Hesabım
    Gelmeyen Bahar
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    0,5
    Berbat
    Gelmeyen Bahar

    Büyük Emrah'ın naif dünyası...

    Yazar: Kaan Karsan

    Gelmeyen Bahar hakkında yazılacak kritiklerin muhtemelen hepsinde ‘Özcan Deniz' ve ‘Mahsun Kırmızıgül' isimleri olacak... Bu sebeple kaçınılmazı kabullenip bu noktadan yola çıkalım: ‘Özcan Deniz ve Mahsun Kırmızıgül'... Kısa lafın uzunu şu: Emrah Erdoğan'ın neyi eksikti? Cevap: Hiçbir şeyi...  Zaten Gelmeyen Bahar'ın varoluş sebebi sanki bu. Emrah'ın asıl derdi, sanki kendisinden daha evvel film çeken ve gişede tufanlar yaratan iki ismin izinden gidip kendini kanıtlamak; yapabileceğini göstermek; ‘bende de bir şeyler var' demek. Kısacası işin içinde naif bir telaş var.Gelmeyen Bahar filmi bırakın sinemayı, televizyon tarafından bile yıllar evvel tüketilmiş bir meseleyi merkezine alarak konuya çağdışı, ‘parodi' kıvamında bir bakış getiriyor. Ataerkil bir ailenin, kızları Bahar üzerinden tabi tutuldukları dönüşüm(dönüşememe) sürecini masaya yatırıyor. Bu esnada da en az beş Mahsun Kırmızıgül filmi toplamı niceliğinde sosyal içerikli mesaj veriyor; Yeşilçam tekrarcılığına uygulamacı bir tutumla selam çakıyor ve çoktan güncellenmiş olan melodram formülünü sinemanın onlarca yılını hiçe sayarak kullanıyor. İki saati aşkın süresince, çoğunlukla bir ‘toparlanma' haliyle, yıllar evvel çiğnenmiş bir sakız kıvamına bürünüyor ve bitiyor.Emrah Erdoğan'ın bu filmi son derece iyi niyetli bir tavırla kotardığı açık... Filmin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde vizyona giriyor olması da bu savı fazlasıyla destekliyor. Bu sebeple Gelmeyen Bahar'ın mevzusu neticesinde neredeyse kadın düşmanı bir noktaya varmasını sadece ‘talihsizlik' olarak yorumlayabiliriz. Emrah'ın aktivist olma çabasıyla çıktığı yolculukta kadına karşı uygulanan ‘fiziksel' şiddettin sonlanmasını umursadığı doğru. Ancak beliren o ki filmin psikolojik şiddet konusundaki yaklaşımı oldukça mayınlı... Bütün sorunların gelip de ‘konuşmayan' bir anne figürüne bağlanması, bizlere sadece filmin ipe sapa gelmezliğinden ötürü dokunmuyor. Mesele de bu zaten, film, kendisini ciddiye almamız için bir fırsat tanımıyor.Emrah Erdoğan'ın filmini teknik olarak masaya yatırmak ise oldukça yersiz... Zira bu konunun incelikli bir sorguya ihtiyacı yok. Filmin fragmanını izleme fırsatı bulan herkes, nasıl bir filmle karşılaşacağını biliyor olmalı. Belki sadece filmin karakterler üzerinden tutulduğu epizodik anlatım tercihinden bahsetmek gerekiyor. Zira hiçbir ‘merak köprüsü' kuramayan Erdoğan'ın bize aynı filmi dört kez izletiyor olması, çekilmez bir çileye dönüşüyor. Bu esnada sakallı ve bıyıklı erkeklerin genelde kötü, temiz yüzlü erkeğin ise iyi kalpli olduğu bir sinema dünyasını keşfetmek yerine mecburen yorgunluğumuza yeniliyoruz.İlgi çekici anları olmayan Gelmeyen Bahar, belki de sırf bu yönüyle bile ilgi çekici... Ancak sakın ola ki dönemin ‘iddialı' ve çöp örnekleri arasında başka bir ‘kült film' bulma telaşıyla yaklaşmayın bu filme. Zira mevzubahis örnekler ne kadar keyifliyse, Gelmeyen Bahar bir o kadar ‘keyif kaçırıcı'.Gelmeyen Bahar'ı ne kadar ciddiye alıp almadığınız mühim değil. Çünkü bu, bambaşka dünyaların filmi... İşin tuhaf olan tarafı, filmin içerdiği trajik anları kendi yaşadığı trajedinin içerisinde görünmez kılabilmesi. Büyük Emrah'ın filmi, ne tatsızlığı üzerinden çöp-film meraklılarını eğlendirebilecek ne de trajedisiyle seyircisini üzebilecek bir film. Bu sebeple de hedef kitlesi, tam anlamıyla, ‘belirsiz'. Mazoşistlere hitap eden bir tarafı vardır belki de, kim bilir?

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top