Bir bilene mi danışsak?
Yazar: Banu BozdemirCounselor / Danışman öncelikle senaryo yazarı, yönetmeni ve oyuncularıyla öne çıkan bir film. Filmin başarı grafiğinin genel anlamda düşük bulunmasında da bu kadar etkili isimlerin bir araya geldiği karışımın beklendiği kadar tatmin edici olmayışı yatıyor. No Country for Old Men ve The Road gibi sinemaya uyarlanan iddialı kitaplara imza atan Cormac McCarthy’den başlıyor aslında çözülme. 1933 doğumlu yazar, Danışman filminin senaryosunu kendisi yazmış. Ama sinematografik bir anlatıma hizmet ettiğini çok söyleyemeyiz, daha çok külçe kıvamında ağır bir edebi metin gibi duruyor, pek ilerlemiyor. Tabii son yıllarda tatmin edici işlere imza atamayan Scott’ın da eskiye rahmet okuttuğunu söylemeliyiz.
Bir avukatın parasız kalınca biraz tehlikeli işlere bulaşması ve sonrasında işin içinden çıkamayıp debelenmesi konusu işleniyor filmde, yani konu da işlenişi de pek tatmin edici değil aslında… Yazar McCarthy olunca filmin bazı bölümlerinde, özellikle de El Paso civarlarında Javier Bardem’in de varlığıyla bir No Country for Old Men tadı alıyoruz ama esinlenmeler bununla bitmiyor, film Tarantino kıvrımları yapmaya çalışıp aynı zamanda Guy Ritchie salvoları atmaya çalışıyor zaman zaman… Birçok başarılı imza atan Ridley Scott’ın bile eli boşa düşmüş duruyor. Senaryonun ağırlığına fazla hareket katamamış, o yüzden “yönetmenin en zayıf işlerinden biri” yakıştırmasını sıkça duyacağız filmin vizyonu sırasında sanırım…
Filmin artı yanlarını erkeklerle kadınlar arasında kurulan ilişkinin sınırlarının belirlediğini söylemek durumundayız, yoksa üç adam arasında dönen şatafat, zenginlik, uyuşturucu trafiği ve bunun bir yerde sakata bağlamasının pek şaşırtıcı ve orijinal bir tarafı yok. Özelikle de Javier Bardem’in (Fassbinder ve Pitt’in yanında sönük kaldığını söylemek mümkün) canlandırdığı Reiner ve Cameron Diaz’ın oynadığı sevgilisi Malkina arasında şehvete dayalı ilginç bir ilişki olduğunu söylemek mümkün. Reiner, kedileri (iki tane yavru kaplancık – insan ve doğaya dair bir dostluk hamlesi) ile üst düzeyde yaşayan bir adam ama kendine has bir sakinliği var ve kendisini korkutan iddialı bir sevgilisi… Filmin mizahi yanı da ikili arasında geçen, bizim de Reiner’in Danışman’a anlatırken tanık olduğumuz sahneler… Saçma olsa da bir yandan ilgi çekici. Örneğin Malkina’nın adamın Ferrari’siyle giriştiği seks oyunu herhalde filmin hafızalara kazınan tek sahnesi olarak kalacak.... Zaten ikilinin olduğu kısımlarda ve sonrasında Malkina’nın yoluna yalnız devam ettiği yerlerde filmin temposunun yükseldiğini söylemek mümkün. Filmin fetişizm ve az da olsa şiddetten beslendiğini hatta bununla böbürlendiğini de söyleyebiliriz.
Bunun yanında Counselor ve sevgilisi arasında yaşanan aşkın inandırıcılık boyutunun sürekli sorgulanması, filme az da olsa bir gerilim katıyor ama filmin derinliği hep üçlü arasında (üçlünün diğeri Brad Pitt’in oynadığı Westray) yaşanan muhabbetlerle kesiliyor. Ve film bittikten sonra yönetmeni ve oyuncularıyla büyük beklenti yaratan filmin aslında biraz sabun köpüğü olduğunu anlıyorsunuz. Bunda da dediğim gibi kadronun etkisi büyük, yoksa ilk filmini çeken, adı sanı duyulmamış oyuncularla işi kotaran film olsa, kesinlikle daha çok sevilir ve takdir edilirdi. Çekimlerinden itibaren ses getiren bir filmin daha fazla tadının tuzunun olmasını bekledik galiba.
twitter.com/BanuBozdemir