Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Aslına bakarsanız bütün seri, bilgiç bir ablanın genç kadınlara anlattığı basit bir masaldan ibaret... Tüm o kırmızı oda oyunları, sahip olma-cezalandırma, efendi-köle gibi sado-mazo fantezilerin amacı ise masalı can kulağıyla dinlemelerini sağlamak galiba... Romanları bilemem ama kendi adıma filmlerin hiçbir anında beyazperdede sahici bir arzunun ya da tutkunun izine rastladığımı söylemem zor. Bilgiçlik, didaktiklik bir yana her şey çok göstermelik ve sahte duruyor... Yönetmen James Foley’nin şık bir reklam filmi estetiğiyle çekip kurguladığı erotik sahneler bu sahteliği sanki daha da artırıyor. Sonuçta popüler bir beyazperde masalı olarak ne kadar ilgi görürse görsün, sinema sanatı açısından ciddiye alınabilecek hiçbir yanı olmadığı kesin.
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Evet, sinema salonlarına bu aralar uğrayan en gereksiz dizide son nokta konuluyor. Bize de bu durumda, “Şükürler olsun” demek düşüyor. Dönem ödevi yapmak için gittiği Christian Grey adlı işadamıyla daha sonra ilişkiye giren ve sado-mazo bir dünyanın parçasına dönüşen Anastasia Steele’in önceki serüvenlerinde malum, kimi gelgitler yaşanmıştı. Serinin ‘Özgürlüğün Elli Tonu’ (‘Fifty Shades Freed’) adıyla gösterime giren üçüncü adımında ikili evleniyor. Lüks hayatına ‘çalışarak’ renk katma uğraşına giren Ana’ya, öykünün kötü adamı Jack Hyde yeniden musallat oluyor ve aranan hareketlilik sağlanıyor.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Sözcü
Yazar: Burak Göral
Dünyanın en kötü serilerinden birinin nihayet son filmi olan "Özgürlüğün Elli Tonu"nda kimse özgürleşmiyor aslında. İki karakter de bu serinin en başında daha özgürlerdi doğrusu Pardon aslında sadece 'artık başlamışken bitireyim bari' gerekçesiyle bu saçma sapan ilişkiyi üç filmdir takip etmek zorunda kalan seyirciler özgürleşiyorlar...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Habertürk
Aslına bakarsanız bütün seri, bilgiç bir ablanın genç kadınlara anlattığı basit bir masaldan ibaret... Tüm o kırmızı oda oyunları, sahip olma-cezalandırma, efendi-köle gibi sado-mazo fantezilerin amacı ise masalı can kulağıyla dinlemelerini sağlamak galiba... Romanları bilemem ama kendi adıma filmlerin hiçbir anında beyazperdede sahici bir arzunun ya da tutkunun izine rastladığımı söylemem zor. Bilgiçlik, didaktiklik bir yana her şey çok göstermelik ve sahte duruyor... Yönetmen James Foley’nin şık bir reklam filmi estetiğiyle çekip kurguladığı erotik sahneler bu sahteliği sanki daha da artırıyor. Sonuçta popüler bir beyazperde masalı olarak ne kadar ilgi görürse görsün, sinema sanatı açısından ciddiye alınabilecek hiçbir yanı olmadığı kesin.
Hurriyet
Evet, sinema salonlarına bu aralar uğrayan en gereksiz dizide son nokta konuluyor. Bize de bu durumda, “Şükürler olsun” demek düşüyor. Dönem ödevi yapmak için gittiği Christian Grey adlı işadamıyla daha sonra ilişkiye giren ve sado-mazo bir dünyanın parçasına dönüşen Anastasia Steele’in önceki serüvenlerinde malum, kimi gelgitler yaşanmıştı. Serinin ‘Özgürlüğün Elli Tonu’ (‘Fifty Shades Freed’) adıyla gösterime giren üçüncü adımında ikili evleniyor. Lüks hayatına ‘çalışarak’ renk katma uğraşına giren Ana’ya, öykünün kötü adamı Jack Hyde yeniden musallat oluyor ve aranan hareketlilik sağlanıyor.
Sözcü
Dünyanın en kötü serilerinden birinin nihayet son filmi olan "Özgürlüğün Elli Tonu"nda kimse özgürleşmiyor aslında. İki karakter de bu serinin en başında daha özgürlerdi doğrusu Pardon aslında sadece 'artık başlamışken bitireyim bari' gerekçesiyle bu saçma sapan ilişkiyi üç filmdir takip etmek zorunda kalan seyirciler özgürleşiyorlar...