Hesabım
    Karnaval
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Karnaval

    İçimizdeki Karnaval!

    Yazar: Banu Bozdemir

    Karnaval’ı ve arkasından da Altın Koza’da Daire ve Gözümün Nuru’nu izledikten sonra sinemamızda gerçeküstücü filmlerin artmaya başladığına iyice ikna oldum. Bu konuda son dönemde fazlaca öne çıkan ve hatta yolu açan isim Onur Ünlü biliyorsunuz. Karnaval da absürd bir şekilde açılış yapan filmlerden. Arabada yaşadığını anladığımız ve yaşam tarzı annesi tarafından desteklenen Alis’i (ismi bir masal kahramanı zaten) görünce, hikayede bir gariplik oluğunu anlıyoruz. Filmini mizahi bir üslupla anlatma yolunu seçen Can Kılcıoğlu ilk uzun metrajında anne ve baba güdümünde kalan, kendi kişiliğini oluşturmak konusunda geç kalanların dünyasına eğiliyor. Tabii onları görmezden gelenlere de bakıyor!

    Alis etrafımızda saf ve temiz kalan insanları temsil ediyor, yıllarca babasının yanında çalıştıktan sonra ‘sıkıldığı’ için başka işler denemek istiyor. Ama geleneksel aile yapısını temsil eden babası tarafından evin dışına konuluyor. O yüzden evin birkaç sokak aşağısındaki evde yaşaması… Aslında çok yakıp yıkası, başını alıp çekip gidesi yok. Küçük bir isyan onunki! Yine aynı mahallede, annesinin kendisine yemek getireceği mesafede kuruyor yeni düzenini de! Filmin mantık dengesiyle absürd dengesi sürekli çatışma halinde. İş bulma isteği gayet ayakları yere basan bir istek olsa da bulduğu iş farklı. Halı yıkama makinesi pazarlamacısı olan Alis, üzerine zimmetli makineyle İzmir sokaklarında dolanıyor. İşini o kadar sahipleniyor ki arabanın ön koltuğunu dost, sevgili edasıyla makineye ayırıyor!

    Demet’le tanışması ilginç oluyor tabii. Aslında Demet Alis’in dünyasının dışında bir karakter. Ayakları daha yere basan, biraz bıçkın, çabuk kızan, motosiklet kullanan, pasta yapan ve babasıyla düğün salonu işleten Demet’in sahneleri yönetmen tarafından özelikle kısa tutulmuş, o yüzden Alis’in dünyasına girip çıkanlar kısmında izliyoruz Demet’i. Oysa Demet’in pasta merakı, motosikletli hali ve Alis’e kayan yönü daha uzun tutulabilirdi. Filmin dikkat çeken bir yanı da tüm masalsılığının yanında bu masala çok yakışan oyuncuları. Filmi izledikten sonra Alis’i Serdar Orçin’den başkası oynamaz diye düşündüm, yani film bana bunu düşündürttü! Tülin Özen de keza öyle. Aynı ışıltıyla bakan iki gözün uyumu diyorum buna ben. İpek Bilgin de çok başarılı, oğlunun dengesini tutturan, kimi zaman onun önüne geçen ve onu yönlendiren anne rolünün altından gayet akıcı bir biçimde kalkıyor. Bir anlamda filmin ters köşe etkisi de burada ortaya çıkıyor. Alis babasıyla sorunlu bir adam gibi görünse de aslında sorunun asıl kaynağı hep yanımızda olup, bize destek atan annelerdir demeye getiriyor film. Bir anlamda büyümemize ket vuran... Filmin bayram sabahı, herkesin toplandığı kahvaltı sofrasında yaptığı ise ‘normal’i sorgulatmak. Alis ve Demet’in kendi iç dünyalarındaki farklılık, insanların abartısı yanında çok naif kalıyor, bu da ikisi arasındaki ilişkiyi masal dünyasına taşıyor.

    Karnaval 32. İstanbul Film Festivali’nin yarışma filmlerindendi. Ödül kazanamadı, aslında festivallerin hakim olan ‘festival filmi’ mantığının dışında olduğunu düşünüyordum ki Adana Altın Koza bu tezimi biraz yıktı. Yozgat Blues ve Gözümün Nuru arasındaki yaptığı dağılım festival filmi ile seyirciyi de hedefleyen filmin bir bileşkesi oldu adeta. Karnaval da bu yolda yürüyen bir film, hedefini iki tarafa da yayıyor! Karnaval karakterleri, konusu ve anlatımıyla gayet rahat izlenen bir film. Alis’in farklı dünyası ve ona eşlik edenleri izlemek gayet iyi. Herkese iyi gelecek filmlerden!

    twitter.com/BanuBozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top