Ahlâk dersİ verir gibi görünen bir topluluğun iç dünyasındaki ‘görünmeyenler’...
Yazar: Murat Özer“Ailem İçin” (At Any Price) adlı filme gelene kadar çektiği dört uzun metrajlı filmde ‘çok kültürlü’ yapının izlerini takip eden ve kamerasını sokağın gerçeklerine yönelten Ramin Bahrani, özellikle 2005 tarihli ikinci filmi “Seyyar Satıcı” (Man Push Cart) ile çıkışını gerçekleştirmiş, sonrasında da Amerikan bağımsız sinemasının ‘özel’ isimlerinden biri olmayı başarmıştı. Şimdiyse onu ‘daha farklı’ bir çalışmayla gözlemleme fırsatı yakalıyoruz. Önceki filmlerinin ortaya koyduğu ‘sistem’i tamamen reddetmese de, ünlü isimleri ve konvansiyonele yakın duran bakışıyla “Ailem İçin”de kendi dünyasının dışında bir çabanın içine giriyor genç yönetmen.
Kuşaklar boyunca çiftçilik yapmış bir ailenin iç çatışmalarına odaklanıyor filmin hikâyesi. İki oğlundan büyük olanını ‘elinden kaçırmış’, diğerininse otomobil yarışları tutkusuyla mücadele etmek zorunda kalan bir babanın dünyasına giriyoruz burada. Muhafazakâr özellikleri öne çıkmasına karşın, karısını aldatmaktan geri durmayan, iş konusunda da alabildiğine ‘agresif’ yöntemler benimseyen karakterin bütün amacının ‘işin devam etmesi’ olduğu apaçık ortada. Ancak, beklenmedik gelişmelerin de ışığında çuvallamaya başladığında ‘doğru yol’u bulma çabaları devreye giriyor ve ailesini birarada tutabilmek için uğraşmaya başlıyor. Sonuçsa, ‘vicdan muhasebesi’nin de başrollerden birini üstlendiği sarsıcı bir yöne savuruyor onu...
Ramin Bahrani, “Ailem İçin”de merkeze ‘baba’ karakterini yerleştirmiş olsa da, bütün bir aileyi ve bu ailenin çevresini kuşatmış karakterleri ameliyat masasına yatırmayı deniyor. Ahlâk konusunda ders verebilecekmiş gibi görünen bir topluluğun iç dünyasındaki ‘görünmeyenler’ üzerinden hareketle bir saptamada bulunuyor sinemacı. Kapitalizmin şekil verdiği toplumların ‘yozlaşma’ya açık yüzünü deşifre etmeye çalışırken, ‘gizli gerçekler’in günün sonunda bir şekilde yüzeye çıkarak yıpratıcı olabileceğini de işaret ediyor. İnsan denen yaratığın olanca zayıflığıyla direnmesinin mümkün olmadığına, çarkların onu giderek sıkıştırmasıyla çözülmesinin kaçınılmazlığına vurgu yapıyor. Bu anlamda, David Lynch sinemasının alçak tonda bir yansıması gibi duran “Ailem İçin”, bunu bir ‘cinnet’ boyutunda anlatmasa da derdini hissettirmeyi başarıyor. Herkes ve herşeyin ‘göründüğü gibi’ olmadığının altını çiziyor.
Dennis Quaid’in büyük bir ‘çaresizlik’ aşılayarak canlandırdığı baba, her bir karakterin tutunmaya ya da kopmaya çalıştığı ‘odak’ oluyor hikâyede. Onun tutkuları ya da zaafları belirleyici gibi görünüyor diğerlerinin kaderinde. Baba, onu dibe doğru çeken unsurları ayıklamaya çalışırken, daha da içinden çıkılmaz bir pozisyona sokuyor kendisini. Karısı, oğulları, işi ya da çevresindekilerin baskısıyla daralan çemberden kurtulmak için çabalıyor, her türlü hamleyi avantaja dönüştürmeye çalışarak. Her adımın başka bir problemle karşılık bulmasıysa çözülmeyi hızlandırıyor onun için, paranteze alıp dondurabileceği aşamadan çıkarıyor büyük resmi.
Bir yandan ahlâkî bir sorgulama havası taşıyor “Ailem İçin”, öte yandan da bir tür ‘yüzeyin altındakiler’ motifine tutunuyor. Bu izlenimi yaratırken gereksiz bir kargaşa ortamına da bel bağlamıyor Ramin Bahrani. Usulca ilerleyip derdini hissettirme amacı güdüyor, köşeye sıkışmış başkarakterinin de yardımıyla. Trajediden besleniyor ama bunu sömürü malzemesi olarak öne sürmüyor; seyircinin insanlığına sesleniyor ama duygularıyla oynamıyor. Dengeli anlatımıyla durduğu noktadan çok daha ileri seviyeleri hak ettiğini gösteriyor Ramin Bahrani.