(...) Luc Besson'un son derece özensiz yazdığı vasat senaryoyu izlenilebilir bir hale getirmek için elinden geleni yapan McG, maalesef durumu kurtaramıyor. Film, ailevi ve duygusal meseleleri ele alarak bir farklılık yaratmak istese de bunu başaramıyor. Tüm bu yan hikayeler ve karakterler filmde bir hayli göze batıyor. Aralara serpiştirilmiş mizah unsurlar ve kaliteli görüntüler ise Kevin Costner'ın varlığıyla birlikte filmin az sayıdaki artılarını oluşturuyor.
Lucy filminden hemen önce Luc Beeson'ın yapımcı olduğu bir film daha var, yine. Ben bunu önceden de söylemiştim, şimdi kısa geçeceğim; yapımcı Luc Beeson diye kanmayın, çünkü filmlerin kadrosunda ne kadar ünlü isim olursa olsun sonuç hep kötü.
Mesela bu film; 3 Days To Kill. Başrolünde eskilerin ünlü yıldızlarından Kevin Costner. Costner'ın bu filmdeki oyunculuğu "bitse de gitsek" modunda biraz, hep donuk ve hiç gerçekçi değil. Ayrıca karakterinin insanlara karşı olan kötü tepkisi ve sadece kızını düşünmesi oldkça garipti. Hailee Steinfeld ise teenage moduna iyi girmiş fakat onun karakterinde yeni bir şey yok. Ayrıca filmdeki arabaya binip radyoda arabik müziği çalınca "sen müslüman mısın?" repliğini de unutulmayacak gibi değil. Amber Heard ise cool bir kadın tarzı sergiliyor fakat onun karakterinin oldukça gereksiz sahneleri var. Yani durduk yere şarşör değiştirmeler gibi.
Bu arada hemen kısa keseyim, bu tarz filmlerin bir de böyle bir derdi var. Bunun 1 numaralı örneği elbette Taken 2. Ülkemizi, zavallı, kara çarşaflı kadınlardan veya arabik müziklerden ibaretmiş gibi gösteriyorlar. Bunu hiç anlayabilmiş değilim.
Yönetmen McG'yi ise Terminatör 4 veya This Means War gibi filmlerden taıyoruz. Fakat bu film onun açık ara en kötü filmiydi bence. Öncelikle filmin senaryosu tamamen klişe zaten. Bu filmi izleyenlerin de izleme için nedeni de "konuyu biliyoruz ama ortaya eğlenceli bir iş çıkmış olabilir" düşüncesiyle hareket ediyorlar. Ama o da fos çıkıyor filmde.
Ortaya hakikaten de iyi bir şey çıkabilirdi ama sonuç hüsran. İzlemenizi pek tavsiye etmem, yalnızca iyi vakit geçirmek isteyenlere ve bu filme dayanabilecek kapasitede olanlar izleyebilirler. Tavsiye etmiyorum bu filmi kısaca, mümkün oldukça uzak durun. 1.5/5
Gizli servis ajanı olan Ethan Runner (Kevin Costner), son günlerde sağlık durumuyla ilgili sorunlar yaşamaktadır. Kurt adıyla bilinin bir suçlu için operasyon yaptıkları sırada hastalığı şiddetlenir, bayılır ve adamı elinden kaçırır. Ayıldığında kendini bir hastane odasında bulur ve ölümcül hastalığını öğrenir. İşi ve yaşam şeklinden dolayı ailesinden kendisini uzaklaştıran Runner, üç aylık ömrü kaldığını öğrendiği zaman, yeniden ailesi ile birlikte olmaya karar verir. Kızı Zooey (Hailee Steinfeld) ve eski eşi Christine (Connie Nielsen) ile birlikte yiyecekleri ilk akşam yemeğinin öncesinde kendisine reddedemeyeceği bir teklif gelir. Hastalığını yenebilmesi için henüz test aşamasındaki bir ilacı kendisine, Sırbistan'da peşine düştüğü; ama hastalığı nedeniyle elinden kaçırdığı, kurt lakaplı adamı yakalaması karşılığında vermeyi teklif ederler.
Klasik bir konu gibi görünse de oldukça eğlenceli bir film olduğunu söylemeliyim. Hastaneden çıktığı gün evine giden Ethan'ı evde bir sürpriz beklemektedir. Cezayirli göçmenler evine yerleşmişlerdir ve kanun da onların kış günü dışarı atılamayacağını söylediği için evini onlarla paylaşmak zorunda kalır. Evini paylaştığı ailenin rahatlığı ve cana yakınlığı ise başka bir olay. Adamın çatışma ortasında arayan kızıyla konuşmaya çalışması, bazen de tam bir iş yapacakken yine kızının araması ile o işi bırakıp, kızının yanına gitmesi eğlenceli sahnelerden. Ethan'ın kurt lakaplı adama ulaşabilmesi için kullandığı Mithat adındaki adamla ilişki durumu bir hayli keyifliydi. Adamın bürosunu basıyor, adamlarını öldürüyor, adamı bagaja kapatıyor, işkence ediyor, şok veriyor ve tüm bunlardan sonra gel baba babaya konuşalım diyor. Kendi kızıyla kurmaya çalıştığı iletişimde, Mithat'ı ve onun kızlarıyla olan ilişkisinden kendine bir yol çıkarıyor.
Eğlenceli olmasının yanında duygusal kısımları da yok değil. Amerikan filmlerinde aile vurgusunun sürekli yapılması, aile kavramını kaybetmiş olmalarının yanı sıra daha ilgi çekici olduğu da kesin. 3 Days to Kill, bir adamın kalan ömrünü ailesi ile geçirme isteğinin yanında birkaç aksiyon sahnesi bulunan seyir keyfi olan bir yapım. Kevin Costner gibi oyuncuların hiç zorlanmadan hatta rol yapmalarına bile gerek duymayacakları türden bir aksiyon filmi olması sebebiyle 6,9 ila 7,2 aralarında bir puan alıyor.
saçma sapan senaryosunu kurtaran adam Kevin Costner . o bir dahi. hatrına izlemekle birlikte filmi beğendiriyor bile. ayrıca o ince espirilerde çok yakışmış. ve ve ve Kevin Costner a dövmek dövüşmek çok yakışıyor. adam bir harika.
Yeni doğan bir bebeğin gözleri nasıl oluyorda açık olabiliyor pek yeni doğmuş bebek gibi değildi. Doğum yapan bayanın karnı şişkin doğum yapıyor hala şişkin. Ajanın yapmış olduğu iş her ajanın yapabileceği türden bir iş bu ajanı farklı kılan bir şey yoktu. Vasatın altında olan filmi izlemekle zaman kaybından başka bir şey olmayacaktır.
Filim psikolojik bir filim belki daha iyi olabilirdi ama kötü bir filim olduğunu da düşünmüyorum izlenebilir filimi biraz düşünüp anlamak gerek ve filimde Marsa gitmek ile ilgili bir ironi var o da hoşuma gitti
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.