En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
fasulyedensinema
11 değerlendirmeler
Takip Et!
4,5
7 Mart 2014 tarihinde eklendi
Bence bu filmi farklı yapan ilk şey konusu: 'işletim sistemiyle aşk' nasıl yani aşık oluyosun işletim sistemine bi kere?? İkinci olarak gelecek o kadar gerçekçi yansıtılmış ki ben hiç yadırgamadım açıkçası. Nasıl desem film her ne kadar aşk filmi gibi gözükse de daha çok yalnızlığı anlatıyor aslında ve yalnızsan daha da yalnız hissettiriyor. Her ne kadar tek bir karakterin üzerinden dönse de olay insan yan karakterlerin bile hissettiklerini alıyor.
Film genel olarak değerlendirildiğinde benim için son yıllarda izlediğim en iyi filmlerden birisi. En iyi film ve en iyi özgün senaryo ödüllerini alması gerekiyor. Ancak üzülerek söylüyorum ki en iyi film ödülünü 12 Years a Slave filmine kaybedecek. En iyi özgün senaryoyu ise alacağını düşünüyorum. Umarım ki her iki ödülü de alır.
spoiler: Beni derinden etkilemiş bir film. Theo'nun yaşadığı bunalım onu asosyal yapmış, arkadaş çevresinden koparmıştır. Eski eşine sanki hala aşık ama aynı zamanda da aşık değilmiş gibi... Ancak filmdeki yakın arkadaşı Amy ile olan yakınlığının altında bir gizli aşk yattığını ilk başlarda sezmiştim. Senarist bize bunu subliminal yollardan anlatmış sanki.
Filmde beni en çok etkileyen noktalar ise Samanta'nın bir bilgisayardan çok insan gibi düşünmesi, davranması. Theo'ya bestelediği müzikler, onun için yaptığı jestler -mektuplarını basılması için yayımevine göndermesi gibi-, onun için arkadaşlarına sevdiklerine mesajlar yazması... Bir alt modelin ses komutu ile yaptığını düşündüğümüzde Samanta Theo'ya düşünme fırsatı da vermiyor. Bir bakıma kontrolden çıkmış bir işletim sistemi olarak tanımlayabiliriz. Ancak film bilgisayardan öte insan olarak düşünmüş Samanta'yı. Siz hiç sizinle birlikte dedikodu yapan bir bilgisayar gördünüz mü?
Zaten Theo'nun duygusal birisi olduğunu, duygulara değer verdiğini çok rahat anlayabiliriz. Bugün müsvetteye imza atar gibi boşanma dilekçesine imza atanlara karşın Theo'yu boşanmak çok derinden sarsmış. Bu özelliğini en çok belli ettiği sahneler arkadaşlarının aracılığı ile tanıştığı kız ve Samanta'nın Theo'ya bulduğu fahişe ile ilişkiye girememesi. Theo'nun başından beri hoşuna gitmeyen bir durumdu bu. Sanırım Theo ile Samanta arasında ipler gevşemeye o an başladı. bir bakıma ilişkinin Karlofça'sı...
Filmin sonuna doğru Samanta gece Theo'yu uyandırıp vedalaşma havası ile ona sevdiğini söyler. O anın son konuşmaları olacağını düşünmüştüm. Ancak daha sonra Samanta son bir dönüş ile binlerce kişi ile konuştuğunu ve yüzlerce kişiye aşık olduğunu söylemesi ile beklentilerimi biraz düşürür. Senarist zaten bize bunu film boyunca anlatıyor. Samanta'nın Theo'yu arayıp açıklama yapması biraz filmin havasını bozmuş.
Filmin sonu ise tahmin ettiğim gibi -ve olması gerektiği gibi- oldu ve Theo, Amy ile gitmek istedi. Son sahnede Theo'nun Samanta'dan önceki ses komutlu işletim sistemine döner ve ses komutu ile eski eşine bir veda mektubu yazar. işte o an Theo'nun acı tebessümü filmin sinopsisi...
Farklı,orjinal ve fazlasıyla etkileyici bir film.Açıkçası izlemeden önce bu kadar etkileneceğimi sanmıyordum fakat filmi izlerken de filmden sonra da filmden etkilendiğimi söylemeliyim bunun sebebi çok sıcak bir film olması da olabilir,Joaquin Phoenix'in harika oyunculuğu da olabilir,filmin orjinal senaryosundan da olabilir veya filmin gerçekten iyi çekilip seyirciyi avucuna kolayca alabilmesinden de de aşk filmi sevmeyen biri olarak bu filmi izlerken sıkıldığımı söyleyemem heralde,zaten bu film klasik bir aşk filmi falan kesinlikle değil çok farklı bir aşk filmi,bir program ile bir insanın aşkı kulağa çok garip gelebilir fakat filmi izlerken sanki o program bir insanmış gibi hissediyor insan ve Joaquin Phoenix'in karakteri ile programın aşkını da çok keyifli,etkilenerek izlediğimi sö ağır bir film,yani izlemeden önce sürükleyici bir aşk filmi beklemeyin özellikle ilk yarısı ağır işliyor,zaten film nerdeyse hep diyalog üzerine kurulu bir film fakat film beni hemen avucunun içine aldı zaten Joaquin Phoenix'in o ince ruhlu karakterini nasıl başarılı bir şekilde oynadığını görünce tamamen filme ve filmin hikayesine odaklanıyor n Phoenix resmen tek başına almış götürmüş filmi fakat şunu da eklemeliyim ki Scarlett Johansson o kadar başarılı seslendirme yapmış ki Joaquin Phoenix'in karakteri gibi hemen o programa ısınıyor o bakımından bence hem The Wolf of Wall Street'ten hem American Hustle'dan hem Gravity'den hem de 12 Years a Slave'den daha iyi bir alt metinleri de oldukça iyi mesela insanların sosyalleşmekten uzaklaşıp bilgisayara ve teknolojiye yönelmesi de eleştirilmiş tek bir konu üzerine ve çoğunlukla Joaquin Phoenix ve Scarlett Johansson ikilisinin olayı üzerine kurulu olduğu için zaman zaman kısır döngüye düştüğü olabiliyor ve filmin sonu da daha trajik bir şekilde bitse sanki seyirciye daha sert bir yumrum indirilmiş soundtrackleri da oldukça başarılı.Son olarak ben filmi çok beğendim,dokunaklı,orjinal,sıcacık ve keyifli bir film,eğer kendi dünyanızdan soyutlanmak istiyorsanız kesinlikle tavsiye ederim.
Her,cidden başyapıtmış.Kendi yalnızlığımızın,çevremize ve kendimize karşı yapaylaştğımızın distopik bir yansıması ve kanıtı.Zaten filmin asıl başarısı bilindik bir aşk hikayesini yaşadığımız metropollerden,esiri olduğumuz teknolojiden anlatması.Ne aşk filmi,ne de bilim anlamıyla bugün ve yarınlarımızı anlatan derin bir kelimeyle şaheser! Sonuçta film A'dan Z'ye müthiş.Oyuncuların her biri de ö bu konuda Phoenix'e adaylık verilmemesi büyük ayıp!
Spike Jonze imzalı Her, bu yıl en çok beklediğim filmlerden biriydi. Nedeni bilim kurguya farklı bir boyut kazandıracağına inanmış olmamdı ve izledikten sonra da gördüm ki Her, şimdiye kadar yapılmış tüm bilim kurgu filmlerinden her yönüyle farklı olmayı başarmış. Zaten Her için bilim kurgu filmindense aşk filmi dememiz daha doğru olacaktır. Malum, Türkçe çevirisi de 'Aşk' zaten. Spike Jonze'un kendisinin kaleme aldığı senaryo, yılın en özgün hikayelerinden birini sunuyor. Bu dalda Oscar'ı alacağına kesin gözüyle bakıyorum ancak her ne kadar mükemmel bir film olsa da yılın en iyisi demenin doğru olacağını düşünmüyorum. Zira Yerçekimi ve Nebraska şu an için benim favorilerim. Bir işletim sistemiyle bir insanın aşkını daha önce hiç görmemiştik, hatta böyle bir şey aklımızın ucundan bile geçmezdi. Halbuki şu an cebimizde taşıdığımız Siri, Samantha'nın biraz daha ilkel bir versiyonu değil mi? 50-60 yıl sonra belki bizim de bir Samantha'mız olacak, kim bilir? (...) Spike Jonze'un Her'ü geleceğimizi önceden görmemizi sağlayan, insanlığa dair harika mesajlar içeren kusursuz bir başyapıt. Kısıtlı hikayesi geniş bir yüzeye yayıldığı için biraz ağır gelebilir izlerken ama sıkılmanıza imkan vermeyecek kadar sade bir görüntüye sahip olduğunu söyleyeyim. (...) Çağdaş klasikler arasında kendine yer bulabilecek kadar kaliteli bir romantik bilim kurgu filmi. Her yönüyle alışılmışın dışında bir seyir keyfi sunduğu için sinema tarihinde adı defalarca kez anılacaktır. Son olarak, giyim tarzına önem veren erkekler filmdeki yüksek bel pantolonları görünce bir parça ürkebilir, demedi demeyin. (...)
Her.. Günümüzün aşklarını iyi bir açıdan yansıtıyor. Yakın bir gelecekte bu hale çok fazla insanın geleceğini üzüntüyle düşünüyorum. Yalnız yaşamaktansa bilgisayar programı da olsa bir ilişkide olmak istiyor insanlar. Çok başarılı bir oyunculuk çıkmış, çok doğal, içten. Fakat bir eleştirim var filmle ilgili, bence Samantha'nın sesinin Scarlett Johansson olması direk bir ön yargıyla izletiyor filmi. Karakteri tamamen Scarlett Johansson olduğunu düşünerek izledim. Adı bilinmedik bir kadın sesi olup, hayal kurarak düşündürtmesi bence daha mantıklı bir seçim olurdu.
kendine has bir aşk filmi olan "Her" kendince ilgi çekici bir şekilde başlayıp bir süre sonra monotonlaşan bir film. karakterimiz yapay zeka aşkıyla pek çok ilişkisel duruma düşecektir.
Hollywood’un eleştirilecek yönü çok, bunu özellikle ödül sezonunun en yoğun yaşandığı dönemlerde dile getirmek ise oldukça doğal. Fakat bu lider sinema sektörünün dünyanın diğer köşelerinde çok sık rastlayamadığımız özel ve önemli bir yönü de var: Metot oyunculuğu. Amerikanlar ucuz ve basit sinemacılar yetiştirdiği kadar on yıllardır sanatın varlığını kutlayan yetenekli performans sanatçılarını da kültür tarihine katmış bulunmakta. Ülkenin doğusunda ve batısında, çok ince ve özenli eğitimler veren metot akademileri mevcut ve buralardan yolu geçmiş isimler çoğu zaman haksız/olumsuz eleştiriye açık olmayı gerektirmeyecek kadar değerli. O isimlerden biri de Joaquin Phoenix’in ta kendisi. Oyunculuğa verdiği aranın ardından geçtiğimiz sene Paul Thomas Anderson başyapıtı The Master’da küllerinden doğan Phoenix, arayı çok açmadan bir diğer güçlü yönetmen olan Spike Jonze’un türler arası yolculuk yapan son eseri Her’de karşımıza çıkıyor. Zehir gibi bir Phoenix ile en büyük başarısı Nicolas Cage’e Oscar adaylığı kazandırmak olan Spike Jonze’un (ironiyi anlamayan nesillere alışkın olmadığımızı hatırlatalım) bir araya gelmesinden doğacak işin herhangi bir filmden hallice olacağını düşünenler yanılıyor; fakat böyle birliktelikler her zaman tozpembe değildir.
SANAL ALEM, YALAN ALEM. Yönetmen Spike Jonze bu aralar bayağı bir filmiyle dikkat çekiyor gündemde kalıyor. Nede olsa çok marifetli, senarist, oyuncu ve yönetmen. Başroldede eskinin kötü rol filmlerinin aranan adamı ( Erol Taş misali) Joaquin Phoenix ın mülayim karakter Theodore 'e hakkını vermesiyle o ne güzel bir yüz ifadesidir o ne güzel duygu yansıtmasıdır dedirtiyor. Eh bu ikili ve diğer oyuncular ekip birleşip biz bol ödül alalım demişler. IMDB ye göre şu an aitibariye Nominated for 5 Oscars. Another 37 wins & 53 nominations. Filmin afişinde ödüllerdem yer kalmamış adeta. En son GoldenGlobe/AltınKüre ödül töreninde izledik 2 de muhteşem ödülü kapıverdi. Yazımın girişinde SANAL ALEM , YALAN ALEM demişr bilir şimdiki internetin BBS olduğu dönemlerde, mesaj chat odaları falan oldğu zamanlarda , ICQ bilinirken,İlk zamanlarındada şimdide gelecektede işin kuralı aynı. Sanal Alem , Yalan Alem. bundan sonrası SPOİLER bilgiler içerebilir. spoiler:
Yapay zeka ve insanların ilişkileri birçof filmde ele alınmış veya değinilmiştir. Uzay1999 yapay zeka HAL edn çok anımsadıklarımızdandır, Yada Eureka dizimizdeki şerifimizin evindeki SARAH (S.A.R.A.H. (Self Actuated Residential Automated Habitat)) gibi anımsamalarıda yapıp esas meseleye adım adım ilerleyelim. Filmimizde OS1 isimli işletimsistemi ni alıp kuran ve kişiye özel yapay zeka bilgisayar arkadaşı edinen yakın gelecekte teknolojiden üşengeç olmuş bizlerin en özel kişilere en özel mektuplarını yaza bir şirketin yazarının hikayesidir bu. Yazarımız theodore ve OS1 kızımız Samantha 'nın hikayesi. Yapayzeka tercihan bayan sesli olsun denilir ve kurulur, ardından isim alınması istenir adını rastgele ama benimseyerek seçen os1 samantha diye anılır. Theodore ve Samantha gitgide konuşarak arkadaşlıklarını ilerletirler. Hatta öpmek üzerine bir sohbette, Bilgisayarımla bu konuşmayı yaptığıma inanamıyorum bile der. Samantha ise bilgisayarınla değil , benimle der vede dişikişiliğini yavaş yavaş kabul ettirir, teknolojinin yakıngelecekte ele geçirdiği bizleri temsil eden ademoğlu Theodore'a. Hatta sohbetlerin ötesine siberyakınlaşmaya başlamışlardır. O kadar ki kız arkadaş erkek arkadaş diyecek kadar. Teknoloji hepimizi esir alsada, birilerine yada BİRŞEY'lere ihtiyaç duyarız. OS1 kurulurken sorulan ilk soru sosyalmisin, asosyal mi ? İnternette eşyalatıyla yakınlaşan seven hatta evlenen insanların hikayelerini okumuştum son zamanlarda hatta gazete ve TV de bile haberleri var idi. Filmin en başında aslında teknolojikleştikçe ( bağımlılığımız artıkça) nasıl yalnızlaştığımızı, en sevdiklerimize mektup dahi yazıp yollamak için başka bir firmaya yaptırdığımızı , kısaca nasıl medenileştiğimizi çağ atladığımızla başlamakla zaten film 1-0 önde başlıyor konuya. Filmse o kadar çok şeye değinilmişki satır aralarında bile sayfalarca konuşulabilinir: Örneğin : SamanthaOS1 ile eski evliliğini konuşurken EVLİLİK NEDİİR, NASILDIR ? sorusuna verilen birkaç satırlık diyaloğ yaşamın sırrını keşfetmek hayatın anlamını sorgulamaya verilecek en kısa anlamlı cevap gibi olmuş. Neden bol ödüllü anlamak zor değil. Usta bir oyunculuk var zaten. Dialoglar sıkmadan neşeli eğlenceli ve çok ANLAMLI. Aşık olan herkesin biraz kaçık olduğu, deliliğin toplum tarafından kabul görmüş şekli. Gibi derin dialoglar ama espirili günlük konuşmalar arasında. Aslında çok yazacak şey konuşacak tartışacak şey var ama izleyin kendiniz keşfedin diyeyim ve tavsiye edeyim. spoiler: Bu arada filmin oyuncuları arasında Scarlett Johanson 'un olduğunu iyi bakın veya daha doğrusu iyi dinleyin diğyeyim :)
Çok çarpıcı orjinal konulu gerçek bir aşk hikayesi, eskilerde insanlar uzaktan aşık olurmuş; bir bakışa bir isme şimdilerde ise internet sayesinde düşünceye... Filmin sonu insanı mort etsede, hayal kırıklığı ve üzüntüye gark etsede yönetmenin isteğini de sanırım bu! seyirciyi şoke edip kendini unutturmamak...ve öyle olacak samantha yı unutmayacağız...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.