Bir mafya komedisi mi?
Yazar: Oktay Ege KozakSon dönem Fransız sinemasının en başarılı yönetmenlerinden biri olan Luc Besson, son on yıldır yazıp yapımcılığını yaptığı Taken ve Transporter gibi onlarca aksiyon örnekleri ile hem kendine küçük bir aksiyon sineması imparatorluğu kurdu, hem de Jason Statham ve Liam Neeson’u birer aksiyon yıldızına dönüştürdü.
Sıra yönetmenliğe geldiğinde ise Besson biraz daha seçici gibi. Son yıllarda Arthur isimli minyatür bir çocuğun maceralarını anlatan üç animasyon filmini yönettikten sonra Besson, Nikita ve Leon gibi klasiklerde yaptığı gibi suç dünyasına geri dönüyor Malavita: Belalı Tanık ile.
Bu sefer Nikita ve Leon’un muazzam melodramatik ağırlığı yerine daha hafif bir ton edinen, bir mafya komedisi olarak pazarlanan bir Besson filmi var karşımızda. Fakat eldeki ürünün komedi olup olmadığı tartışılır ve açıkçası filmin bir türlü ayarlayamadığı tonu en büyük handikapı.
Tonino Benacquista’nın aynı isimli romanından uyarlanan Malavita’nın senaryosu, tanık koruma programı için Fransa’nın Normandiya bölgesinde saklanan eski mafya üyesi Giovanni (Robert De Niro), eşi Maggie (Michelle Pfeiffer), kızı Belle (Dianna Agron) ve oğlu Warren’ın (John D’Leo) Fransız köy kültürüne alışmaları etrafında oluşuyor.
Tabii ki böyle bir konu ortaya atılınca komik durumların yaratılması için akla ilk gelecek sahneler Amerikan mafya ailesinin sakin kasaba kültürüne alışamayıp kültürel veya güncel problemlere abartılı veya şiddetli bir biçimde yaklaşmaları olacaktır. Besson bazı sahnelerde iki kültür arasındaki farkı ustaca ti’ye alıyor.
Fransızların Amerikalıların hepsini gece gündüz hamburgerden başka bir şey yemeyen obez canavarlar olarak betimlemeleri, diğer yandan Amerikalıların Fransızların her şeyin üzerine tereyağı dökmelerinden şikayet etmeleri filmin en komik anlarını yaratıyor.
Fakat sıra suç-komedi filmlerinde görebileceğimiz türden şiddete geldiğinde Besson’un güldürmesini planladığı sahnelerde alışılagelmişin dışında ağır ve ciddi bir tonal yaklaşımı var. Mesela Giovanni’nin kendisini dolandırmaya kalktığı bir musluk tamircisini dövdüğü sahneyi ele alalım.Normal insanların karşılaşabileceği türden bir probleme bu tür şiddetli bir tepki verilmesi konsept olarak komik, fakat Besson’un yönetiminde Giovanni beyzbol sopasıyla tamircinin bütün kemiklerini kırıp duvarları kana boyadığı sahne Analyze This’in Robert De Niro’sundan çok Sıkı Dostlar’ın Joe Pesci’sini hatırlatıyor. Filmin bir sahnesinde karakterler Sıkı Dostlar’ı izliyorlar ve şu soru aklıma geliyor: Filmin içindeki Sıkı Dostlar’da James Conway karakterini kim canlandırıyor?
Sıkı Dostlar’da Pesci’nin psikopat karakterine ara sıra gülmemiz karaktere sempati duymamızdan değil, yarattığı aşırı şiddete şok olmamızdan kaynaklanıyordu. Ve her ne kadar eğlenceli olsa da, Sıkı Dostlar için bir komedi filmi demek zor. Malavita ile Besson, Sıkı Dostlar’dan çıkma bir psikopata empati duymamıza uğraşıyor. Fakat Giovanni ve ailesinin minyatür sebeplerden köyün yarısını hastanelik edip bir kaçını öldürmesinden eğlence çıkarmak ancak absürd bir ton yakalanırsa işe yarayabilirdi diye düşünüyorum. Besson, drama ve komedi arasında bir balans yaratıp bu aileye gerçekten sempati duymamızı istiyor. Hatta bir sahne yazar olmaya uğraşan Giovanni’nin anılarını yazdığı kitapta aslında neden iyi bir adam olduğunu listelemesini gösteriyor, fakat bu liste içinde bile geçerli bir sebep bulmak zor.
Katil ve mafya karakterlerini empati yaratan bir yaklaşımla betimlemek çok ince bir yaklaşım gerektiriyor, bu empatiden komedi çıkarabilmek ise neredeyse imkansız. Giovanni ve ailesine atanan FBI ajanı Robert (Tommy Lee Jones) arasındaki ilginç arkadaşlık veya Belle’in trajedi ile sonuçlanan aşk hikayesi fazla melodramatik bir yaklaşıma sahip ve filmin yaratmaya çalıştığı komedi ortamına uymuyor. Sıra Besson usülü, kurşunların konuştuğu zoraki aksiyon finaline geldiğinde ise ruhsuz bir hava var, sanki final en kolay yoldan aradan çıkarılmış gibi. Besson ilerleyen yaşı yüzünden biraz bıkıyor artık belki de bu tür sahnelerden.
Sonuçta elimizde komedi mi, drama mı, aksiyon mu olduğuna karar verememiş fazla karışmış bir bulamaç var. Besson’dan beklenen profesyonellik ile altından kalkılmış ama ilk Taken kalitesinde bir eğlencelik beklenmemeli.