69. Cannes Film Festivali’nin yarışma dışı gösterimleri içerisinde Cafe Society sonrası hemen kendisine yer bulan Money Monster, merdivenlerine kadar dolu olan, en geniş kapasiteli Grand Theatre Lumiere salonunda gösterildi. Fakat filmin etkileyicilik dozajının Lumiere kadar yüksek seviyede olduğunu söylemek maalesef zor; sonunda aldığı alkışa rağmen.
Öncelikle yönetmen Jodie Foster’dan başlayalım. 40 yıl önce başladığı oyunculuk kariyerinde en azından sinema adına falsosu yok diyebileceğimiz nadir isimlerden olan iki Oscar’lı Foster, Para Tuzağı filmiyle yönetmenliğinin de dördüncü uzun metraj işine imza atıyor. Gerek prodüksiyon, gerek kast olsun muhtemelen şimdiye kadar ki en pahalı işi. Üstelik Foster, Cannes’da gerçekleştirilen özel bir forumda kadınların sinemadaki varlığı üzerine önemli kelamlar etti. Peki, bu özellikler Money Monster’ı, eleştirdiği kuyuya düşen bir Hollywood yapımı olmaktan kurtarıyor mu? Maalesef hayır!
Film kapitalizmin en büyük gediği olan, insan faktörünü her açıdan sıfıra indirgeme temasından yola çıkıyor. Borsa yatırımcılığının bireysel pratikte yol açabileceği faciaların bir resmini çekmeye çalışan yapım, bu açıdan bakıldığında ise ettiği lakırdıların ağırlığını taşıyamayacak kadar buram buram Hollywood kokuyor. E hepimizin malumu Hollywood demek kar demek. Wall Street insan ve değer/etik öğütme açısından LA stüdyoları ile kapışır!
George Clooney’yi, filmle aynı adı taşıyan bir ekonomi-şovu sunan Lee performansında izlediğimiz film, ana akım medyanın en sevdiği şeylerden biri olan spekülasyon müsamerelerine bu anlamda iyi gönderme yapıyor. Julia Roberts, canlandırdığı reji yönetmeni Petty Fenn performansıyla bir noktaya kadar inandırıcılığını koruyor ama onun rolü de senaryo çizgisi sakız gibi esnedikçe maalesef duygusunu yitiriyor. Kanala ve programa saldırıyı gerçekleştiren Kyle karakterinde Jack O'Connell filmin belki de en inandırıcı ayağı; zira mağduriyetten teröriste geçişin haritasını sıradan insanın psikolojisi açısından iyi aktarıyor. Evet, günde 10 saat çalışarak kazandığımız para birileri tarafından bir gecede eritilip, durduk yere ‘sıfırlanırsa’ biz de kalkar bas bas bağırarak cevabını istediğimiz sorular sorardık. Foster belli ki Kyle’ın yanında ama cephe silahlı eyleme geçince saf değiştirdiği de görmezden gelinmemeli.
Öte yandan filmin çerçeve çizdiği kitlelerin umursamazlığı ve tüketiciliğine yönelik detayların da Truman Şov’dan bu yana beyazperdede olduğunu anımsatalım.
Film ülkemizde Para Tuzağı adıyla mayıs sonunda vizyona gireceğinden daha fazla detayına girmeden söyleyebileceğimiz yegane şey Hollywood-gerilimi had safhada tutmuş ekonomi kaynaklı bir rehine krizi -ki olayın esas yönü sürpriz finale saklanmış- filmi bana iyi gelir diyorsanız sinema pop corn’u niyetine tüketiniz.