Almanlardan melez animasyon…
Yazar: Arzu ÇevikalpGenellikle Alman komedileri haşin olur derler, ama bu kez daha az haşin ve daha çok komik bir filmle, daha doğrusu animasyonla karşı karşıyayız. Diyalogların orta düzey olduğu (hepsi değil) “The 7 Dwarf”, birkaç yan hikâyeyi birleştirip ortaya bir ana hikâye koyuyor.
Bunu şöyle açıklayalım: Klasikleşmiş peri masalları “Pamuk Prenses Yedi Cüceler ile Uyuyan Güzel’in yepyeni bir harmanı olan animasyon, özellikle kötü ejderha ile küçük cüceleri ön plana alıyor ve onları 3D ses sistemi ve görsel sahnelerle birleştiriyor. Ayak vurmalı şarkılar da animasyona renk katıyor.
Sadece çocukları eğlendirme amacı gütmeyen animasyon, aynı zamanda yetişkinlere de hitap ediyor, ama bilindiği üzere Almanlar çocuk konseptinin dışına çıkarak, yetişkinleri baz alırlar. Eğer çocukların bu tarz peri masallarına tandansları varsa bu animasyonu sevmeleri, hatta hayallerinde canlandırmaları muhtemel. Gelenekseli takip eden animasyon, güncellenmiş versiyonuyla seyircilerin karşına çıkarak, cesaretini ortaya koyuyor. Zaten şu sıralar Avrupa’dan ilginç animasyonlar çıkmaya başladı, ama Almanya için bu nasıl sonuçlanacak merak ediyoruz. Hatırlarsanız “Tarzan”ın yeni versiyonunu yapan Almanya ne yazık ki başarılı olamamıştı, ama “The 7 Dwarf Tarzan’dan çok daha ötede…
Buna rağmen animasyon konusunda bizi hüsrana uğratan bir şey var, o da orijinal seslerini duyamadığımız Alman oyuncular… Filmin Türkçe seslendirme kadrosunda yer alan Yekta Kopan, Ziya Kürküt, Dündar Müftüoğlu, Erkan Taşdöğen ve Nilgün Kasapbaşoğlu başarılı seslendirmeleriyle hakkını veriyorlar, ama Türkçe dublajlı animasyon seyretmek gerçekten zulüm! Alınan karara saygı duymakla yetiniyoruz ne yazık ki… Eğer orijinal sesleri duysaydık belki o konu üzerine de birkaç kelam ederdik...
Geçelim detaylara… ‘Two live-action’ film tekniğini takip eden üç boyutlu animasyon, yan hikâyeleri ve ikincil referansları ile bir hayli dikkat çekiyor. Bütünlük olarak aynısını söylemiyoruz, çünkü yan hikâyeler ana hikâyeyi bastırıyor biraz. Hikaye eğlenceli ama dolu değil. Animasyonun en hatırda kalır sahnelerinden biri olan yedi cücelerin depresif olan ejdarha ile kurduğu arkadaşlık, animasyonun vitesini yükselterek eğlenceli anlar yaşamamıza olanak sağlıyor. Görselliğin tavan yaptığı sekanslarla fantastik öğeleri araya yerleştiren yönetmen, pastel renklerle masalsı dünyanın kapılarını açarak, seyirciyi toz pembe bir yolculuğa çıkartıyor.
“Pamuk Prenses Yedi Cüceler” ile “Uyuyan Güzel”i birleştirme fikrine sıcak baktığımız animasyon, bir mixer edasıyla hareket ederek, hem hikâyeyi, hem de ilgiyi canlı tutmaya çalışıyor. Bunun yanısıra; 3 boyutlu karakterlerin “Tarzan” filmindeki gibi yapay durmaması, beyazperdenin büyüsünü bozmuyor, bozmadığı için de seyir zevkimiz baltalanmıyor. Hikayenin çatışmasını oluşturan iyiler ve kötüler peri masallarının olmazsa olmazlardır, buradaki kötüler ise cadı Dellamorta ve kötü ejderha Burner… Aslında animasyonu yol filmi olarak değerlendirebiliriz, çünkü kaderleri birleşen karakterler, hep beraber amansız ve ucu bucağı olmayan bir yere doğru yol alıyorlar. Aydınlıktan karanlığa doğru sürüklenen karakterlerin başlarına gelen kötücül olaylar da cabası!
1.78 : 1 formatıyla platoda çekilen animasyonda, bazı karakterlerin sürekli “cücelerin daha uzun olduğunu düşünmüştük” diye tekrarlamaları, animasyonu sevimli yapıyor, ama bazı gereksiz sahneler zaman zaman akışa gölge düşürüyor. Yine de çok fazla haksızlık etmeyelim!
Netice itibariyle; ‘lokal blockbuster’ olarak sayılabilecek animasyon, özgürce çizdiği çerçevede, kendine göre bir metot belirliyor, bu metot belki çok ahım şahım değil, ama animasyonun deneysel olduğu da açıkça ortada. Daha etkili ve pürüzsüz olabilirdi evet, bunu inkâr etmiyoruz, ancak bazı anlamlı diyalogları ve sahneleri de unutmamak gerek!
twitter.com/Cine_Deseo
arzucevikalp@gmail.com