Türk sinemasının son dönemdeki en önemli birkaç yönetmeninden olan Zeki Demirkubuz'un izlediğim ilk filmi olan Yeraltı, okuduğum eleştiriler kadarıyla şu ana kadar ortaya koyduğu en kişisel filmi olarak geçiyordu. Demirkubuz'un bir Dostoyevski hayranı olduğunu birazcık onu dinlediğimizde anlamak da zor olmayacak sanırsam ve de 9.filmi olan Yeraltı da Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar kitabının bir uyarlaması, bir saygı duruşu niteliğinde diyebiliriz. Fakat bu filmde Demirkubuz'un temel referansı Dostoyevski'den ziyade Nietzsche. Bir serbest uyarlama olan Yeraltı'nın felsefi kısmını yorumlamadan evvel filmdeki oyuncu kadrosunu yorumlayacak olursak oldukça iddiali bir oyuncu kadrosunun olduğunu söyleyebiliriz. Engin Günaydın, Nergis Öztürk, Serhat Tutumluer, Murat Cemcir, Nihal Yalçın, Serkan Keskin, vs. Öncelikle başroldeki Engin Günaydın'dan başlayacak olursak gerçekten mükemmele yakın bir performans sergileyen Günaydın, Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar'ındaki yeraltı adamı karakteri gibi (kitabı da okudum) bizleri o depresif dünyasına performansıyla fazlasıyla sokuyor diyebiliriz. Bunun yanında Nergis Öztürk seçimi de gerçekten çok doğru bir seçim. Kitaptaki fahişe karakterine de çok uymuş bu filmde diyebilirim. Tabi bunda Demirkubuz'un da gerçekten büyük payı var. Oyuncularını çok iyi kullanıyor ve de elinden gelen en iyi verimi almasını biliyor. Ayrıca Yalan Dünya dizisiyle popüler olan Nihal Yalçın'ı da böyle bir karaktere bu derece başarılı hayat verirken görmek şaşırttı doğrusu. Diğer oyuncuların da iyi performanslar sergilediğini, ancak bu üç oyuncu kadar ön planda olduğunu söylememek doğru olacaktır. Filmi iki kere seyrettim ve de ikinci kere izlediğimde Demirkubuz'un hakikaten bir ustalık eseri gibi olduğunu söyleyebiliriz. Filmde izleyiciye hissettirmek istediği havayı karşısına net bir biçimde geçirmeyi başarırken, karanlık atmosferleri mükemmel bir şekilde sergiliyor. Kameramanın da çok başarılı bir iş çıkardığını da ekleyelim. Şimdi filmin felsefi kısmına gelelim. Dediğimiz gibi bu Dostoyevski'nin immoralizminden (immoralizm: töretanımazlık) ziyade Nietzsche'nin immoralizmini yansıtıyor diyebiliriz. Dostoyevski'nin immoralizminde karşıt olduğu taraf, yaşayan üst sınıftaki insanlardır. Fakat Nietzsche'nin immoralizminde sadece üst kesme karşıt olmak yoktur, bunun yanında efendilere yenik düşmüş kölelere (Nietzsche'nin efendi/köle ahlakı felsefesi) de bir karşıtlık mevcuttur. Onların da bu sistem karşısında her şeyi kabul ettiklerini dile getirir ve de Nietzsche, buna karşı zamanında bir çeşit savaş açmış olup, kendini herkesten üstte görmektedir. Buna da Muharrem'in Yeraltından Notlar'daki gibi gerçekten bir yeraltı adamı olarak yeraltında değil de apartmanın en üst katında yaşıyor olması bunu gösterir niteliktedir. Peki ya Nietzsche'nin immoralizmini yansıttığını nereden fark edebiliriz? Muharrem'in Nietzsche'nin "Böyle Buyurdu Zerdüşt" (Nietzsche'nin immoralizmini anlatan kitabı) kitabını okurken "İşte bu, işte bu!" demesi veya Muharrem'in konuşma yapmadan önce arkadaşlarından birinin "Nietzsche hazretleri konuşma yapacak." demesi bunu gösterir nitelikte. Dediğimi gibi bu bir serbest uyarlama ve bu konuda Demirkubuz'u eleştiremeyiz. Sonuçta yönetmenler/senaristler kendi fikirlerini filmleriyle bizlere aktarırlar. Demirkubuz da bunu destekleyen bir yönetmendir. Filmlerim, temelinde benim düşüncelerimi yansıtıyor demesi de bu sebeptendir. Bunun dışında filmin tek eksisi ise belki de net bir biçimde bir sürükleyiciliğe sahip olmaması denebilir. Sonuç olarak, Yeraltı filmi bana kalırsa gerçekten çok başarılı bir kitap uyarlaması. Kitabı okumama rağmen filmi de kitabı kadar beğendiğimi söyleyebilirim. Uyarlanması zor bir kitabı uyarlayan Demirkubuz bu saygı duruşuyla benim de çok dikkatimi çekti. Dikkatimi çekmesinin en temel sebebi ise filmlerinde aktardığı felsefi düşünceler ve gündelik hayatımızda yaşanan olayları en doğal ve gerçekçi şekilde aktarışı. Filmlerini izledikten sonra filmleri üzerine de detaylı yorumlar okumayı ve de hayat üzerine düşündürmesini bu sebeple çok seviyorum. Henüz iki filmini izleyebildiğim (diğeri de "İtiraf") Demirkubuz'un şimdilik Ekim'de gösterime gireceği söylenen ve Jean Paul Sartre'ın ilk kitabının bir uyarlaması olan ve kendisinin başrolde oynadığını öğrendiğim "Bulantı" filmini ise merakla bekliyorum.