Hesabım
    Dövüş Kulübü
    Ortalama puan
    4,7
    7413 Puanlama
    Dövüş Kulübü hakkında görüşlerin ?

    558 Kullanıcı yorumları

    5
    335 Eleştiri
    4
    158 Eleştiri
    3
    15 Eleştiri
    2
    32 Eleştiri
    1
    4 Eleştiri
    0
    14 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    KaliteTAKİP
    KaliteTAKİP

    Takipçi 873 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    30 Haziran 2011 tarihinde eklendi
    yaw zaten puandanda bellı oluyorkı gercekten saglam fılm ınanılmaz konusu oyunculugu yanı aradıgınız hersey bu fılmde mevcut sıddetle tavsıye edıyorum 10/10
    lelaina
    lelaina

    Takipçi 116 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    20 Ocak 2007 tarihinde eklendi
    sadece hollywood filmi olduğu için değil bir fransız yapımı bir türk yapımı veya bir çin yapımı da olsa aynı oyuncularla ve aynı yönetmenle çekilmek kaydıyla yine aynı etkiyi yapacağı kesin olan filmdir.bu filmin her saniyesi zevkle izlenir. neden zevkle izlenir çünkü her saniyesinde bir ayrıntı vardır filmin.her saniyesinde bir yerlerde bir köşede siz göremeseniz bile bir şekilde oralarda duran birşeyler anlatılmaktadır. daha önce gördüğünüz hiçbir filme benzemez. direk giden bir konusu varmış gibi görünür ama aslında apaçık bir konusu yoktur. adeta bir hikayeyi anlatmak için değil bir hikayenin nelerle beslenebileceğine dair şeyler içerir sadece. ayrıntılar evreninden kocaman bir alıntıdır. sonunda izleyip bitirdikten sonra sahip olduğunuz şeyleri tekrar tekrar sorgulamanıza yol açar.insanın bazı şeyleri görebilmesi için sahip olduğu herşeyi kaybatmesi gerektiğini analtır bi nevi...acıya dair şeyleri de görürsünüz. acı çekmekle dalga geçilir inceden inceye. herkes acı çekmekten korkar. suratının bozulmasından birşeyleri kaybetmekten korkar. nihilist bir esintiyle olayları algılamaya başlarsınız ki aslında insanın herşeyi kendi için yaptığı savıyla karşılaşırsınız. o anda b.k gibi hissedersiniz kendinizi. kendi yaptığınız onca saçmalık bir film tarafından pata küte suratınıza vurulur. kendini geliştirmek denen şeyin aslında gerçekten ne anlama geldiğini öğretiverir bu film size. ve inanın hiçbir fim sizi böyle oturduğunuz yerde hali hazırda bedava kendine getirmez.
    sulod
    sulod

    Takipçi 305 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    27 Mayıs 2003 tarihinde eklendi
    Dövüş Klübünün Fanlarındaki yeri bambaşkadır tüm sinema filmleri bir yana dövüş klubü bir yanadır buna laf atacak veya herhangi bi söz söyleyecek olursan ve tartışma ortamı yaratırsan seni AFFEDEMEYİZ.(DÖVÜŞ KLUBÜ TARTIŞMASIZ 1 NUMARADIR)bunu beynine iyi yerleştir
    ABRK97
    ABRK97

    Takipçi 48 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    10 Eylül 2015 tarihinde eklendi
    Bu filmi kansere benzetiyorum.
    İnsan vücudunu yavaş yavaş, sinsi sinsi ele geçiriyor.
    Ve eğer filmi izlediyseniz artık çok geç demektir.
    10/10
    theyurdal
    theyurdal

    Takipçi 561 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    12 Ocak 2015 tarihinde eklendi
    film çok akıcı çok zevkli düşündürücü kesinlikle her sahnesini dikkatle izleyin
    flamen-tusering
    flamen-tusering

    Takipçi 59 değerlendirmeler Takip Et!

    0,5
    18 Ocak 2010 tarihinde eklendi
    Gençliğin şiddete olan dozajını şırınga ile enjekte eden gaz film.
    Sentetik Yazar
    Sentetik Yazar

    Takipçi 14 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    19 Ocak 2016 tarihinde eklendi
    Bağımlılıklarımızı kırmamızı öğütleyen bağımsız olmayan film. Çok felsefik film hehe diye gezen liseli fanboyları bıktıran film. Sonundaki ucuz aşk finali ile kendi mesajına ve orjinal kitabına birazcık ters düşen film. Ama şüphesiz ki iyi bir filmdir. Detayları iyi kullanan bir film öncelikle, oyunculuk anlamında başarılı bir film, karanlık çekimleri kendini belli eden bir film. Filmde detaylı bir şekilde anlatıldıktan sonra son sahnede uygulamalı olarak yapılan 25. kare esprisi de şahanedir.
    catherinedeneuve
    catherinedeneuve

    Takipçi 23 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    8 Nisan 2004 tarihinde eklendi
    Senaryo, oyunculuk ve yönetmenin dehası birleşince ortaya tam anlamıyla bir kült film çıkmış. Modern edebiyatla ilgilendiğim için bende bambaşka çağrışımlara kapı araladı. Yansıma teorilerini örneklendiren, tatlandıran bir film... Brad Pitt’i bir gün beğenebileceğim aklımın ucundan geçmezdi :))
    Ilknur K
    Ilknur K

    Takipçi 1.240 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    11 Ağustos 2011 tarihinde eklendi
    Izlemekte geç kaldigim bir basyapit. Aslinda filmde sistemi elestirmiyorlar, sistemin ta kendisini anlatiyorlar. Ruhunu kisiligini degistiren ve sisteme göre hareket eden bir toplumda yasadigimizi anlatiyor. Özellikle son sahnede ki yikilan binalar ikiz kuleleri animsatiyor. ne demek istedigimi bazilariniz anlar.
    Fatih Meral
    Fatih Meral

    Takipçi 52 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    5 Mart 2023 tarihinde eklendi
    Tarihin en kült ve akıcı filmlerinden bir tanesi.Defalarca izlendikten ve araştırıldıktan sonra yorum yazılması gereken bir film.Hayatı sorgulatan içinde felsefe ve düşünsel bir çok ögenin olduğu bir film.Filmde aslında sıradan insanların yapmak zorunda bırakıldığı, sevmeden yaptığı işlere başkaldırıyla başlayan sonra genel Kapital sisteme kadar uzanan derinlikli eleştiri içeren bir film.Aslında Jack, Cornelius ve farklı isimlerle sesleniyor başrol oyuncusuna.Bu da demektir ki bu insan normal hayatta dolaşırken gördüğüm tüm insanları temsil ediyor.Tyler Durden efsanevi karakter olmuş.Jack baş kahramanımızın olmak isteyip de olamadığı hayalî karakteri canlandırıyor.Filmin sonunda anlıyoruz.Tyler Durden, düzene ve basmakalıp her şeye karşı çıkan, dövüş kulübünün kurucusu ve yasalarını koyucusu olarak karşımıza çıkıyor.Jack bu karaktere hayran ve onun gibi olmaya çalışıyor.Marla'nın da hayalî kahraman olduğunu iddia eden tezler var.Marla, Jack'in aslında özbenliğini daha çok temsil eden bir karakter.Dövüş kulübünün ideolojisi ve aksiyonu birçok hayran ve katılımcı topluyor.İlk kural ve ikinci kural dövüş kulübü hakkında konuşmamaktır sözü güzel.İkinci aşamada çoğalınca ve güçlenince kaos teorisine geçip toplumsal düzeyde eylemlere başlıyorlar. Yani yanlış olan her şeye başkaldırıya.Temelde Jack karakteriyle kendi iç dünyasına olan başkaldırı toplumsal düzeye ulaşıyor.Marla ve Robert daha çok feminem tarafı, Tyler Durden ise masküler tarafı temsil ediyor.Jack iki boyutta sıkışıyor.Robert'in göğsünde huzurlu uyuması, Tyler'la beraber serkeş bir hayat yaşaması gibi ikilimler.İkisi de aslında mutlu ediyor.Filmin en sonunda kendini vurup Tyler'ın ölmesi, kendisinin ölmemesi ve Marla ile el ele tutuşarak bitirmesi kendi benliğini seçtiğini gösteriyor.Aslında Jack, Marla ve Tyler'ın hatta diğer elemanların takıldığı harabe evin bile hayalî olduğunu söyleyenler var.Tezlerini ispat edecek şeyler de var.Filmde biz bir hiçiz vurgusu ile Nihilizm ögeleri de ön plana çıkıyor.Dövüşmekten zevk almak ve hafta sonu dövüşmeyi beklemek mesela insanların aslında olmadığı bir canlıya evrildiği ve yapmacıklıklar barındırdığına işaret ediyor.Freud'a kadar kapı aralar savaşmak yani dövüşmek temel iç güdü olması.Filmin sonunda Marla ile el ele tutaşarak çok katlı finans merkezlerinin patlamasını izlemek.Kahramanın huzura ulaştığını ve istediğini başardığı simgeliyor.Tek kelime ile harikâ bir film.
    stillwater-2
    stillwater-2

    Takipçi 74 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    13 Nisan 2007 tarihinde eklendi
    Dünya sinema tarihinin önde gelen yapımların birisi.Kurgu ve senaryo inanılmaz.Oyunculuk harika.Gerçekten izleyiciyi içerisine alan bir film.Şizofreni üzerine yapılmış kült filmlerden birisi.Kesinlikle izlenilesi bir başyapıt
    kruvasan
    kruvasan

    Takipçi 134 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    5 Ocak 2003 tarihinde eklendi
    *****Film hakkında yazacak çok şey var ama biliyorsunuz ki...The first rule of fight club is: You do not talk about fight club.(Dövüş Kulübünün birinci kuralı: Dövüş kulübü hakkında konuşma)
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.077 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    22 Mayıs 2021 tarihinde eklendi
    Senaryosunu, Chuck Palahniuk'un aynı isimli romanından (1996) uyarlayarak Jim Uhls'in yazdığı “Fight Club”, yönetmen koltuğunda David Fincher'ın oturduğu, 20. yüzyıl sinemasının "kült klasiklerinden" biri...

    Vakti zamanında, vizyona girdiği yıl sinema salonunda izlediğimiz ve "2 Disc Collector Edition" olarak DVD arşivimize de eklediğimiz filmin, pırıl pırıl "repack" bir kopyası elimize geçince, hadi bir kez daha izleyelim ve izlemişken de yorumlayarak, insanları aslında ihtiyaç duymadıkları metaları, beyinlerini yıkayan reklamlar aracılığı ile tüketmeye ve bu gereksiz tüketimi gerçekleştirmek için de mutlu olmadıkları işler de sabahtan akşama kadar "modern köleler" biçiminde çalışarak, "kendine ve çevresine yabancılaşmaya" zorlayan kapitalist sistemin kıyasıya eleştirildiği bu film hakkındaki görüşlerimizi de paylaşalım istedik...

    Abarttık mı?

    Kesinlikle değil...

    Hele bir de, geçtik mavi yakalıları, "patron" sınıfı ve üst düzey yöneticiler dışında kalanların yani sıradan seviyelerdeki beyaz yakalı ofis personellerinin ulaşabildikleri, düşük bütçeli her evde bulunan ve herkesin "pişti olduğu" bir seri üretim IKEA mobilya faslı var ki, tam da nokta atışı...

    Hazırsanız gelin başlayalım...

    Filmin isimsiz "Anlatıcısı / the Narrator" (Edward Norton) bizlerin öncelikle, Tyler Durden (Brad Pitt), Marla Singer (Helena Bonham Carter) ve testislerini aldırmış olan Robert 'Bob' Paulsen'dan (Meat Loaf) haberdar olmamızı sağlıyor...

    Haberdar eder etmez de, hızlı bir geçişle geçmişe dönerek "kronik insomnia" rahatsızlığından mustarip olduğu için altı aydır uyuyamadığını ve artık her şeyi birbirine karıştırmaya başladığını itiraf ediyor...

    Derken iş yerindeki müdürü Richard Chesler (Zach Grenier) kendisine, masa başı yerine her zamanki gibi yine bir şehir dışı bir görev vermiştir...

    Uykusuzluğun verdiği acıyı dindirmek üzere doktorundan ilaç isteyen Anlatıcı ilaç yerine ondan, gerçek acının ne olduğunu anlaması için Salı akşamları, Metodist kilisesindeki testis kanserine yakalanmış insanların arasına katılması tavsiyesini alır...

    Ve bizimki, "bir bakalım" diyerek gider de...

    Gittiğinde de orada, birbirleriyle hikayelerini paylaşan mutsuz insanları görür...

    Kendisi de "koca sığır" olarak tanımladığı, hüngür hüngür ağlayan Bob ile eşleşir...

    Gerçi sadece Bob değil, Anlatıcı dışındaki hemen herkes birbirlerine sarılarak ağlamaktayken, Anlatıcı da göz yaşlarını serbest bırakarak onlara katılıverir birden...

    Bu yöntem sayesinde artık tamamen rahatlamış ve bebekler gibi de uyumaya başlamış olması nedeniyle Anlatıcı, birdenbire kendini benzeri terapi gruplarının müdavimi haline gelmiş olarak bulur...

    İşler tam da yoluna girdi derken, testis kanseri grubuna, kanser olmadığını tahmin ettiği Marla Singer adındaki (kendi ifadesiyle) bir "piliç"de katılınca, Anlatıcı'ya göre her şey sil baştan mahvolmuştur...

    Zira ağzından sigarasını eksik etmeyen bu Marla'da kendisi gibi bütün terapi gruplarını turlamakta olup, bir anlamda kendi yalanları ile yüzleşmesine yol açmaktadır...

    Böylelikle Anlatıcı yeniden, "ağlayamadığı ve uyuyamadığı" günlere geri dönmüştür...

    Bu gelişme üzerine Rupert adını kullanan Anlatıcı Marla'ya, grupları aralarında bölüşmeyi teklif eder...

    Ki böylelikle, en azından "iki sahtekar", birbirleriyle karşılaşmayacaklardır...

    Marla'da bunu mantıklı bulunca, anlaşırlar ve birbirlerinin telefon numaralarını alarak ayrılırlar...

    Büyük bir otomobil üretim şirketinde, "recall - geri çağırma" uzmanı olarak çalışan Anlatcı, kazaya karışan araçların durumunu tespit etmek ve ona göre bir yol haritası ortaya koymak üzere Amerika'nın dört bir tarafına uçmaktadır her gün...

    Bu uçuşlarından birinde Anlatıcı'nın yolu, yanındaki koltukta oturmakta olan sabun satıcısı Tyler Durden ile kesişir...

    Neyse...

    Marka kıyafetlerinin bulunduğu çantasını yitirdiği bu son uçuşunun ardından, atladığı taksi ile orta sınıf burjuvaların yaşadığı Pearson Kulelerindeki evine gelir Anlatıcı...

    Ancak o da ne?

    Kafasını kaldırdığında, gaz birikmesi sonucunda oluşan büyük bir patlama ile darmadağın olan ve eşyaları da sokakta yerlere saçılan dairesindeki yangının devam etmekte olduğunu fark eder...

    Zaten itfaiye ile polis, olay mahallinde harıl harıl çalışmaktadırlar...

    Otele gitmek yerine Anlatıcı bir telefon kulübesinden, önce Marla'yı ardından da Tyler'ı arasa da ikisine de doğrudan ulaşamaz...

    Fakat geceleri, "spoiler" olmasın diye açıklayamayacağımız sebeplerle, yarı zamanlı sinema makinistliği ve lüks oteller de garsonluk da yapan Tyler, hemen geri dönüş yaptığı için buluştukları barda, üç sürahi birayı beraberce mideye indiriverirler...

    Dışarıya çıktıklarında da Tyler Anlatıcı'dan, kendisine sağlam bir yumruk atmasını ister...

    Aynısını Tyler, Anlatıcı'ya yapar ve birbirlerini çok fena halde hırpalarlar...

    Şimdi, Tyler'ın harabeyi andıran evine gitme işi vardır sırada...

    Bu döküntü mekana bir ay içinde alışan Anlatıcı, Tyler ile yaptığı gece dövüşlerini de sürdürmektedir...

    Öyle ki, neredeyse ikisinin de suratlarında çürümemiş herhangi bir yer bulunmamaktadır...

    Hafta içi mecburen çalışan ikili, Cumartesi akşamları yalnız olmadıklarını da öğrendikleri sokak dövüşlerindedirler ve kendilerine katılanların sayısı da giderek çoğalmaktadır...

    Çünkü kapitalist çürümenin tek mağduru sadece ikisi değildir...

    Nihayet bizim asla değinmeyeceğimiz, Tyler'ın Dövüş Kulübünün kurallarını açıkladığı sahne de gelir ve çatar...

    Yapılan bu dövüşler, mevcut sorunlardan hiç birini çözemese de, Lou'nun (Peter Iacangelo) tavernasının bodrumunda dövüşenlere, ibadet ederek rahatlatan bir terapi gibi gelmektedir...

    Aradan tamı tamına sekiz hafta geçer ve Tyler'ın evinin duvarındaki telefon çalar...

    Anlatıcı'yı arayan Marla'dır...

    Dakika 48...

    Geride, bomba gibi bir sürpriz finale de sahip olan 101 dakikalık bir bölüm daha mevcut...

    Doğrusunu isterseniz yaklaşık 15 - 16 aydır bütün dünya, kapitalist üretim ve tüketim çarklarının durmaması adına benzer bir krizi yaygın bir şekilde Covid - 19 olarak bilinen SARS-CoV-2 virusu salgının da yaşıyor...

    Eminiz bu konu da, çok kısa bir süre içinde Fincher gibi "klasik noir" ve "neo - noir" ögelerden fazlasıyla yararlanarak "doğrusal gitmeyen / non - linear" bir akış içinde filmlerini kurgulamayı seven ustaların çekerek beyaz perdeye aktaracakları senaryolar da kendilerine yer bulacaktır...

    Fırsat bulup da bugüne kadar izlememiş olan sinemasever dostlara, Brad Pitt, Edward Norton ve Helena Bonham Carter'ın döktürdükleri bu filmi hararetle öneriyoruz...

    Keyifli seyirler,
    emirh-n
    emirh-n

    Takipçi 14 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    4 Ocak 2011 tarihinde eklendi
    Fight Club ı anlamak filmin sonundaki sürprizi anlamak değildir. Fight Club ı anlamak filmin başından sonuna kadar hayatlarımızı sorgulamak ve içinde yaşadığımız dünyadaki sistemin iğrençliğini analamaktır. Aslında büyük balığın küçük balığı yediği bu sistemde hepimizin bir Tyler Durden a ihtiyacı var... Ve yine o sinema tarihinin gelmiş geçmiş en unutulmaz karakterinin de dediği gibi... "Bizler dünyanın şarkı söyleyip dans eden pislikleriyiz hepimiz aynı pisliğin lacivertleriyiz."
    alba42
    alba42

    Takipçi 333 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    15 Temmuz 2009 tarihinde eklendi
    Bu filmde herkes Tyler Durden hayranı ama asıl iş Edward Nortonda.Filmin ana karakteri o zaten.Burdan ayakta alkışlıyorum hem Edwardı hemde tüm film kadrosunu.Film dediğin böyle olur işte
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top