Cinler sinemaya devam ediyor!
Yazar: Banu BozdemirDabbe:Bir Cin Vakası'nı beyazperde.com için izleyip yazdığımdan dolayı rahatlıkla iddia edebilirim ki o filmle Dabbe:Cin Çarpması arasında bakış açısı ve teknik anlatım olarak pek fark yok, konu elbette farklı ama hikayenin bizi götürdüğü yollar ve yöntemler aynı! Bu da Hasan Karacadağ filmlerinin tekrarı konusunda ısrarcı olduğunu vurguluyor. Cin Vakası'nda "buluntu/found footage" yöntemini keşfetmiş ve iştahla kullanmıştı Karacadağ, yine aynı yöntemi kullanıyor ve filmin Cin Vakası ile olan bağını iyice güçlendiriyor. Neredeyse afişleri bile aynı, pörtlemiş gözlerle bize bakan ve bizi ürkütmeye çalışan kadınlar! Karacadağ son filmlerinde nedense içine cin kaçmış kadınlardan ilham alıyor ve onları cin çıkarma seansının beyaz elbiseli uzun saçlı aktrisleri yapıyor. Ama bu uzakdoğulu korkunç kadın imajı yıkılmalı artık!
Gelelim filme... Film yine gerçeklik duygusu yaratmak için gazete küpürleriyle geliyor önümüze ve telefon konuşmalarıyla olayın vehametini anlatmaya çalışıyor. Anlıyoruz ki yine karakterlerinin gözünden yansıyan eğri büğrü planlar eşliğinde, terk edilmiş, karanlık köylerde cin avına çıkacağız. Film ilk karesinden son karesine gerilim yaratmayı amaçlıyor ve ışığa bir türlü çıkmayan görüntüler eşliğinde bizi bunaltıyor. Sürekli çarpılma görüntüleriyle titreyip kendimize geldiğimiz filmde konu sapması da bir hayli çok. Ama Karacadağ bizi sınamak konusunda ısrarcı. Tam bitti, Kübra'nın içindeki cin çıktı dediğimiz noktada bir daha basıyor dozu. İnanın yıpratıcı bir film izledim ve bir türlü çıkmak bilmeyen cin karşısında sinirlerim bozuldu. Neden bunu yapıyor Karacadağ? Türk B sinemasını tek başına ve anlı şanlı bir şekilde temsil ettiğini düşündüğü için olabilir mi? Evet ilk başlarda belki öyleydi, ucuz komedi ve kötü görüntüler eşliğinde eğlendiriyordu ama bana göre artık değil...
Evet gerilim dozu önceki filmlerine göre artmış ama bunu besleyecek arka plan argümanları neredeyse hiç yok. Tabii bu filme bir de inanç ve inançsızlık meselesi eklemiş, bilim ve din de en alasından çarpışıyor filmde. Doktor Ebru ve cinci Faruk Hoca, aralarındaki cin geriliminden dolayı evlenebilirler diye bekledim ama Karacadağ Ebru'yu küçük cin çarpmalarıyla cezalandırdı.
Karşımızda sinirlerimizi ve sabrımızı bir hayli uzun bir şekilde sınayan bir film var, bitmemek konusunda ısrarlı ve konu eksikliğini habire ortaya çıkan cin ile onu yok etmeye çalışan seanslarla kapatmaya çalışıyor. Bir Cin Vakası'nda olduğu gibi kötü niyetin getirdiği bir cezalandırma hali mevcut. İki filmde de ortaya çıkan büyü malzemeleri adeta bir kasabı andırıyor, dozu gittikçe artan dualar eşliğinde çıktıkça çıkıyor. Ama konuyu sonlandırmak için gayet tembel ve sakin davranıyor Karacadağ. O yüzden sabrı olan izlesin diyorum ve Karacadağ'ın artık birbirine benzeyen donelerle karşımıza çıkan cin takıntısından bir an önce vazgeçmesini salık veriyorum. Bir yıl içinde üç tane Karacadağ filmi izlemek bence her bünyenin kaldırabileceği bir şey değil. Bazen bu kadar üretim sıkıcı olabiliyor ve özgünlük denen şeyi ortadan kaldırıyor. Ama Karacadağ'ın en çok korku filmi çeken yerli yönetmen imajını yıkmaya niyeti yok sanırım, zira bu aralar yeni bir film çektiğini duydum!
Film terk edilmiş, ıssız köylerde yol almaya ve cin avı yapmaya devam ederken ilk filmin çıkış noktasını da tekrar ortaya sürüyor. Yani günümüzdeki Dabbe'nin internet olduğunu. Hal böyle ve filmin ismi de Cin Çarpması olunca hepimiz dabbenin gazabına uğramış ve bir nevi çarpılmış oluyoruz, yanlış mı anladım acaba?
Twitter/BanuBozdemir