Türk sinemasının yaşadığını gösteren filmlerden biri.Aynı kulvarda yer alan Nefes filmine bin basacak bir film.Oradaki asker adeta seni canlandırıyor.Askerliğini filmdeki gibi bir ortamda yapmış kişiler o diyalogları duyunca flashback yaşayabilir.Oyunculuklar çok iyi,diyaloglar çok doğaldı.Yönetmenin flasback çekimleri çok iyiydi ve çoğu yerde cuk diye oturuyordu.Bu film için denilen ' milliyetçilik kullanılarak gaz verme' söylemlerine katılamayacağım.Çünkü film şu diyalogları barındırıyor : " Hiçbir anne evladını dağda savaşmak için büyütmedi ","düşman niye sadece ölünce bize benzer" gibi sorgulamaların yer bulduğu bu film;ırkçılık,milliyetçilik mantığıyla çekilmiş olsaydı bu sorgulamalara yer verirmiydi acaba.
Milliyetçillik duygusunu öne çıkarmak için çekilirken herhangi bir yenilik katılmaması seyirciyi tatmin edemiyor. Ufuk Bayraktar'ın performansı etkileyici olsa da Çağlar Ertuğrul izlerken yoruyor ve inandırılığa çelme takıyor. Senaryo hedefine ulaşıyor; tıpkı afişteki slogan gibi. Bunun ötesine geçmesi ise hayli zor.
Bedelli askerlik yapmak yerine; kısa dönem yapmayı tercih eden ADAM ve firari olduğu için epey uzun bir zaman askerde olan öteki ADAM'ın acımasız, merhametsiz dağda ki hikayesi var bu filmde..
O soğuk havayı içinize geçiriyor bu film. O karların beyazlığını, askerlerin vurulduğunda yere düşen her bir kan damlasını içinizde hissediyorsunuz. Kurgu ve görüntü yönetmenliği o kadar başarılı yapılmış ki; film istediğin kadar kötü olsun, yine beğenirdim. Bu konuda yeni filmi -Panzehir- çıkan Alper Çağlar'ı tekrardan tebrik ederim. Diyecek bir söz yok artık yani, muhteşem bile desem az kalır..
Filmin bir dezavantajı pek ünlü simalar görememek. Bir 'Haneler'den tanıdığım Fırat Doğruloğlu ve 'Şevkat Yerimdar'dan tanıdığım Özgürcan Çevik vardı, diğerlerini tanımıyordum bile.. Ama film tanıdık simalar olmamasına rağmen 305,874 kişi tarafından izlenmiş.. Her ne kadar Nefes'i geçememişse bile; yine de baya iyi bir başarı.
Filmin diğer dezavantajı ise argo kelimeler. Bir savaş filminde olmaması gerekir ki velhasıl oldu diyelim; bu kadarı da fazla. Televizyonda rast geldiğim için mecburi 'bip'leniyor küfürler. Ki hâliyle filmden de bir şey anlamıyorsun. Üste koymuşlar '7+'ni fakat yanlış bir karar bence. ''13+/15A'' bile doğru olurmuş. Her 5 dakikada bir küfür yada hakaret. Savaş filmi çekiyorlar oysa ki..
Gelelim avantajlarına; çok iyi anlatmışlar savaş anını. Oyuncular anı yaşamışlar, bize de yaşattılar. Söze başlarken de dediğim gibi Mehmet Başbaran çok iyi iş çıkarmış. Uğur Bayraktar çok önemli bir rôlün üstesinden pek iyi gelmiş. Tüm oyuncular gerekeni yapmış gibi.
Senaryoda ise hakaretler dışında bir eksiklik yoktu. İlk başlarda 'flashback'ler biraz kafayı karıştırdı tabii.. Ama yine de geç bile olsa anlayabildim. Pas geçmeyeyim ki başçavuş'un vurulduğu sahnede söylediği o söz aklıma altın harflerle kazındı ve kolay kolay çıkacağını sanmıyorum. ''Bir ölür, Bin dirilir!''
Tüm gazi ve şehitlerin anısına duygusal ve anlamlı film olmuş..
Nefesle kıyaslarsak evet nefes daha iyi ama dağ'ın da eksikleri olmasına rağmen,milliyetçi duyguları alevlendiren kendini Türk olarak gören herkesin izlemesi gereken bir film,izlemeli ki içinde bulunduğumuz şu durumda verilen şehitlerin önemi bir kez daha kavransıikle yanlı bir film değil bence,sonuçta karşı taraf düşman onu daha nasıl lanse edicekti ki ,politikacılar gibi barış elçisi olarak falan mı,hiç sanmıyorum!Çağlar ertuğrul ve ufuk bayraktar'ın performanslarını çok olumlu buldum,verdikleri duygu,içtenlik güzeldi,teşekkür tüm emeği geçenlere 9/10
İster istemez Nefes filmi ile kıyasladığımız Dağ maalesef Nefes filminin düzeyine çıkamıyor. Kötümüydü ? Kesinlikle hayır. Ama filmi izlediğinizde adını koyamadığınız bir takım eksikler göreceksiniz. Yinede izlemenizi tavsiye ederim.
TÜRK SİNEMASINDA BU KADAR KÖTÜ FİLMLER YAPILIRKEN BU FİLM İÇİN KÖTÜ DEMEK HAKSIZLIK OLUR
Senaristliğini ve yönetmenliğini Alper Çağlar'ın yaptığı "Dağ" sizleri doğudaki askerlerimizin psikolojilerinin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Baş rollerde Ezel dizisinden aşina olduğumuz "Ramiz Dayı" karakterinin gençliğini canlandıran Ufuk Bayraktar ve Çağlar Ertuğrul bulunuyor. Film, birbirinden çok farklı iki askerin dağda sıkışmalarını ve kurtarılmak için bekledikleri sürede birbirleriyle olan dostluklarını konu alıyor. Filmi izlerken aynı zaman da başrol karakterlerinin askere gelmeden önceki durumları da gözler önüne seriliyor. Filmde Çağlar Ertuğrul (Oğuz) maddi durumu iyi olan ve Tarih bölümünden mezun bir genci canlandırıyor. Hayatı boyunca refah içerisinde yaşan Oğuz hayatın acı taraflarıyla yüzleşmek için kısa dönem bir şekilde askerliğini Doğu'da yapmak istiyor. Bir diğer başrol karakteri olan Ufuk Bayraktar(Bekir) serseri ruhlu bir kişiliğe sahip ve askerliği, çıkardığı sıkıntılardan ötürü sürekli olarak uzuyor. Oğuz'la başlarda çokça sıkıntı yaşayan Bekir, birlikte gittikleri bir görev sonrasında yaşadıkları acı olaylarla beraber onunla olan dostluğunu ister istemez pekiştirmeye başlıyor.
Nefes'ten sonra aynı konuya eğilen bir başka yönetmenn ve bir başka film...İşlenişi itibariyle de olduka insanı içinne çeken ve göğsünüzün kabardıgı sahneleri mevcut olan bir yapım...Bununla birlikte gerçekleri gösterdiği için de bir bakıma realitesel olarak hiç bir kurmaca algısınna düşmeden izleyebiliyorsunuz filmi...İki zıt kutuplu insanın ülküleri doğrultusunda nasılda birleşebildikleri , anlaşamadıkları şeylerin onları birbirine daha çok bağladıgı gerçeğini trajedik bir şekilde anlatıyor film size...Duygusal boşşalımların da yer yer hakim oldugu film de milliyetçilik dudygularınızın da kabarması gayet doğal karşılanmalı...Filmin genelinde kısa dönemlere baya bir gönderme de yapılmamış değil...Bunun dışında yaratılan mekan olgusu olsun , zorluklarla çekilmiş sahnelerin başarısı olsun...Görülmeye değer...Türünü sevenleri izlediğine pişman etmeyecek yapımlardan birisi
Nefes filmiyle karşılaştırıldığında geride kaldığı gerçek ancak iyi bir deneme ve bu türden suya sabuna dokunmaya çalışan filmleri birer sinemasever olarak desteklemeliyiz.
Nefes:Vatan Sağolsun filmini tam izlemediğim için bu iki film arasında herhangi bir karşılaştırmaya yapamayacağım.Filme gelirsek sinemada doğru düzgün film ararken Dağ filmi en uygun seçenek olarak gözüktü ve filme girdik,başyapıt veya harika denilebilecek bir film değil ama vasatı aşan bir film olduğunu söylemem gerekiyor.Dağ filmi doğuda askerlik yapmanın ne kadar zorlu bir şey olduğunu önümüze sunan dramatik ve doğal bir film,benim filmde en beğendim şey diyalogların doğallığıydı çünkü biz Türkler özellikle korku filmlerinde diyaloglar biraz komik ve hiç doğal durmuyor ama Dağ filminin diyalogları gerçekten doğal ve başarılı.Oyunculuklara geldiğimizde başarılı özellikle Ufuk Bayraktar gerçekten sağlam bir performans çıkarmış.Filmin kurgusu ve fon müzikleri de oldukça başarılı.İzlerken fazla duygulandığımı söyleyemem ama film baştan sona sıkmadan kendini izlettiriyor hatta birkaç sahne gerçekten heyecanlı.Dağ,vasatı aşan bir yapım olmasına rağmen sinemada izlenecek kadar iyi bir film diyemem ama evde izlerseniz zaman kaybı olmaz.
Alper Çağlar'ın "Büşra" filmi kadar izleyiciyi sarsan bu sefer işin içine aksiyonun dahil olduğu dramatik bir yapım. Her ne kadar "Nefes" filmi kadar sansasyonel olmasada "Arıza Bekir" rolündeki Ufuk Bayraktar'ın etkileyici oyunculuğu ile daha bir vurucu güce sahip bir film. Fırat Doğruloğlu mimik hatları itibarı ile bence komedi rollerine daha yatkın biri. Çünkü filmde ültimatom verirken dahi sanki şaka yapıyormuş hissi insanda uyandırıyor. Prodüksiyonun maddi imkanları daha iyi olsaydı keşke demeden duramıyoruz. Palandöken'in o eşsiz güzellikteki karlı dorukları daha çetrefilli çatışma görüntüleri ile filmi bir tık yukarı taşırdı. Filmin en hüzünlü anı jenerikte ki şehit listesi sanırım.
Murat Özer'in Dag filmi elestirisini bir kenara koyarsak, yapmaya çalistigi seyin tehlikeli sularda gezmek oldugunu söyleyebiliriz.Türkiye Cumhuriyeti vatandaslari olarak bir arada olmaya, ayni havayi solumaya en çok ihtiyacimiz oldugu bir dönemde, böylesi ‘ayristirici' bir hamlede bulunmak, pek de yenilir yutulur bir sey degil. Evet, kanadini belli edip dürüst bir tavir takinmis olabilir, ancak bastan sona tutundugu ‘düsman' olgusunun altina ates atarak bölünmeyi hizlandirma islevi üstleniyor. Niyet mi yaptiriyor bunu ona, yoksa birilerinin etkisi mi derseniz, verilecek bir cevabimiz yok. "Belki de her ikisi" diyerek kaçabiliriz bu sorudan...
Film beyazperde editörünün yerin dibine soktuğu gibi berbat, yanlı, faşist bir film değil, oyunculuk ve kurguda eksiklikler olmakla birlikte yeni oyuncular fazla sırıtmıyorlar. film ilk andan sona kadar hiç sıkılmadan kendisini takip ettiriyor. Asker bakış açısı ile kurgulanmış olmakla birlikte editörün özellikle belirttiği gibi karşıyı canavar olarak göstermemiş. Güneydoğudaki olaylara " vatandaş asker" gözü ile bakabilen güzel bir film, Beyaz perde film eleştirmeninin sadece ideolojisi doğrultusunda yazdığı eleştiriyi ciddiye alamadan önyargısız olarak filme gitmenizi tavsiye ederim.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.