Suç komedisini bir de kadın kahramanlardan izleyin!
Yazar: Hilal ÇetinderAfişi baştan söylüyor: Hınzır, kirli ve komik! Ardından, Isley Brothers’ın, ikili kontenjanından Bitirim İkili (Rush Hour) müzikleri arasında da yer alan ‘Fight The Power’ıyla başlayan açılış jeneriği bizi ritme hazırlıyor.
'Komedi’, sinema sanatının en eski ve vazgeçilmez türlerinden biri. Ama kabuk değiştirdiğini kabul etmek gerek. ‘Tek adam’lı filmlere gruplar eklendi, iyisiyle kötüsüyle Büyükler (Grown Ups), Patrondan Kurtulma Sanatı (Horrible Bosses), ki her ikisinin de ikincisi yolda, Felekten Bir Gece (The Hangover) serisi gibi komediler hızla çoğaldı. Alışageldiğimiz Hollywood komedilerinin dışına çıkan tartışmalı Nedimeler (Bridesmaids), farkını daha çok kadınlardan oluşan kadrosuna borçluydu. Zeki olduğu kadar kabaydı. Kadını, (romantik) komedinin bir tarafında ya da sadece olgunlaşmayan erkek ve sorunlarının yanında, yöresinde sınırlamadı. Bu bir yarışsa şayet, erkek komedilerinde bolca gördüğümüz uç noktalardaki rezilliklerden, duygusal çalkantılara kadar geniş bir espri yelpazesi sundu. İşte bu göreceli ‘alternatif’ filmde birlikte çalıştığı Melissa McCarthy ile tekrar bir araya gelen Paul Feig, çok sevilen ‘uyumsuz ortak’ kalıbını iki kadının aksiyonuyla sunuyor bu kez.
Özellikle son yıllarda televizyon serilerindeki ‘sevimli komşu’ rollerinden giderek uzaklaşan Melissa McCarthy ile Sandra Bullock’u bir araya getiren ‘Ateşli Aynasızlar’, tüm bu çerçeve içinde Nedimeler’le fiziksel bağ dışında ideolojik yakınlık da kuruyor doğal olarak. Uyuşturucu baronunu yakalamak için farklı çıkarlarla birleşen ikiliden Ashburn, hırslı, iş arkadaşları tarafından sevilmeyen asosyal bir FBI ajanı. Kimlik Hırsızı’nın arsız, kaba ve hayli itici kaçağı Melissa McCarthy ise aynı nahoş sıfatlarıyla bu kez kanun tarafında. İkisi de belli başlı konularda son derece kronik! Ateşli Aynasızlar, ismiyle paket halde gelmesine rağmen gelin ve damat kavramına uzak duran Nedimeler gibi, ‘ateşli’ olmakla, romantizm veya seksle ilgilenmiyor. Duygusallığını iki ana karakterin iç dünyalarındaki çalkantılarından alan hikaye, ‘erkek kardeş’ (Michael Rapaport) veya ‘patron’ (Demian Bichir) gibi iş ve özel hayatlarında önemli yer tutan yan karakterleri geri planda ve çok sınırlı sahnelerle tutuyor.
Filmin, sıradan bir komediden farklı yöne gitmeyen akışını bir kenara bırakırsak, özellikle itici taraflarıyla ön plana çıkan ikilinin performanslarıyla sınıf atladığını ve iyi bir gişe başarısı yakalayacağını söyleyebiliriz rahatlıkla. ‘Hangisi daha itici?’ sorusu akıllarda dolanırken, son yıllarda fiziksel komedide yerini sağlamlaştıran McCarthy, sanki film yapım süresince aynı kıyafetle dolaştığına ikna olduğumuz görüntüsüyle yine alkış toplayabilir. Sokak dedektifi kimliğiyle tüm kirli köşeleri avucunun içi gibi bilen ve tam da bu şekliyle davranan, küfürbaz ve neredeyse önüne gelene silah doğrultan biri normal koşullarda ne kadar sevimli gelir ve kabul edilebilir bilmem ama söz konusu McCarthy olunca işler değişebilir.
Haftanın komedi kontenjanında yerini alan film, seçtiği diliyle yetişkinleri hedefliyor! Ve neyse ki bu kez esprilerin ucu tuvalete kadar uzanmıyor. Film beğenisi, özellikle ‘komedi’ biraz da zevk meselesidir. Bu nedenle, Nedimeler’in aksine devam fikrine sıcak bakan Ateşli Aynasızlar’ı kaba komediden hoşlanmayanlar görmezden gelebilir, sadece erkeklerin etrafında dönen hikayelerden sıkılanlar ve suç komedisini bir de kadın kahramanlardan izlemek isteyenler tercih edebilir.