Hesabım
    Süper Baba
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Süper Baba

    Baba olmak öyle kolay mı?

    Yazar: Orkan Şancı

    Hollywood çıkışlı film furyası arasında “aile filmi” diyebileceğimiz örnekler vardır. Sevgi, bağlılık, anne baba veya çocuk olmanın getirdiği sorumluluklar üzerine kurulu hikayeler anlatırlar. Evde televizyon karşısında otururken birden karşınıza çıkıverirler, bir çırpıda izleyip bitirmiş bulursunuz kendinizi

    Bu türün alt hikayelerinden bir kısmı ise “babalık” temasını işler. “The Pursuit of Happiness”da olduğu gibi bir babanın oğluna hayat gailesini öğretmesine tanıklık edersiniz; ya da “I Am Sam”de olduğu gibi “sorunlu” baba figürü karşınıza çıkar, onun çocuğuna sahip çıkma mücadelesi başlı başına merak uyandırır.

    “Baba” teması dışında asla bu filmlerle kıyaslanamayacak bir yapım “Süper Baba (Delivery Man)”. Her şeyden önce bu bir komedi. Üstelik baba teması altında öykü anlatmak yerine bi zatihi “baba olma”nın kendisini sorguluyor. Yetişkin bir bireyin “gerçek bir hayat” kurmasını “ebeveyn olma” ile eş tutma gibi tartışmaya değer bir mesajı olsa da, olaylar bütünüyle komedi düzleminde ilerliyor. David Wozniak, aile şirketinde çalışan beceriksiz bir şoför. Ayrıldığı kız arkadaşının hamile kaldığını öğrenince hayatını sorgulamaya başlıyor. Tam da bu sırada, yıllar önce gençken bağışladığı spermlerinin yüzlerce çocuğa “dönüştüğünü” ve bu çocukların bir kampanyayla “gerçek babalarını” aradığını öğreniyor. Hatta olay mahkemeye taşınıyor. Bir çocuğa bile hazır değilken yüzlerce çocuğun baskısı altında bocalayan kahramanımız, kendini bir dizi garip durumun ortasında buluveriyor.

    Hikaye yeni değil aslında. “Delivery Man”, 2011 tarihli “Starbuck”ın yeniden çevrimi. Starbuck, David’in yıllar önce sperm bankasına bağış yaparken kullandığı takma ad zaten. Yeniden çevrimde kamera arkasının patronu da değişmemiş. “Starbuck”la olumlu eleştiriler alınca aynı filmi farklı oyuncularla yeniden çekmek gibi süper(!) bir karar veren senarist-yönetmen Ken Scott yine iş başında. Başrolde ise bu kez -komedide daha önce kendini ispatlamış- Vince Vaughn var. Komedi dediysek, filmde kahkahalarla yere serecek sahneler bulamayacaksınız. Sperm bankasına bağış yapıp yıllar sonra bunun sorumluluğunu üstlenmeye çalışan şaşkın bir adamın hikayesi zaten yeterince komik. “Baba olma”nın erdemleri üzerine uzun uzadıya ahkam da kesmiyor, ki bu iyi bir şey. Ne var ki, kahramanımızın içindeki baba olma dürtüsünü neyin tetiklediğini yeterince anlatamıyor. Baba olmak, onu dünyaya getiren yumurtayı dölleyen spermin sahibi olmak mıdır? Yoksa onun en zor anlarında yanında olmak, yol göstermek, doğruları bulmasını sağlamak ve iyi bir yaşama kavuşması için elinden geleni yapmak mıdır? Filmimiz, komedinin dozunu hazır yeterince artıramıyorken biraz da bu sorulara yanıt arasa, daha iyi olacakmış sanki. Doğru soruları sorup cevaplayamamasına bile razıyken David hiç oralı olmuyor, bildiğini okumaya devam ediyor. Filmin Türkiye’deki vizyon ismiyle söyleyecek olursak “süper baba” olmaya dünden razı gibi. Üstelik beleşe konuyor gibi bir hali de var.

    “Delivery Man”, baba olmayı ya da aile kurmayı düşünenlerin sorularına yanıt bulabileceği bir film değil. Ama her ne kadar kendini komedi olarak pazarlasa da, filmimiz sanki bu sorulara yanıt veriyormuşcasına bir hale bürünüyor ki bu fena halde kan kaybettiriyor.

    Çok daha başarılı bir filmin yeniden çevrimi olması, Vince Vaughn’a ayak uydurabilen yan karakter eksikliği ve metnin mizah dozunun düşüklüğünü de eklersek, Delivery Man, yılın ”en sıcak” aile komedilerinden biri olmayı açık arayla ıskalıyor. Ama bu onu kötü bir film de yapmıyor. En azından ilginç bir çıkış noktasına sahip ve bu da seyirciyi filmi izlerken farklı varyasyonları düşünmeye itebilecek türden. Seçim sizin.

    twitter: orkansanci

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top