En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
KaliteTAKİP
Takipçi
873 değerlendirmeler
Takip Et!
3,5
5 Aralık 2015 tarihinde eklendi
Öncelikle filme çok emek harcanmıştı ona şüphe yok. Filmi de beklentimi çok çok yüksek tutmadığım için fazlasıyla beğendiğimi söyleyebilirim. Kitaba uygun çekilmesi de gayet güzel. Ama filmde bir eksiklik bir yavanlık vardı. Bir türlü çözemedim bunu. Eksikliğin ne olduğunu bir filmde rahatça bulabiliyorsanız en azından onun düzeltildiğinde nasıl bir şey olacağını bilirsiniz. Ama eksiğin ne olduğunu çözemediğiniz böyle filmlerde hep bir muallakta kalma ve daha iyisi olabilir miydi sorusunu sorma durumu var. Yine de sinemada izlenmeye değer bir final filmi olmuş.. iyi seyirler...
Yazı bol spoiler içerir ona göre:) öncelikle Filmin harika bir kurgusu var. Çok kısaca anladığımı anlatıyım. Coin Yahudileri ve sermayeyi temsil ediyor (coin ingilizce madeni para demektir). Asıl düşman odur. Coin in giyimine de bakarsanız silik ve soft bir giyimi var. Yani hep arka planda ve kendini gizleyen. Ayrıca coin "iyilerin" içine karışıp onları yönlendirerek işini halleder. Onları da yeri gelince harcar ve medyayı en iyi şekilde kullanır. Capitol amerika yı ve yine sermayeyi temsil eder.(capitol=capital sermaye ve başkent anlamında) Show un giyimi coin gibi soft değildir tam bir İngiliz amerikan dır. Capitol de yaşayan kitle seçkin ama uyutulan amerikan halkıdır. Moda, lüks, estetik vs ile uyutulur. (panem: uyutulan roma halkinin tek ilgi alani, yemek ve eglence) Bu uyutulanlar işte bu sebeple mıntıkalarda ezilenleri önemsemez. Ama bombaların çoluk çocuk gözetmeden bunların üstünde patlamasında görüleceği gibi bu umursamazlıklarının bedelini ağır öderler. Sıra geldiğinde sistem onları da göz ardı eder. Mıntıka emperyalist amerika nın elini attığı her yerdir. Irak, Suriye, Filistin, Afganistan vs. Mıntıkadakiler sömürülmekte ve birbirlerine düşürülmektedir. Aslında yaşamak için birbirleriyle savaşmaya mecburdurlar taki baş kaldırıp birleşinceye dek. Filmde medyanın algı yönetimi amacıyla kullanılması çok iyi işlenmiş. Savaşın ortasında bile medya herşeyi yönlendiriyor. Everdeen bizden biridir, hırsları, sapkın düşünceleri olmayan sadece huzur arayan mücadeleci biri. Yeni Dünya düzenini kuracaktır, mehdi gibi bişeydir (alaycı kuş Yeni Dünya olarak adlandırılan ABD'nin kuzey bölgelerinden Meksika'ya kadar uzanan çok uzun bir coğrafyada yaşamını sürdüren ötücü bir kuş. Peeta daki algı yönetimi ve şizofreni/paranoya da çok iyi işlenmiş. Algı yönetimi ile en yakın dostlarından bile şüphe eder hale gelmiş ve işin arkasındaki güçleri göremeyen ve bunun acısını çeken bir karakter. Bu açıdan izlenir çok şey çıkarılacak bir film.
3 saat boyunca isdırap çektiğim bir film,bir seri bu kadar mı gereksiz uzun tutulur,aksiyon sahnesi neredeyse hiç yok,bilseydim hiç gitmezdim,televizyonda bile izlenirken zaman kaybına sebep bir film.Kötümü hayır,çünkü çok kötü.
4 filmden ve 3 kitaptan oluşan efsane seri, Açlık Oyunları'nın sonuna geldik böylece. Son filmden bahsetmeden önce serinin kısa bir özetini geçmek istiyorum. İlk film oldukça sade ve basitti, kitabına bağlı kalınmadığı gibi kamera açıları da oldukça kötüydü. Ama oyun sahneleri akılda kalıcıydı. Devam filmiyse her halinden serinin en iyi filmiydi ve hem kitabına bağlı kalınmış hem okuyucuya göre daha yaratıcı olaylar kullanarak filme karşı bağımızı güçlendirmişti. 3. filmse Harry Potter'ın iyi kullandığı ve Alacakaranlık'ın bir hataya dönüştürdüğü şeyi bir hataya dönüştürdü ve son filmi 2 part halinde sundu. İlk part zaten sıkıcıydı ve tempo o kadar yavaştı ki kitapta olan aksiyonların yerine sıkıcı ve gereksiz elementler kullanıldığı için serinin en kötü filmi olarak nitelendirmiştim. Ama şu kesindi ki, eğer ilk part bu kadar sıkıcıysa, 2. part da bir o kadar epik ve heyecanlı olur diye düşündüm. Doğru mu düşündüm? Orası tartışılır bence.
Serinin final filmi, önceki filmin kaldığı yerden (önceki filmi de hatırladığımı söyleyemem) devam ediyor. Peeta'yı eski haline döndürme çabaları, Capitol'ü ve Başkan Snow'u alt etme planları bu filmde de geçiyor. Ben kitabını okuduğum için pek fazla şey bana sürpriz olmadı, kitabı olduğu gibi yansıtmışlar. Ama nedense bir eksiklik hissettim, daha epik ve daha tempolu, duygusal, içten olabilirdi mesela. Kitaptaki ufak ama önemli detayları atlamışlar mesela.
Ayrıca filmin sonu da epey ilginçti, spoiler kullanmadan şunu söyleyebilirim ki, neden Katniss o kadar sevdiği kişi için debelenip de onunla yaşamaya vermiş olduğunu anlayamadım. Kitabında bir yere bağlamışlardı ama filminde bir gariplik hissettim. Bu önemli kararın geçiştirilmiş olması filmin geri yanlarından birisiydi mesela.
Ya da fragmanda gördüğümüz gibi Capitol'e giden bütün yolların bubi tuzaklarıyla donanmış olması. Bu çok heyecanlı bir şey ama film boyunca sadece alev saçan bir duvar, silahla ateş eden bir duvar, Capitol askerlerinin bir yeri yok etmesi, muttaların yer altında saldırması (bu sahne gerçekten de iyiydi) ve bir patlama sahnesi. Filmdeki aksiyon bundan ibaret. Yani bütün yollarda 200'den fazla mayın var ama bunların sadece 5 tanesine denk gelmek bile enteresan. Aynı sorunu geçen yılki Labirent: Ölümcül Kaçış'da yapmıştı. Filmin adı labirent ama filmdeki labirentin kendisi o kadar donanımsız ki, ekstra bir şeylerin olmasını bekliyorsunuz. Bu film de aynı şeyi yapıyor maalesef.
Ama iyi yanları da var, söylemeden geçemeyeceğim. Mesela aksiyon ne kadar fazla olmasa da, olduğu zaman ortalığı dağıtıyor. Kitapta olmamasına rağmen Caesar Flickerman'ın bir cameosu da vardı filmde, hoş bir dokunuş olmuş. Ve bazı yerleri gerçekten de heyecan verici olmuş. Devrimin körüklenip en son bağlandığı noktayı görüyorsunuz. Film gürültülü değil de daha sakin bir finali tercih etmiş nedense. Bu biraz kötü olabilir ama fazla aldırış etmiyorsunuz.
Ayrıca Jennifer Lawrence, müthiş bir oyunculuk çıkarmış. Geriye kalan oyuncu kadrosu arka planda kalmış. Ve şunu da kimse konuşmadı nedense, bu film, ünlü aktör Philip Seymour Hoffman'ın ölmeden önce çevirdiği son filmdi. Belki bu filmi onun anısına yapabilirlerdi.
Sonuç olarak, serisin son filmi her ne kadar beklendiği kadar gürültülü olmasa da kitabın yolunu izlediği için ve iyi oyunculuklar, heyecanlı sahneler sayesinde seyirciyi bir nevi tatmin ediyor. Ve sakin finali sayesinde başka bir Açlık Oyunları filmi de istenmeyecek şekilde olmuş. Ben doydum açıkçası, daha da izlemem herhalde. Ama iyi bir çalışma olmuş.
Not: 3D gitmeyin, sadece bir numara ve ticari bir kaygıdan ibaret, 2D izlerseniz hiçbir şey kaçırmazsınız.
SONUÇ: Her ne kadar beklenileni vermese de Alaycı Kuş 2, kitabını okuyanların ve eğlenceli 2 saat geçirmek için ideal bir yapım olarak akıllarda kalıyor ve bir young-adult serisine daha güle güle diyoruz.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ Jennifer Lawrence'ın oyunculuğu. + Philip Seymour Hoffman'ın son filmi. + Yer altı tüneli başta olmak üzere heyecanlı aksiyon sahneleri. + Kitabını takip etmiş olması. + Caesar Flickerman'ın cameosu.
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- Eksik yerleri ve mantık hataları içermesi. - Ana karakterin üzerinde gereğinden fazla durulup yardımcı karakterlerin anlamsız kaçması. - Gürültülü bir finale sahip olmaması.
TOPLAM PUAN: 7.6/10
Final notum: Merak edenler için, benim için serinin sıralaması en iyiden en kötüye doğru şöyle: Catching Fire > Mockingjay Part 2 > The Hunger Games > Mockingjay Part 1
Nereden başlasam bilemedim. Bir sürü şey var ama herkesin dilinden düşmeyen kitap-film eleştirilerine bende dahil olayım. Şöyle söylesem açıklayıcı olur sanırım; bir zamanlar kaybettiğim kitap okuma alışkanlığını bana tekrardan kazandırmış bir seridir. 3 yıl önce hepsini bir çırpıda bitirmiştim. Tabi benim bu seri ile tanışmam ilk filmi izledikten sonra oldu. Daha sonra aldığım 3 kitabı çabucak bitirivermiştim. Özellikle 2. kitabın kurgusunu, içerdiği zekice ayrıntıları ve işleyişini çok beğenmiştim. 3. kitap ise tam olarak beklentimi karşılayamamıştı. Şimdi şunu söylemek lazım, filmde o karakterin iç dünyasını ve yaşadığı ruh halini anlatmak çok çok zor. Ve işte bu sebepten dolayı bir eksiklik oluyor hep. Bu filmde de bunu gördüm. Duyguyu bize hiç geçiremediler. Mesela ilk filmdeki o siyahi kızın savaş arenasındaki sahnesi olsun yine ikinci filmdeki dramatik sahnelerin çok uzağındaydı. Bir sürü kayıp veriyorlar ama duygu yok. Artık yıprandı mı duyguları bilemiyorum..? O kadar olayın üstüne..
Neyse şöyle bir şey var bu part olayında çok büyük bir yanlış yaptılar. Özellikle 3. filmde pek bir olay yaşanmamıştı ama gereksiz uzattılar onu. Eğer bir bölme olayı olacaksa bari biraz daha olayı ikiye bölselerdi. Part 1, içerik olarak boş, her şey bu partta. Aslında en baştan part'a ya hiç girilmeyecekti. 3. film fiyaskosundan sonra idare eder bir film ama ilk iki filmin çok uzağında yinede.
Şu filmin diğer -ergen- filmler ile kıyaslanmasını hiç mantıklı bulmuyorum. Maze Runner bir nebze de Uyumsuz gerçekten bomboş bir film. Bugün vizyona girecekmiş yeni filmi, ilkinden sonrasını izlemeyeceğim bir seri. Hunger Games'ın özellikle ilk iki kitabında bir mesajı ve anlattığı bir şeyler vardı. Kurgu olarak ve hikaye olarak diğer ikisinin çok üstünde. Ama ne yazık ki filmlerinin hitap ettiği kitle onun bir ergen filmi olmasına neden oldu. Aslında diğerleri gibi değildi bu. Özellikle de kitapta anlatılan çok bambaşka bir dünya idi. Bir de şu filmi sadece aksiyon özelinde düşünmeyin arkadaş ya. Bu serinin beğenmeseniz de bir teması, mantelitesi var. Film biterken ilk filmden sahneler aklıma geldi ve aslında o kadar kötü başlamayan bir seriyi hatırladım. İyi başlayan çok vasat biten bir seri. Daha iyi olmasını umardım ama böyle olacağını da tahmin etmiştim.
Kitabını okuduğum filmlerin çoğu gibi bu da hayal kırıklığına uğrattı. Tavsiye mi istiyorsunuz, kitap okuyun, beyler bayanlar, ablalarım, abilerim. Kitap size tamamen farklı bir dünya sunuyor. Orada her şeyi siz tasarlıyor, karakterleri istediğiniz gibi giydirebiliyor, istediğiniz şekle sokabiliyorsunuz. Kitap ayrıca size yorum yapabilme kabiliyeti veriyor. Bakış açınızı değiştiriyor. Bende film hastasıyım ama kitapların verdiği tat çok başka. Gereksiz uzattım neyse seriyi izleyenler bu filmi de izleyecektir. Çok bir şey beklemeyin. İyi seyirler... 5.8/10
Bunun için miydi yani her şey? 3 Film izle, devrim için falan güzel bir umutla bu filmi izlemeyi bekle ve sonunda karşılaşacağım manzara, Katniss'in çocukları mıydı? Kitabını okumadım, kitaptan uyarlanan filmlerde her detayı gösteremediklerinin farkındayım. Fakat bununda çok havada kaldığına inanıyorum, en azından benim için öyle. İlk filmde, devrim adına yapılanlar, aksiyonlar falan gerçekten tatmin edici ve sıkmadan izletiyordu kendini. Gel gelelim bu film için aynı şeyleri söylemek çok zor. Finnick'in söylediğin 76. Açlık oyunlarına hoş geldiniz söylemi çok doğru. Karşımızda sadece ilk 2 filmde olan Açlık oyunları vardı. Bu olayı zaten ilk 2 filmde izlediğim için, artık daha fazla oyun görmek istemiyordum. Tamam olay "Açlık Oyunları" olabilir de devrimi konu almışsın, ilk filmde gayet güzel konuyu anlatmışsın neden bana böyle bir son veriyorsun. Ben böyle bir mutlu son görmeyi istemiyordum, Alma Coin karakterinin sonunun nasıl olacağı tahmin edilebilirdi. Yani film hakkında söyleyecek bir şeyde bulamıyorum çünkü tamamen söylediğim gibi olay sadece oyunlardan ibaret. Bu sefer belli bir platform altında olmuyor da, sokaklarda falan oluyor işte. Bu kadar bayık bir kaçma, kovalama hikayesi içinde filmin 1 saatini harcamışlar, ona üzüldüm. Benim görmek istediğim son seçimlerin yapılıp, Katniss'in başkanlığa aday olması ve seçilmesiydi. Capitol'ün savaştan sonra ki hallerini ve halkı da görmek isterdim. Bilemiyorum belki de gerçekten, çocuk kitleye hitap etmek adına tekrardan bayat açlık oyunları kısmını devreye sokmak, daha çok para kazandırmıştır yapımcılara. Kötünün iyisi olarak tanımlıyorum filmi işte boş beleş aksiyon yerine, en azından bir şeyler vermişler yine.
Sinemada izleyememiştim. Fakat kitaplarını okuduğum için çok büyük umutla bilgisayarımdan izlememiştim. Evet film güzel kötü değil. Gerçekten olumsuz çok eleştiriyi hak etmiyor. Ama be kardeşim kitapta Peeta'nın bir bacağı yokken, niçin iki ayağını sağlam tuttunuz? Çok ama çok saçma bir gerekçeyle eminim... Başrolde ki oyuncuyu yakışıklı ve karizmatik tutalım.. 5/10
önceki iki güzel seri filminin ekmeğini yemek amacıyla üzerine çok bir şey koymadan nasılsa gider mantığıyla çekilmiş, 3-5 serili filmlerin sonu gibi akıllarda kalmayacak aceleci bir şekilde uyarlanmış berbat bir seri sonu filmi gibi geldi bana....
Ben zaten açlık oyunlarının bir hayranı olarak filmin kitaba göre çekilmiş olmasını çok beğendim. Tek beğenmediğim sahne Primin ölümüydü. Çok kısa ve hızlı oldu.Katnissin Primin ölümünden sonraki kötü ruh halini göstermediler.Sadece buttercupla (Primin kedisi) olan sahnede Prim hakkında üzüldüğünü görebildik.Tabii filmde kişinin düşüncelerini duyamadığımız için de böyle hissetmiş olabilirim ama ben daha duygusal bekliyodum Primin ölümünü.Filme gitmediyseniz zaten hayranı değilsiniz demektir.O yüzden önce kitapları okuyun sonra da sırayla filmleri izleyin :)
Özet olarak şöyle diyebilirim , Hollywood'laştırılmış bir film olan secret in their eyes'a girseydim keşke ve bu sinema katliamını görmez olsaydım. Anlatacak birşeyi kalmayan filmin, aslında bir önceki filmin son 15 dakikasına sığdırabileceği sonu , anlamsız uzatılmış sarılma sahneleri , fantazi müzik kliplerinden kopmuş , herbiri 35 saniye olan hisli surat çekimleri ile doldurmaya çalıştığı ve bu yüzden çalışmadan girilmiş bir felsefe sınavı gibi bilmediğimiz soruya 2 sayfa yazı yazarak öğretmenden puan almaya çalışan çocuklar gibi biz izleyiciden makas almak maksadında bir film olmuş. Üzüldüm , çünkü philip seymour hoffmann'ın son filmi olma özelliğinide taşıyan bu film ayrıca bu yetenekli aktörü sinemayla yeni tanışan gençlere, beceriksiz bir yan rol oyuncusu gibi göstermiş. ( zorunda kalmış tabiki) .
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.