One Direction’ı daha fazla sevdirme propagandası bu hafta vizyonda
Yazar: Funda SularözOrtalama bir Twitter kullanıcısının onların adını duymamış olması imkânsız; müzik kanalları izleyen kişilerin, çevresinde ergen gençler olanların da aynı şekilde... 2010 yılında X Factor adlı TV programında keşfedilen grup üyeleri, programda sahne aldıkları ilk günden beri tüm dünyayı kasıp kavuruyor.Onların adı One Direction! Öğrendiğimize göre grup bir araya şans eseri geliyor. X Factor programının Birleşik Krallık versiyonunda hepsi bireysel olarak seçmelere katılıyor ama ikinci elemeyi geçemiyorlar. Programın yapımcısı -kendisini Acun Ilıcalı’nın atası olarak tanıtabiliriz- Simon Cowell, elemeden sonra 10 dakika içinde bir karar veriyor ve bu çocukları programa One Direction grubu olarak katıyor. Aslında psikolojik, sosyolojik, dijital çağın etkisi gibi birçok açıdan ciddi anlamda masaüstüne yatırılması gereken bir mevzu. Programı ikinci olarak bitiren bu gençlerin hayranları onlara o kadar bağlılar ki, onları tüm dünyada fenomen statüsüne taşıyorlar. Filmde ise onları daha da çok sevdirme propagandası söz konusu. Tabii bir taraftan grubun sağlam takipçilerinin sinema salonlarını doldurarak yapımcıların cebini dolduracağı gerçeğini de atlamamak gerekir. Filmde hep geldikleri orta sınıftan ve aslında normal insanlar olduklarından bahsediliyor. Hatta ter koktuklarını, gaz çıkardıklarında herkesi bayılttıklarını öğreniyoruz. Bu noktada bugünün yıldızlarının algılanışının nasıl değiştiğini gözlemleyebiliriz. Eskiden yıldızlar gizemliydi, biz normal insanların ötesindeydiler, nitekim onlara dair bu etki bugün de devam ediyor ama sosyal medya yıldızları “normalleştirirken” gizemini ortadan kaldırsa da onlara aşkla bağlılık sürüyor. Filmde bir kızın, “onlar beni tanımasa da beni sevdiklerini biliyorum.” cümlesi bunun kanıtlarından biri. Grup üyelerinin ne müzikle olan bağını tam anlayabiliyoruz ne de insan olarak yaşadıkları zorlukları öğrenip onlarla daha fazla empati kurabiliyoruz. Ama ne kadar eğlenceli, doğal insanlar olduklarını gözlemleyebiliyoruz ki oldukça inandırıcı duruyor. Tanımadığım bu çocukları bu belgeselle sevdiğimi söyleyebilirim. Super Size Me belgeseliyle ses getiren Morgan Spurlock da çıkardığı işle filmi şık kılıyor. Görsellik ve kullanılan efektler filmi daha izlenir kılarken, tüm film boyunca ellerini beyazperdeye doğru uzatıp aralıksız zıplayan ergen izleyicilerin filmin bu artılarını çok önemseyeceğini sanmıyorum.