Korkunun steril hali böyle olur!
Yazar: Burçin AygünUsta korku ve gerilim yazarı Stephen King'in çok satan romanları arasında IT ile birlikte en çok bilinenlerinden biri olan Hayvan Mezarlığı (Pet Semetary) hem okuyucusuna, hem de başarılı beyazperde uyarlamasında seyircisine bolca soru sordurmuştu. Ölmüş bir sevdiğinizi geri getirmek onun için mi, yoksa sizin için mi gerçekleşecek bir iyiliktir? Mutlu olacak olan siz misiniz, yoksa ölümden dönen yakınınız mı? Yaptığınız şey ne derece etik, ne derece inançlara uygun? Peki ya işin bencillik tarafı?
Lazarus Etkisi filmi tam da bu noktada izleyicisinin karşısına dikiliyor ve "ölümü kabullenin!" diyor. Yönetmenliğini taze bir ismin, David Gelb'in yaptığı film konusu ve verdiği mesajlar ile oldukça açık, bariz ve hatta kör göze parmak üslubunu kullanıyor. Mark Duplass, Olivia Wilde, Donald Glover, Donald Glover ve Sarah Bolger'ın başrolleri paylaştığı projede ölüme meydan okuyan bir grup bilim insanı ile karşılaşıyoruz. Konu klasik, uygulama alışıldık ve korku cephesinde çok fazla yenilik yok.
Frank ve uzun dönem nişanlısı Zoe'nin başını çektiği dört kişilik araştırmacı ekip ve deneylerini kayıt altına alacak olan genç kameraman Eva hiç beklenmedik bir dehşetin tam ortasına düşüyor. Sevimli çifte eşlik eden Niko ve Clay ise bu korku dolu tecrübeden paylarını alan diğer isimler oluyor. Kısacası beş kişi ile birlikte geçirecek bir buçuk saatlik bir gerilim şölenine dalıyoruz. Ekibin keşfi olan Lazarus adlı serum bir süre önce hayatını kaybetmiş olan hayvanları hayata geri döndürüyor ancak beklenmedik bir etki ile dirilen sevimli köpek olabildiğine ürkütücü bir ruh halina bürünüyor. Dostlarımız mecbur kaldıkları için ikinci bir deney daha gerçekleştiriyorlar ancak yaşanan kazada Zoe hayatını kaybediyor. Aklını kaçıran Frank tüm itirazlara karşın nişanlısını diriltmek için Lazarus serumunu kullanıyor.
Beklenen oluyor ve Zoe hayata geri dönüyor. Ancak asıl beklenmeyen şey kadının beraberinde getirdiği ve ne olduğunu bir türlü öğrenemediğimiz bir kötülük oluyor. Zihin okuma, objeleri düşünce gücü ile hareket ettirme yeteneği ve insan üstü bir güce kavuşan genç kadın bir süre sonra kontrol edilemez bir öfke topuna dönüşüyor. Kapana kısılan dört kişi ise artık bambaşka bir "şey" haline dönüşen Zoe'den hayatlarını kurtarmak için çabalıyor.
Dikkat çekici bir konuya sahip olan Lazarus Etkisi, iş uygulamaya geldiğinde ise tökezlemeye başlıyor. Vaat ettiğini sonuna kadar veren, izleyicisini hem geren hem de korkutan yapım birbiri ardına gelen tahmin edilebilir gelişmeler ve sürprizler ile heyecanı kaçırıyor. American Horror Story'den tanıdığımız yetenekli genç oyuncu Evan Peters'ın canlandırdığı "her daim kafası güzel" Clay karakteri de işin ciddiyetini yer yer kaçırabiliyor. Bunlara rağmen her bir oyuncunun sunduğu kusursuza yakın performanslar gözünüzü perdeden ayırmamanız için yetiyor. Zoe rolüyle harikalar yaratan, hem sevimli ve kırılgan bilim insanını, hem de iliklerinize kadar korkutacak soğukluğu ile kötücül "şey"e hayat veren isim kelimenin gerçek anlamı ile alkışı hak ediyor.
Yönetmen David Gelb'in başarılı oyuncu yönetimi, atmosfer yaratma konusundaki becerisi ve dikkat çekici müziklere darbe vuran en büyük etken ise sık sık tekrarlanan "kadraja bir anda giren kişi ya da birden bire yükselen ses bandı" oluyor. İşin ilgi çekici yanı, Gelb'in bu ucuz numaralara aslında ihtiyaç duymadığı. Zira hem atmosfer, hem de hikaye sizlere soğuk terler döktürecek kadar etkili kullanılmış. Kısacası filmin tek kusuru elindeki malzemeyi biraz çarçur edip, yeterince iyi işleyememiş olması ve dini mesajlara kafayı fazlaca takması.
Lazarus Etkisi şayet çok büyük beklentilere sahip değilseniz, sizleri ziyadesiyle gerecek, hatta epeyce korkutabilecek içeriğe sahip, türün meraklılarını da tatmin edecek bir yapım.
burcinaygun@gmail.com