Karaoğlan'ın erotizmine ne oldu?
Yazar: Banu BozdemirKaraoğlan küçükken ağabeylerimizin elinden düşmeyen, gazete bayilerinde yolu beklenen bir çizgi romandı. O yüzden gözümdeki yeri bir hayli farklıdır, ilgiyi her şekilde hakettiğini düşünüyorum. Çizeri Suat Yalaz'ın Karaoğlan'ı oluştururken ilham aldığı pek çok kaynak var, Türk tarihinin derinliklerine de uzanmış Yalaz, hata Dede Korkut'a kadar ulaşmış ama beri yanda batının Demir Maskeli Adamı'nı da yabana atmamış. Bu etkilenmeler sonucunda diliyle olduğu kadar içerdiği erotizmle de ünlenen, mizahı ise hiçbir macerasında eksik etmeyen (özellikle de Çalık ve Balaban bu konuda bir numaradır) bir kahraman çıkmış karşımıza. Hatta ben çocukken büyüklerimin ‘okuduğum en erotik çizgi roman' tanımlamaları hala kulağımda, hal böyle olunca Karaoğlan için karda kışta düştük yollara...
Karaoğlan denince aklımıza elbette Kartal Tibet geliyor, çizeri Suat Yalaz'ın yönetmen olarak imza attığı 1965-72 yılları arasında yedi tane Karaoğlan serisi çekildi, bir tanesinde Tibet'in yerini Kuzey Vargın, Yalaz'ın yerini ise Mehmet Aslan aldı. Sonuçta o yıllar içinde farklı yönetmen ve oyuncularla iki tane daha çekilmiş ve hatta 2002'de televizyon dizisi olarak bile karşımıza çıkmıştı.
Yönetmeni Kudret Sabancı'nın Laleli'de Bir Azize ve Anlat İstanbul (Anlat Istanbul) filmlerinden sonra dizi sektörüne geçmesi artık sinema filmi çekmeyeceğini düşündürmüştü bana açıkçası. Ama Karaoğlan'a olan özel ilgisi anlaşılan onu tekrar sinemanın karasularına çekmiş. Filmin setindeyken Sabancı'nın çizgi romana olan tutkusunun filme daha fazla artı katacağını düşünmüştüm. Ama karşımızda teknik olarak kotarılmışsa da senaryonun hakkının fazlaca verilmediği, hatta öykünün ilerlemediği, ‘sarışının adı, esmerin tadı' kıvamında ve Karaoğlan'ın kendi adını taşıyan yapımda çoğu zaman geri planda kaldığı bir film var.
Sadece Karaoğlan ismiyle yazılan, yani Suat Yalaz'ın çizdiği herhangi bir bölümün uyarlaması olmayan filmde fazlaca 1966 yılında çekilen Altay'dan Gelen Yiğit : Karaoğlan ve Camoka'nın İntikamı etkisi var. Oysa senaryo Suat Yalaz'ın süpervizörlüğünde yeniden yazıldı, yani diğer maceralarla hem benzeşiyor hem de ayrılıyor... Konusundan kısaca bahsedecek olursak; Moğollar'ın Anadolu kapılarına dayanması, yaşanacak bir Moğol – Türk savaşının çanlarını çalıyor. Türkler hemen Moğollara karşı bir birlik oluşturmaya çalışıyor ve Altın Orda Devleti bu işbirliğine onay veriyor. Tabii karşılığında Çişe Hatun'u istiyor. Çise Hatun'un Altın Orda prensine ulaştırılmaya çalışılması ve Moğollar'ın bu buluşmayı engellemesi konu ediliyor filmde. Moğolların başında ünlü Camoka var elbette. Sesi efektlerle kalınlaştırılarak kötülük yüklemesi yoğunlaştırılan Camoka'yı Hasan Yalnızoğlu canlandırıyor; ama keşke sese müdahale olmasaymış dedirtiyor. Yalnızoğlu'nun 2002'deki dizide de aynı rolde olması bir nevi dejavu etkisi yaratabilir seyircide ama filmin sonunda Camoka'ya yapılan göndermeler, dejavuların devam edeceğini gösteriyor. Filmin devamı gelecek ve Camoka, Karaoğlan'ın has ve kötü adamlarından biri olarak kalmaya devam edecek gibi!
Filmde akmayan bir senaryoya karşılık yönetmenin araya serpiştirdiği, biraz uzun olsa da en azından seyir keyfi yaratan, tiyatrovari, mizahı üste çıkaran ve karakterler arası ilişkileri düzenleyen geçişler var. Pazar sahnesinde, samanlıkta ve otağ çadırında geçen atışmalar filmin yoğun atlı geçişleri ve kimin nereden geldiği pek belli olmayan detayları arasında en azından daha toparlayıcı bir görev üstleniyor. Filmin hikayesi de Karaoğlan'ı paylaşamayan Bayırgülü ve Çise Hatun atışmasından fazlaca nasipleniyor. Aslında erotik boyutlarını bir hayli yükseltebilecekken (en erotik çizgi roman diyebiliriz Karaoğlan için) ilgiyi sadece Bayırgülü'nün bacaklarında toplamayı yeğleyen film, bu anlamda eskilerden pek ilham almamışa benziyor. Gerçi Karaoğlan'ı televizyonda kesintili, sansürlü izlemiş bir kuşak olarak bu anlamda asıl olarak çizgi romanları referans almalıyız. Bayırgülü'nün her türlü sevişme azmini bastıran pek aseksüel bir Karaoğlan var karşımızda! Bu da ilginç tabii, özellikle de günümüzde film izletmenin koşulunu bel altı detaylarla yükseltmek isteyenler için ilginç bir gönderme olarak da algılayabiliriz. Bence gözü kapalı dalmalıydı film erotik detaylara. Film başı bağlı Çise Hatun'un Karaoğlan'a olan duygularını biraz havada bıraksa da sonuçta yapımın beslendiği nokta, bu atışma hali! Hem de ahlaklı bir atışma hali!
Gelelim Karaoğlan'ı oynayan Volkan Keskin'e... Görsel olarak iyi ve göz dolduran bir Karaoğlan olmasına rağmen performans olarak biraz sınıfta kalıyor... Abartılı oyunculuğu desteklemesem de sanki burada yapması gereken oydu. Dövüş sahnelerinin uzun uzun çalışıldığı, en azından baştan savma bir durum arz etmediğini söyleyebilirim; filmdeki mancınıklardan biri de zaten dünyanın en büyüğüymüş...
Filmin ilgi çeken bir tarafı da müzikleriydi elbette. Tamer Çıray imzası taşıyan müzikler Şaman ezgileriyle bütünleşmiş ve o anlamda dikkat çekiyor ama nedense filmin üstünü kaplayamamış. Yani filmin ruhu müziklerle pek bütünleşememiş. O anlamda benzer ezgiler kullanan Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü? filminin müziklerinin daha kapsayıcı olduğunu söyleyebilirim.
Sonuçta, karşımızda çizgi roman meraklılarını, serinin hastalarını tatmin edecek bir yapım yok. Bu da maddi imkanların her zaman filmin ruhuna etki edemediğinin göstergesi. Onca emek yerine ulaşsa ve keşke herkesin tatmin olacağı işler çıksa ortaya. Altyapısında erotizm olan çizgi roman keşke kendini sansürlemese mesela!
twitter.com/BanuBozdemir