Bizi Kötüden Koru eleştirileri

Belli ölçüde gersede yine de tam bir zirve yapamıyor. Çok büyük beklenti duymadan izleyebilirsiniz.

gerçek hikaye ama konusu anlaşılmaz. Karışık.. Bayıcı Uzun sahneli… ve oyunculuklarında vasatı aşmadığı kötü bir film

Başlarda biraz önyargım vardı,diğer korku filmlerinin bolca kullandığı klişelerden yararlanır mı diye ama izledikçe hepsi boşa çıktı.Kız arkadaşımla birlikte çok beğendik gerçekten başarılı bir film olmuş

Bu tür konu içeren filmler hep aynı olur diye filme beklenti içinde gitmedim.Ama öyle olmadı.Kullanılan sesler,efektler o kadar uymuşki,film insanı çok geriyor.Gerilim dozunun yüksekliğinden başınıza ağrılar giriyor,kaslarınız geriliyor.Güzel bir gerilim filmi.

Bu filme beyazperde.com neden 2 yıldız vermiş anlamadım. Bir kere korku türünde bir film olmasına rağmen içine polisiye katılması filme ayrı bir hava katmış. Oyunculuklar oldukça başarılı,konu güzel filim bazı sahnelerde (sinemanın etkisi büyük) oldukça gerilim yaratıyor. Ben son dönemde bu denli kaliteli bir korku izlmemiştim.Her ne kadar sonu filmin temposuna yakışmamış olsada 100 üzerinden 70 i bulan bir filmdi benim için.

Makyaj bakımından harika bir iş çıkarmışlar. Gerçekçi bir görüntü ile ürkütmeyi başarmışlar. Ancak konu yine aynı, yine sizi etkilemeyi başaramayan bir film. Eric Bana bile kurtaramamış filmi.

Senaryosunu da, Ralph Sarchie ile Lisa Collier Cool'un "Beware the Night" (2001) isimli birebir hayat bulmuş, gerçek vakalara dair açıklamalarının yer aldığı kitaptan esinlenerek Paul Harris Boardman ile birlikte yazan Scott Derrickson'ın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu “Deliver Us From Evil”; doğaüstü olaylar örgüsü bağlamında kurgulanan, polisiye bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...

Gelin isterseniz, 30 milyon dolarlık bir bütçeyle; kısmen benzer konulu "The Exorcism of Emily Rose" (2005) ve "Sinister" (2012) ile ilaveten "The Black Phone" dan da (2021) tanıdığımız Derrickson'ın çektiği, yapımcıları açısından hayal kırıklığı olarak değerlendirebileceğimiz brüt 87.9 milyon dolarlık bir hasılat rakamına da ulaşılmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...

***

- Irak 2010 -

Çatışma bölgesinde görev yapmakta olan ABD deniz piyadelerinden Jimmy Tratner (Chris Coy) ile Mick Santino (Sean Harris); içine girdikleri bir yeraltı mezarlığında; kendilerinin ve çevrelerindeki insanların kaderlerini, tamamen değiştirecek türdeki bir varlıkla yüzleşmek zorunda kalacaklardır...

Ancak bunun ne olduğu hususunda izleyiciye; bırakın bilgiyi, şimdilik her hangi bir ip ucu dahi verilmez...

***

- 2013, New York -

Kıdemli New York Polis Departmanı (NYPD) Özel Harekat Çavuşu Ralph Sarchie (Eric Bana) ve ortağı Butler (Joel McHale), gece devriyesi için Bronx sokaklarında tur atarlarken; merkezden telsizlerine, aile içi şiddet konulu bir ihbar mesajı iletilir...

Şiddeti uygulayan ve halen verilen adreste bulunmaya devam eden şüphelinin adı da, vakti zamanında Irak'ta bulunmuş olan eski deniz piyade askeri Jimmy Tratner'dır...

***

Sarchie ile Butler, olay mahalline vardıklarında; kendilerine mukavemet gösterecek olan Jimmy'nin, karısı Lucinda'yı (Jenna Gavigan) çok fena bir biçimde dövmüş olduğunu görürler...

Hem de, küçük kızlarının (Skylar Toddings) gözleri önünde...

***

Derken...

Teslim olmayı kabul etmeyerek, önce zeminindeki parkelerde derin çiziklerin de bulunduğu evin içinde sonra da, bir fırsatını bularak fırladığı sokakta direnmesini sürdüren Jimmy; Sarchie'nin ısrarlı takibi neticesinde, enselenerek kelepçelenecektir...

***

Aynı esnada...

Evinde spor yapan ardından da, ter atacağı akşam koşusuna çıkan Cizvit rahip Joe Mendoza (Edgar Ramírez); önünden geçmekte olduğu bir bara girerek barmenden kendisine, iki bardak Johnnie Walker Black doldurmasını ister...

***

- Bronx Hayvanat Bahçesi -

Bu kez Sarchie ile Butler, River Parkway ve Fordham yolundaki sıra dışı bir hadiseye doğru yönlendirilmektedirler...

Olay yerine, kendilerinden önce intikal etmiş olan iki polis memuru (Ben Horner, Tijuana Ricks) ile hayvanat bahçesinin Özel Güvenlik Görevlisi'nin (John Cariani) verdikleri bilgiye göre; hayvanat bahçesinin kapanmakta olduğu saat de bir kadın, iki yaşındaki öz çocuğunu, aslanların gezinme alanı olan hendeğin içine fırlatmıştır...

Neyse ki...

İyice korkmuş ve an itibarıyla da St. Barnabas Hastanesinin acil servisine kaldırılmış olan çocuk şanslıymış da, aslanlar kafeslerinde tutulmaktaymışlar...

Peki ya kadın?

Yine aynı polis memurlarının ifadesiyle:

O da, kalabalığa karışarak ortalıktan kaybolmuş...

Ama ona rağmen halen...

Çocuğun hendeğe fırlatıldığı anda; elektriklerin kesilerek birden her yerinin zifiri karanlığa büründüğü, hayvanat bahçesinin bir yerinde saklandığı tahmin edilmektedir...

***

Bunun üzerine...

Gece görüş dürbünleriyle harekete geçen Sarchie ile Butler; Jane Crenna (Olivia Horton) adındaki kadını, aramaya başlarlar...

Sarchie kendisini bulduğunda Jane; büyük bir hırsla, ellerini kullanmak suretiyle yeri kazmakta ve efsanevi rock grubu The Doors'un vokalisti Jim Morrison'ın seslendirdiği "Break On Through (To the Other Side) / Kır Kirişi (Diğer Tarafa)" (1967) şarkısının sözlerini mırıldanmaktadır...

***

Olaya ilişkin tanık bulunup bulunmadığını sorgularken Sarchie; birden karanlığın içinde, aslan kafesinde boya yapmakta olan bir adamın silueti belirir...

"Buldum galiba" şeklinde düşünen Sarchie kendisine:

"Hey, sen! Seninle konuşmak istiyorum! Hiç bir yere kıpırdama!" diyerek seslense de...

Elindeki boya rulosunu yere atan, adının Mick Santino olduğunu bildiğimiz, hayvanat bahçesinin proje bazlı çalışan adamı; ortadan yok olacağı, aslan kafesinin içine yönelir...

Elbette Sarchie'de peşinden...

Ancak kafesteki bir çift aslan; elektrikler kesik olmasına rağmen, hücrelerinden kurtularak serbest kalmışlardır...

Ve...

Sarchie'de canını, son saniyede kurtarmıştır...

***

Ertesi sabah...

Saat 7:00'de uyandırdığı karısı Jen (Olivia Munn) ile birlikte, küçük kızları Christina'nın (Lulu Wilson) futbol maçına sonrasında da görev yerine gidecek olan Sarchie, ofisteki görevli Çavuş'un (Robert Keiley) önüne koyduğu Jane'in serbest bırakılma evrakını imzalayacak ve onu; bizzat ailesinin talebiyle, bir Akıl Sağlığı Merkezine götürecek olan Cizvit rahibi Mendoza ile Akıl Sağlığı Görevlisine (Blair Sams) teslim edecektir...

Dakika 21...

Vizyona girdiği yıl sinema salonunda seyrettiğimiz filmin geride kalanında, özellikle de korkunun "Şeytan Tarafından Ele Geçirilme (Demonic Possession)" alt kategorisinin meraklısı sinemasever dostlarımızı; yaşanan diğer fenomenler örgüsünün yanı sıra 2010 yılında Irak'ta olan bitenlerin de üstündeki gizem perdesinin büsbütün aralanacağı finalini, merakla bekleyeceklerini umduğumuz, 97 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

Keyifli seyirler,

Çok saçma ve iğrenç bir şey hiç bir anlamı yok sadece pislik içeren birsey bütün film boyunca salya sumuk ve balgam korku değil bence pislik

normalde ruhlu, cinli, şeytan çıkarmalı filmleri pek sevmem.. ama bu film gerçekten muhteşem ve kaliteli.. hatta türleri arasında açık ara en iyisidir.. öyle saçma salak iğrenç, dandik korku unsurları yoktu filmde.. gerilim-polisiye tarzı olması filmi çok daha güzelleştirmiş filmi sevmem de ki en büyük etkendir..

Filmin başında yok mu o yazılar bitiyorum. Gerçek hayattan uyarlanmıştır, bilmem şu polis şu zamanda şu davaya bakmış bunları yaşamış diyor. Ama film korku filmi mi yoksa aksiyon filmi mi çözemedim? Başlangıçta verdiği dipnotun beklentiyi yükseltmesinden başka hiç bir işlevi yok. Oyunculuk fena değil. Kurgu rezalet. Paranormal olaylarda pek fazla mantık aranmaz ama iyice sıvadıkları için o konuda da batırmışlar. Arkadaşlar sağlam korku filmi izlemek istiyorsanız vaktinizi bu filmle harcamayın.

Lanet ve Şeytan Çarpması yapımlarının yönetmeni Scott Derrickson’dan şeytan çıkarma ve rahip - polis ittifakı filmlerine yeni bir soluk. Daha önceki çekmiş olduğu filmlere göre gerilim ve aksiyon dozu çok daha fazla. Vizyon filmleri arasında çok dikkat çekmiyor olmasına rağmen şatafatlı yapımlardan sıkılmış, sade ve özgünlüğü özleyenler için tavsiye edilecek filmlerden birisi. Bilimkurgu ve korku – gerilim türü yönetmeni olan Derrickson tavsiyemizde olduğu üzere bu sadelik ve özgünlüğü müstesna bir şekilde bizlere sunuyor. “Truva”nın Hector’ı Eric BANA kahraman polisimiz rolünde yine yıldızını parlatıyor. Görsellik beklemeyen ve özellikle benim gibi korku – gerilim türü filmleri sinemada izlemeyi daha hoşnut bulanlar için filmimiz biçilmiş kaftan diyorum. İyi seyirler.

Çok ama çok iyi bir film. Bu filmi beğenmeyenler bir korkunfilminden ne bekliyorlar anlamadım. Hayatım boyunca onlarca şeytan çıkarmış sahnesi izledim ama bu kadar Sağlamını çok izlemedim. O kadar çok zıplatan sahne vardı ki cidden beni şaşırttı. KESINLIKLE ama KESINLIKLE izleyin pişman olmazsınız.

Korku Filmi ve Action bir arada işlenmiş yeri geldiğinde ani sahneleri ile sıçratan cinsten hoş bir film...

Bok gibiydi berbat yani varya benim gibi korkak bir tavuğu bile korkutamadılar Götümle gülerek izledim olmamış başarısız

Kim ne derse desin bu film bir harika bana güvenip izlerseniz hayal kırıklığına uğramazsınız;) hikayesi olsun karakterleri olsun makyajlar olsun gerçekten mükemmel