Sağ Salim 2 filmi eleştirisinin en başında devam filmleri hakkında yazdıklarım bu devam filmi için de geçerli. Malzeme iyi olunca devam filminde başka bir konu olur ve her zaman “daha” mantığı vardır. Bu filmin birinci ise oldukça klişe ve berbattı, ayrıca bir sürü bel altı espri vardı. Devam filminde ise durum daha vahim gibi. Kötü şeylere kötü ekleme yapıldığında sonuç kötü, iyi şeylere iyi eklemeler yapıldığında sonucun iyi olacağını biliyoruz.
Bu filmde konu neredeyse aynı sayılır, ilk filmin konusu kötü olduğu için oradan puan düşüldü. Film de bunu kanıtlıyor zaten. Ayrıca bu sefer bel altı esprilerden hiç geçilmiyor bu sefer. Tüm filmi kaplamış, ayrıca filmde bir sürü ırkçı espriler duymak da mümkün. Hikayenin işleyişi aslında iyi ilerlerken 70. dakikadan itibaren tökezlemeye başlıyor ve kendimizi yine klişe olan bir şeyin içinde buluyoruz.
Belki de benim uzatılmış versiyonu izlediğimden dolayıdır, (süresi 143 dakika) 70. dakikadan sonra bende kayış koptu. Hızlı hızlı ilerlettim filmi ve son 15-20 dakikaya kadar geldim. O son dakikalar benim dikkatimi yeniden toparlamamı sağladı çünkü serinin ünlü haber kanalların savaşı vardı.
Bu sahne 5 dakikayı zar zor geçiyor (bu da bir şey sayılır) ve ne kadar saçma olmasına rağmen ortaya keyifli bir şey çıktı hiç olmazsa. İlk filmde mesela bu savaşın daha iyisi de olabilirdi derken devam filmine “daha” mantığı ile daha iyisini yapmışlar.
Ayrıca bu noktada John C. Reilly, Sacha Baron Cohen, Jim Carrey, Harrison Ford, Vince Vaughn, Marion Cotillard, Will Smith, Kristen Dunst ve Liam Neeson gibi ünlüleri görmek mümkün. Fakat tüm bu ünlüleri sadece bu sahnede görmek değişik oldu aslında.
Filmin en sonunda hikayeyi anlatan kişinin “Liam Neeson’ı bulmak ne kadar zordu biliyor musunuz?” demesi güzel fakat “çocuk babasına kavuştu bundan daha başarılı bir film olamaz” tarzında bir şeyler demesi yanlış bence.
Aslında o adamın böyle demesi veya bu filmin Amerika gişesinde iyi bir hasılat toplamasının nedeni “Amerika, dünyanın en iyi ülkesidir, en iyi biziz” tarzında bir sürü şeyler denilmesi. Filmdeki Ron bu tarz bir sürü lafları haberde söylerken herkesin sevgisini kazanmayı başarmıştı.
Bu arada filmin konusu şöyle: Seksenlerde, haber sunuculuğu konusunda yükselişte olan Ron birden bire kovulur ve kendini 6 ay boyunca toparlayamaz. En son yaptığı bir intihar girişiminden sonra yeni açılacak haber kanalının önemli kişilerinden biri olan Freddie, ona spiker olmasını önerir. Ron, teklifi kabul eder ve haber arkadaşlarını bulmaya çalışır. Daha sonra da haber kanalında olan olaylar…
Aslında filmin iyi yanlarına değinirsek şöyle olur Eğer filmin bu kötü yanlarını alırsak geriye bunun tamamının sadece %40’ı elimizde kalır. O %40’ı oluşturan şeyler de ekibi yeniden toparlama çabaları, bazı komik espriler, bazı haber sahneleri ve sondaki savaş sahnesi bunlar. Filmin en önemli öğeleri bunlar. Gerisi palavra.
Aslında film yeni bir rotada ilerleseymiş daha başarılı olabilirmiş. Fakat filmin ilk 1 saati bile hiç olmazsa iyi vakit geçirerek seyir zevkini arttırıyor fakat sonrası büyük bir kayıp işte. Serinin hayranlarına göre hava hoş fakat normale göre yetersiz bir seyirlik sunuyor. İyi değil. 2/5
Not: Filmin sonunda sahnede piyano çalan çocuğun notalara basışını gösteren çekimlerde elinin biraz yaşlı bir adama ait olduğu çok bariz. Çünkü çocuk yaklaşık 8 yaşında fakat yakından elleri kırışık ve beyaz tüylü olması büyük bir mantık hatası olmuş.