Slumdog Millionare gibi filmlerden tanıdığımız ünlü yönetmen Danny Boyle ve en son The Social Network'ü yazmış olan başarılı senarist Aaron Sorkin bir araya gelerek daha önce yapılamamış, zorlu bir uyarlamaya kalkışıyor: Apple'ın kurucusu Steve Jobs'un hayatı.
Duymuşsunuzdur, 2013 yılında yine Steve Jobs'un hayatını anlatan bir film ve bu yıl çıkan bir belgesel vizyona girdi fakat beklenileni alamadı. Mesela 2013 yılındaki Jobs filminin en büyük sorunu, senaryonun bir yere taşındıktan sonra konunun bir yere bağlanmadan filmin yarım kalarak bitmesiydi. O filmde, Jobs'un hayat hikayesi anlatılmaya çalışılmıştı. Aslında hangi birisi anlatılır ki? Yetim olarak doğduktan sonra üniversiteden atılıp derslere yabancı olarak girmesi mi? Yoksa Apple'ı kurup atıldıktan sonra 1986 yılında tüm zamanların en iyi animasyon şirketi olan Disney Pixar'ı kurması mı? Evet, Jobs Pixar'ın kurucusu ve benim de favori insanlarımdan biri açıkçası. Gerçekten de çok detay var ve saymakla da bitmez. Bu film bu yükün altından kalkamayacağını düşündüğü için hikayesini daraltmış herhalde. Bu yüzden bir yaşam biyografisi arıyorsanız yanlış yere geldiniz.
Film, Steve Jobs'un hayatının 3 dönüm noktasına değiniyor: 1984 yılında ilk Apple ürünü olan Macintosh'un sunumu, 1988 yılında Jobs'un Apple'dan atıldıktan sonra NeXT adlı bilgisayarı çıkarması ve 1998 yılında Apple'a geri dönüp iMac'i çıkarması. Evet, film sadece bundan ibaret ve bu yükün altından başarıyla kalkıyor. Nasıl mı? İşte burada Boyle-Sorkin sihri devreye giriyor ve bu filmi bitmeyen, seyirciyi dinç tutan, zekice diyaloglar alıp götürüyorlar. Bu yüzden film 2 saatlik süresine sadece 40 dakikalık 3 konuyu içine alıyor.
Filme bunun yanında Steve'in eşiyle ve çocuğuyla olan ilişkisi, işiyle ve arkadaşlarıyla olan ilişkisi de inceleniyor. Her 3 olayda da aynı kişiler yer alıyor ama olaylar daha da geliştiği için kişilerle bağlantı kurabiliyor ve sonucu merak ediyoruz. Film her ne kadar dar olsa da bu kadar çok şeyi sığdırıp iyi bir iş çıkartmayı başarmış.
Sadece filmle ilgili tek bir eleştirim var. O da şu ki, Jobs'u biraz sert, mükemmeliyetçi ve tatmin olmayan bir insan olarak işlemeleriydi. 1984 ve 88 yılında geçen kısımlar Jobs'un bu yönüne biraz odaklanmış ve eğer film böyle devam etseydi daha düşük bir puan verirdim. Ama 98 kısmı her şeyi kurtarmış. Senaryo güzel bir yere bağlanmış, baba-kız ilişkisi, arkadaş ilişkisi ve iş ilişkisi sonunda bir neticeye bağlanıyor ve iyi bir yere bağlanıyor. Filmdeki ince detaylar da oldukça kayda değerdi. iPod'un yaratılması da öyle.
Sonuç olarak, bu film her ne kadar yaşam biyografisi olarak beklentilerimi düşürmüş olsa da ve Jobs'u başlarda sert bir insan olarak çizmesine rağmen, sonuna doğru film kendisini toparlıyor ve akıllarda kalıcı bir iz bırakıyor. Michael Fassbender ve Kate Winslet özellikle çok iyi oynamış. Kimyaları çok iyiydi, filmin akıp gitmesine izin vermişler ve müthiş performanslar sergilemişler. Bu yıl Fassbender'ın bir Oscar adayı olacağını düşünüyorum, umarım aynı şey Winslet'in başına da gelir. İyi bir film ortaya çıkmış.
SONUÇ: Beklediğinizden daha farklı noktalara, yönlere ve ince detaylara imza atan yeni Steve Jobs filmi, durmayan diyalogları ve başarılı sahne oyunculuklarıyla, son zamanların en akılda kalan filmlerinden birisi. Türünün sevenlerine tavsiye ederim.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ Durmayan, zekice ve tempolu diyaloglar.
+ Basit bir filmin dolu dolu geçmesi.
+ Müthiş oyunculuklar.
+ iMac'in sunumunun yapıldığı, final kısmı.
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- Steve Jobs'un başlarda sert ve mükemmeliyetçi bir insan olarak altının çizilmesi.
- Konunun bazen tekrara sarması.
- Bir hayat biyografisi değil.
TOPLAM PUAN: 8.3/10