Bunu romantik komedi mi sandın?
Yazar: Ali ErcivanŞahan Gökbakar, üstüste üç Recep İvedik filmiyle elde ettiği başarıların ardından bu kez bir aşk ve ayrılık öyküsü üzerinden biraz daha metne ve zekaya dayalı bir komediyle geliyor dedik. Meraklandık. Recep İvedik filmlerini küçümsediğimizden değil. Beğenen olur, beğenmeyen olur. Sonuçta halk bu filmlere gülmekte, milyonlar salonlara akın etmektedir. Ayrıca o serinin özellikle ilk filminin orijinal bir halk kahramanı yaratma gayretini de yabana atmamak gerekir. Çok eleştirilen "ilkel sinema dili ve prodüksiyon nitelikleri" bile filmin daha geniş kitlelere ulaşmasında etken olmuştur.
Konuyu dağıtmayayım... Tanıtımlarında gayet eğlendiğim Celal ile Ceren'in zeki ve Şahan Gökbakar'ın karşısına onun dengi yetenekteki Ezgi Mola'yı koyarak sadece erkek muhabbetlerine yaslanmayan bir film olacağını ummuştum. Umduğumu bulamadım.
Sadece Gökbakar'ın oyununun değil, filmin tonunun da sık sık Recep İvedik'e kayıyor olması değil problem. Gişe için bu yolu doğru bulmuşlardır. Kendileri bilir. Ama filmin tükürük, kusmuk, dışkı esprileri üzerinden ve belden aşağı (kusura bakmayın ama yer yer de kadını aşağılayan) kaba erkek muhabbetiyle yürümesi bence problem. Siyaseten doğru bir mizahı sıkıcı bulurum. Beklentim bu değil. Ama bunun alternatifi de böylesine kolayına kaçılmış bir mizah olmamalı. (Ha, isteyen Gökbakar'ın bedensel sıvılar üzerine kurduğu komedi anlayışını akademik okumalara bile açık görebilir, o da ayrı konu.)
Film bir noktasında tam bir romantik komedi klişesi kullanıp sonra bunu boşa çıkarıyor. Amaç hem bize "Bu bir romantik komedi değil" demek hem de romantik komedilerle kendince dalga geçmek. Fakat biz bu işi kendi tarzımızda yapıyoruz derken aslında nasıl bir klişeler silsilesi ortaya koyduklarının farkındalar mı acaba? Flamenko şarkıcısı kılığına girmeler falan çok mu yaratıcı çözümler? Bir yapı market çalışanı nasıl o romantik komedi (ya da reklam filmi diyelim) evinde yaşar? O evin kendisi başlı başına bir klişe değil mi? Seyirciyi yabancılaştırmıyor mu? (Gökbakar kardeşlerin en büyük kaygısı, Türk seyircisinin kendini yakın hissedeceği karakterler ve durumlar yaratmak gibi gözüküyor ama bu detaylar hep amaçlarıyla çelişiyor.)
Yine büyük ölçüde skeçler üzerinden ilerleyen Celal ile Ceren'e dair en büyük hayalkırıklığım ise Ezgi Mola gibi bir yeteneği kullanamamış olması. Erkek komedyenlerin boyunduruğu altında bir komedi sinemamız var. Bu isimler zaman zaman başarılı kadın komedi oyuncularını da projelerine dahil etmeye gayret ediyorlar. Ancak ben yıllardır Yahşi Batı'da Demet Evgar'ın iyi kullanılamadığından şikayet ederken, bu filmde Ezgi Mola'ya yazılmış olan "terk edilmiş sevgili" rolü tam tokat oldu. Bundan fazlası değil çünkü rol. Erkek mizahçılarımızın belli kalıplar dışında kadın karakter düşünememesine mükemmel bir örnek! Mola'nın yeteneğini gösterebileceği, mizaha çalışan hiçbir şey yazılmamış neredeyse karaktere. Ceren'in en yakın arkadaşı Gözde bile daha etli bir rol.
Buradan filmin pozitif taraflarında da geçeyim biraz. Gökbakar ve Mola'dan rol çalan yan karakterler bunların başında geliyor. Gözde'yi oynayan Dilşah Demir'in yanında, Celal'in kankası Kubilay rolündeki Gökcen Gökçebağ da tek kelimeyle süper. Filmin biraz daha modern, genç durma gayretine en çok onlar hizmet ediyorlar. Aslında Celal'in ekürisi toptan şahane! Keşke Kubilay dışındakiler de tüm film boyunca kullanılsalarmış diyor insan.
Celal ile Ceren, gişede bir Recep İvedik gücünde olacak mı, merakla bekliyorum. Başarılı olmasına da hiç şaşırmayacağım. Düzgün çekilmiş, iyi oyuncuları olan, yer yer sahiden güldüren bir film (Celal'in kolonya içtiği ve bunu takip eden birkaç sahneden özellikle bahsetmek isterim). Ama bundan daha özenli yazılmış bir komedinin seyirciden aynı ilgiyi görmeyeceğine gerçekten inanmıyorum. O sadece işin kolayına kaçmak gibi geliyor bana. Karar sizin.
Twitter: aliercivan
YouTube: Paralel Kurgu