Hesabım
    Açlık Oyunları: Alaycı Kuş Bölüm 2
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Açlık Oyunları: Alaycı Kuş Bölüm 2

    Açlık oyunları’nda son mücadele

    Yazar: Murat Tolga Şen

    Alacakaranlık ile başlayan bir furya bu… Tür sosuna bulanmış çoksatan gençlik romanlarını filme çekmek… Tutanı (The Maze Runner) var tutmayanı (The Host) var ancak bir izleyici olarak türe oldukça mesafeli olduğumu söyleyebilirim. Çünkü bir bilim kurgu ya da fantastik film izlediğimde perdede görmek istediğim son şey aklı karışık genç romantizmi oluyor. Öte yandan günümüzde sinemaya gidenlerin yaş aralığı 15-25 yaştan ibaret ve bu filmlerin de iyi gişe yaptığı da ortada.

    O zaman hiç olmazsa eli yüzü düzgün örnekler karşımıza çıksın diye umut ediyorum. Açlık Oyunları’nın ilk filminde oldukça sıkılmıştım. Running Man’dan ve Battle Royal’den esinlenilmiş fikirlerle dolu bu gişe bombası bana göre oldukça sıkıcı bir başlangıç filmiydi. Pleasentville gibi sakin, sevimli bir film çekmiş olan yönetmen Gary Ross’un bu projeyi çok da benimsemediği ortadaydı.

    2. filmde yönetmen koltuğuna Constantine ve I Am Legend filmlerini yönetmiş olan, fantastik sinemaya daha uygun bir isim, Francis Lawrence oturdu ve en 2. Kitap Ateşi Yakalamak’ı, “kitabına uygun” şekilde çekti.

    Serinin finalinde, Katniss, Panem ulusuyla bir savaş içerisindeyken Başkan Snow ile yüzleşiyor. Yakın arkadaşları Gale, Finnick, Peeta ve bir grup ile birlikte Panem halkına özgürlüklerini kazanmalarında yardımcı olabilmek için hayatlarını büyük tehlikeye atarak 13. Bölge’den ayrılıyorlar. Görevin amacı Başkan Snow’a suikast düzenlemek ama işin içinde yeni bir diktatör yaratma ve Açlık Oyunları’nı daha da daim kılma endişesi var.

    Seri filmlerde ticari kaygı bazen esere zarar verebiliyor. Hobbit öyküsünden üçleme çıkarmaya çalışmak gibi… Burada da benzer bir durum oluşmuş ve Açlık Oyunları serisinin son kitabı Alaycı Kuş 2 bölüm halinde çekilmişti. Bu da zaten iyi yazılmamış final kitabının beyazpere uyarlamasının iyice sünmesine yol açıyor.

    Neyse ki Francis Lawrence tüm aşk-meşk durumlarına rağmen distopik bir bilim kurgu çektiğinin farkında ya da bunu deniyor ve aksiyon sekanslarının da yardımıyla filmi her şekilde göz alıcı bir seyirlik haline getirmeyi başarıyor. Zaten elde 2 filme yetecek malzeme yok, aksiyonun dozunu yükseltmek ve seyirciyi pek bir şey düşünmeden oyalamak tek çare…

    Oyunculuklar için söylenecek pek söz yok, başta Jennifer Lawrence olmak üzere herkes ilk bölümden üzerine giydiği elbiseyi çıkartmadan oynuyor. (Filmi izlemeyen okumasın) Dört filmlik bir seride bu kadar çok çatışmadan sonra insan daha fazla karakter değişimi ve finalde büyük bir arınma bekliyor ancak fazla Hollywoodvari bir finalde, Katniss Everdeen’a ve seyirciye, içinden geçtiği onca aksiyona rağmen, bir kadın olduğu hatırlatılıyor. Onca badireler atlatan kahramanımız, kucağında çocuğu, mutlu mesut bir aile kadını olarak tasvir ediliyor. Kadın olmak zor, aksiyon kahramanının kaderinde bile evinin kadını olmak varmış!

    Serinin takipçileri Francis Lawrence’ın romana uygun bir final çekmek için verdiği çabayı takdir edeceklerdir. Olabildiğince doğru ve dengeli bir uyarlama ancak bilimkurgu sinemasını ciddiye alan sinemaseverler için tüm seri ve özellikle bu bölüm Amerikan hamburgeri tadında; servis hızlı, lezzet vasat.

    Twitter.com/murattolga

    murattolga@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top