Hesabım
    Gökdelen
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Gökdelen

    Günün kahramanı yine Dwayne Johnson!

    Yazar: Fatih Yürür

         Artık açık seçik bir biçimde, gayri meşru “Bu Bir Dwayne Johnson Filmidir” kalıbının oluştuğu günler geldi çattı diyebiliriz. Kendisi de epey kalıplı olan güreşçi eskisi dostumuz, çok ilginç bir biçimde, yer aldığı projelerin niteliğinden bağımsız olarak, yediden yetmişe herkesin sempatisini kazanma yolculuğunu tamamladı.  Öyle ki; 80’li ve 90’lı yıllarda Schwarzenegger, Stallone, Willis, ya da Gibson gibi “günün kahramanı” kotasını büyük bir şevk ve zevkle dolduran aktörlerin koltuğuna oturma misyonunu da yer yer Gerard Butler ile paylaşma tevazusunu gösterse de, sınıfının tartışmasız lideri haline geldi diyebiliriz.

         WWF ile başladığı kariyerini, Star Trek: Voyager dizindeki The Champion karakteri ile farklı bir noktaya taşıyan; The Mummy Returns filminde üstlendiği Akrep Kral rolüyle yıldızı ufaktan parlayan ve nihayetinde kendi otonom filmine kavuştuktan sonra da hızla yükselen Dwayne Johnson’ın; bu gün Hollywood cemiyetinin en çok kazanan yıldızlardan biri haline gelmesinin pek çok sebebi var. Be Cool filminde komedi yeteneklerini ilk defa cömertçe sergileyen Johnson, Moana’da da sesiyle döktürmeyi başarmış, daha gün yüzüne çıkarmadığı nice maharete sahip olduğunun sinyallerini vermişti. 2000’li yılların ortasından itibaren de aksiyon arenasının aranan ismi haline geldi. Hem çocukların hem de gençlerin sevgisini kazanmış olması açısında Schwarzenegger ile aralarında daha fazla ortaklık olduğunu düşünmem de pek garip değil hani!

          Johnson’a dair kafi miktarda güzelleme ve mini mini bir biyografi içeren bu iki paragraflık yumuşak inişin ardından hızlıca Gökdelen’e giriş yapmak istiyorum. En draje tabir ile Tom Cruise’un Ghost Protocol’de Burç Halife’ye tırmanışı sırasında nefesi kesilenlerdenseniz şayet, Gökdelen tam da sizin aradığınız kan diyebilirim. Hele ki akrofobiyi suçlu bir zevke dönüştürme gibisinden bir de fanteziniz varsa sizden iyisi yok! Nitekim The Pearl adlı bu yapı Burç Halife’ye göre bir miktar daha yüksek ve tepesinde dönen curcuna da haliyle oldukça fantastik düzeyde! Binanın 98. Katına tekabül eden yükseklikte dönen debdebe ise tam bir akrofobik aksiyon senfonisi… Şayet, böyle bir tabirin varlığından söz edebilirsek!

          Filmin hem senaryosuna imza atan hem de kamera arkasına geçen Rawson Marshall Thurber’ı daha ziyade komedi filmleriyle tanıyoruz. Ben Stiller ve Vince Vaughn’lu Dodgeball ile sinema arenasına hızlı bir giriş yapan Thurber; Dwayne Johnson ile birlikte kotardığı ve beyazperdedeki ilk işbirlikleri olan Central Intelligence filmiyle birlikte, cüzdanına aksiyon kartını da eklemeyi başarmıştı. İkilinin yeni işbirliğinin ürünü olan Gökdelen ise; özellikle 90’lı yıllarda karşımıza sıklıkla çıkan “günün kahramanı” temasına ev sahipliği yapan, yarı süper kahraman, kaslı ve işinin ehli kurtarıcı figürünü bir kere daha ön plana konduruyor.

         FBI eskisi, rehine kurtarma uzmanı olan Sawyer, başına gelen talihsiz bir kaza sonrasında ununu elemiş, eleği nereye koyduğunu bile unutmuş, aile hayatı önceliği haline gelmiş bir orta yaşlı kurt! “Ailem benim her şeyim ve dokunanı yakarım” düsturuna alabildiğine sadık ve ailesine gelebilecek en ufak bir tehlike karşısında tüm dünyayı karşısına almaya hazır. Karakter klişelerinin yanına biraz da yapı ile ilgili klişeleri ekleyecek olursak şayet... Barad-dûr emsali mimarisiyle, dünyanın gelmiş geçmiş en yüksek, en şık, en güvenlikli, en konforlu, en teknolojik yapısı olarak nitelendirilen The Pearl, bir anda dünya üzerindeki rakımı en yüksek cehennem haline geliyor. “Bu gemiyi tanrılar bile batıramaz” diyerek ele güne reklam edilen Titanic’i fazlasıyla anımsatıyor yani!

         Thurber, fantastik kurgu metinlerinden çekilip çıkarılmış gibi görünen The Pearl ile jilet gibi bir aksiyon karakteri olarak tasarlanmış olan Will’in öyküsünü, orta çaplı bir dram ile birbirine dikiyor. Orduda görev almış, arama ve kurtarma hizmetlerinin aranan adamı olmuş, tek kişilik ordu olma konusunda, sinemasal arenadaki diğer ağabeylerinden hiçbir eksiği kusuru yok (gibi görünen) Will’in sol bacağını kaybettiği travma ve sonrasında bütün benliğini ailesine adaması bu dramın sacayaklarını –kendi çapında da olsa- güçlendiriyor.

         Thurber, bu türden klişeleri dizayn ederken, popcorn aksiyonun yazısız ritüellerine alabildiğine sadık kalmış ona şüphe yok. Zaten ağırlıklı olarak vitesi arttırılmış olan taraf, filmin aksiyon kulvarı olmuş. Dolayısıyla ritmi çok sık sekteye uğramayan, vinçlerden gökdelen pencerelerine uzun atlayışların yapıldığı, kahramanlarımızın 1km’lik yükseklikte bol bol asılı kaldığı, abartılar konusunda oldukça bonkör olan ve bu abartıları da popcorn seyirlik nabzına göre şerbetleyen bir yapım duruyor karşımızda! Gıdayı alanı şişmanlatmayan ama aç da bırakmayan bir formül bu ve Gökdelen’de oldukça işler vaziyette.

          Dwayne Johnson’ın, sempatik ve güven veren aksiyon yıldızı rozetleri arasına bir tane daha iliştirmeyi başardığı yapımda, uzun zamandır beyazperdede yüzünü görmeye hasret kaldığımız Neve Campbell’ı fedakar anne rolünde izleyerek, bir devrin daha kapanmasına şahit olmamız açısından, kafi oranda hüzün barındırdığını da söylemeden geçmek olmaz.

         Sözün özü; gişede hafta başına bir dolgun bütçeli aksiyon filminin görücüye çıktığı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bu curcuna içerisinde Gökdelen’ın The Pearl’ın rakımına eşdeğer yükseklikte bir yerlerde durduğunu söyleyemesek de, eğlenceli ve klişeleri ile barışık bir aksiyon ziyafeti çekmek isteyenler için fazlasıyla cazip bir seçenek olduğunu gönül rahatlığıyla iddia edebiliriz!

     

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top