Aile için duymak, kendin için söylemek..
Yazar: Hande KaraFransa’da gişe rekorları kıran Hayatımın Şarkısı, 2012’de izlediğimiz Sadakatsizler’in bir bölümünde de imzası olan Éric Lartigau’nun son filmi. Hayatımın Şarkısı’nın perdede yeniden keşfettiği bir şey yok belki ama, dokunaklı bir film olduğu kesin.
Fransa’nın kuzeyinde Normandiya’da ailesi ile birlikte küçük bir çiftlik evinde yaşayan 16 yaşındaki Paula, ailenin konuşup duyabilen tek üyesidir. Anne, baba ve kardeşi işitme engelli olan Paula, ailenin dış dünya ile olan tüm iletişimini yapmakta ve o yaşta genç bir kız için gereğinden fazla bir baskı ile yaşamaktadır. Evde mandıranın işlerine, dışarıda pazar tezgahına, okulda da derslerine yetişmeye çalışırken oldukça yorgun düşen Paula’nın yıldız olma gibi hayalleri yoktur, yalnızca hoşlandığı çocuğun seçmeli ders olarak müziği seçmesi üzerine o da koroya girmeye karar verir ve hayatını değiştirecek yolda ilk adımı da atar. Başlarda sadece bir kaçamak olduğu gördüğü koro provaları, müzik öğretmeninin Paula’daki cevheri keşfetmesi ve onu Radio France’taki ses yarışmasına hazırlamaya başlamasıyla hayatının büyük kısmını kaplamaya başlar. Ancak yarışma günü yaklaştıkça, hayatlarını neredeyse Paula’ya bağlı olarak sürdüren ailesini geride bırakarak, büyük şehire, Paris’e okumaya gitmek genç kızı korkutmaya başlar.
Yönetmen Lartigau, oldukça büyük bir risk alarak, bu filmde başrolü daha önce hiç oyunculuk yapmamış 18 yaşında bir genç kıza emanet ediyor, ancak yüzü kara çıkmıyor. İlk kez uzun metrajlı bir filmde, üstelik başrolde yer alan Louane Emera, Paula karakteri için biçilmiş kaftan. Oldukça doğal bir oyunculuk sergileyen genç kız, aslında filmde bir nevi kendisini de oynuyor. Zira Emera, The Voice isimli ses yarışmasının Fransız versiyonunun finalistlerinden biriymiş. Louane Emera’nın Paula karakteri ile Cesar ve Luimere Ödülleri’nde “Umut Vaat Eden Kadın Oyuncu” ödüllerinin sahibi olduğunu da hatırlatmakta fayda var.
Emera’nın haricinde anne babayı oynayan Karin Viard ve François Damiens’ın abartılı oyunculukları, karakterlerin karikatürizeleşmesine sebep oluyor, ancak bu filmin dram komedi balansı için yönetmenin tercihi gibi görünüyor. Son olarak küçük kardeş Quentin’i oynayan ve gerçek hayatta da işitme engelli olan Luca Gelberg de doğal bir oyunculukla kadroya eşlik ediyor. Film Fransa’da gösterime girdiğinde, anne ve babayı da neden işitme engelli oyuncuların oynamadığı konusunda bir tartışma da yaşanmış.
Hayatımın Şarkısı, cinsellikten uzak kalmayı tercih eden Amerikan aile komedilerinin aksine, cinselliğin doğallığını kullanmayı tercih ediyor. Anne babasının cinsel hayatını doktorla konuşmak zorunda kalan Paula, ilk cinsel deneyiminde taktığı prezervatif ile lateks alerjisi keşfedilen küçük kardeş Quentin, Paula’nın ilk regli gibi, normalde bir aile filminde kullanılmaktan kaçınılan detaylar, burada hikayenin akışı içerinde oldukça doğal bir şekilde seyirci ile buluşuyor.
Bu hafta tesadüfen işitme engelli temalı bir film daha vizyonda, o da Kabile. Oldukça farklı tarzlara sahip olsalar da, iki filmin aynı hafta vizyona giriyor olmaları da karşılaştırma yapmak açısından yararlı olabilir.