalesef "Uzatmanın ne gereği vardı" serzenişine yol açan bir projeye dönüşmüş, ne yazık ki… Memleket sinemasında, gişe odaklı devam furyasına ne kadar karşıysak, yabancı filmlerin, uzatılıp resmen sündürülmesine de o denli karşı çıkmak gerekir, haliyle… Elbette, keşke devamı çekilse dediğimiz işler vardır, seyrine doyamadığımız, aklımıza kazınan, ruhumuza işleyen bazı yapıtlar, yine ve yeniden beklenti doğurur, hiç kuşkusuz. Ancak ve genellikle, bu mevzuların sonu hüsran olur, tüm umutlar kırılır. Seriye bağlanan filmlerin, tek tük iyi örnekleri vardır. Örneğin şimdi vizyonda Hızlı ve Öfkeli 7 rüzgârı esiyor, resmen gaza basmış, daha şimdiden Türkiye’nin izleyici rekorlarını altüst ediyor, hatta Avatar’ı geçti bile, tüm zamanların en çok gişe yapmış yabancı filmi olması ve ilk sıradaki Titanik’i devirmesi de yakındır. Çok gişe yapması, bir filmin, sinemasal ederini ve değerini çoğaltmaz, ancak seyircinin gönlünü çalmıştır ve bu durum, sonuçta büyük bir başarıdır.
Çünkü filmler, izleyiciler için yapılmıştır. Peki, Marigold Oteli’nde Hayatımın Tatili 2’nin, seyircinin sevgi seline uğrama ihtimali var mı? Bence yok, zaten sorun da tam olarak bu, sinemasal ağırlığı dışında, herhangi bir albeniden de mahrum bir filmin ortaya çıkmış olması.
İngilizler, büyük başarılar kazanmış aktörlerine, ‘Sir’ unvanını verir. Aktrislerde bunun karşılığı ‘Dame’dir. İşte Oscar ödüllü iki Dame Judi Dench ve Maggie Smith de filmi kurtaramamış, ötesinde Richard Gere, Dev Patel, Bill Nighy gibi bildik ve iyi oyuncular da, yapıta pek katkı sağlayamamış. Aşık Shakespeare (Shakespeare in Love) filmiyle hatırladığımız yönetmen John Madden, ilk filmde, yaşlılığın hallerini, ölümü, yaşama tutunmayı, yeniden aşık olmayı, gençleri de öyküsüne katarak resmedebilmişti. İkinci filmde ise zorlama arttıkça, gereksizlik de çoğalıyor. Sonuç olarak ikinci oteli açalım, herkesi birbirine aşık ettirelim, araya da bol renkli ve çok oynak Hint düğünü katalım, olsun bitsin mantığı maalesef olmuyor, olamıyor...