Yıllardır çeşitli çevreler "Türk sineması neden gelişmiyor, neden ilerlemiyor?" şeklinde serzenişte bulunurdu. Neyse ki bu muğlak "gelişme" tanımının maddiyat ile ilgili eşiğini şimdilik atlatmış görünüyoruz. Bizim de filmlerimize milyon dolarlar dökülüyor, biz de CGI efekti yapabiliyoruz, biz de ağır çekim dövüş-çatışma-patlama sahnesi çekebiliyoruz! Ne mutlu Türk sinemasına, bugünleri de gördük ama film çekerken, hikâye örgüsü dediğimiz, ‘kimi çevrelerce' bir filmin olmazsa olmazı olarak nitelendirilen senaryo kısmını ne hikmetse atlıyoruz! Fikirlerimiz gelişmesine gelişiyor ama bu parlak nüveleri nedense bir türlü sinema sanatına yedirmeyi başaramıyoruz. Öyle ki "Türk sinemasında başarılı olamamış aksiyonlar" üzerine doktora tezi yazılacak malzeme birikti elimizde, üstelik Yeşilçam'dan da bahsetmiyorum; bu filmler maalesef yakın döneme ait ve kendisini gayet ciddiye alan yapımlar.
Bu cuma vizyona giren Kaos: Örümcek Ağı filminin dakika bir gol bir hatası da kendisini fazlasıyla ciddiye alıyor oluşu. Elbette "Türkiye'de hiçbir prodüksiyon masrafından kaçınmadan aksiyon çekme" hayalini gerçekleştirmek ciddiye alınmalı, ama "şimdiye kadar yapılamayanı biz yaptık!" iddiasını ve özgüvenini taşımak, bütçedeki sıfırlardan daha fazlasına muhtaç bir söylem. Karşımızdaki yapım eline, büyük Ortadoğu projesi, masonlar, piyon politikacılar ve halklar ekseninde aslında sağlam bir kurgu malzemesi almış olmasına rağmen, maalesef bir sinema filmi olma yeterliliğinden uzakta, bol patlamalı aksiyon klibi tadında çekilen bir iş olarak sonuçlanmış. Filmin ilk yarısında olaylar fazla uzun anlatılırken, tempo ikinci yarıda yükseliyor ama yapımın genelinde seyirciye geçen bir doku, bir renk yok. Dahası başroller abartılı oyunculuğun zirvesindeyken, diyaloglar farklı Amerikan filmlerinden çevrilmiş de senaryoya yapıştırılmış hissi veriyor maalesef.
En ön plandaki hal böyleyken, Levent Can, Kazım Akşar gibi başarılı isimlerin çabaları ve kalitesi de gölgede kalıyor. Örneğin son dönemde Geniş Aile dizisi ile kendisini sevdiren genç isim Bora Akkaş'ın canlandırdığı ve her gizli istihbarat biriminin temel adamlarından olan bilişim kurdu karakteri inandırıcı olabilecekken, "dev dev oyunculukların" arasından sıyrılamıyor. Bu filmin kötü adamı olan Cemal Hünal belli ki üstüne yapışmak üzere olan "burjuva çapkın adam" sıfatını yırtmak istercesine, rolüne yükleniyor, kısmen de olsa altından kalkıyor, yer yer role inandırıcılık katıyor. Ama maalesef hepsi bundan ibaret. Filmdeki kimi mantık hatalarına ise hiç girmemeyi tercih ediyorum.
Öte yandan, bu yapımın en beğenilesi yanı ise şüphesiz ki müzikleri. Zira aksiyon sahnelerinde insanı heveslendiren yegane unsur Hayko Cepkin imzasını taşıyan oldukça sert müziklerdi. Fakat diyalogun olmadığı hemen hemen her sahneye de müzik giydirildiği için film bittiğinde kendimi sinemadan değil de Hayko Cepkin konserinden çıkmış gibi hissediyordum. Ama bu konuda şikayetçi olamayacağım.
Uzun lafın kısası, karşımızda gene çok büyük vaatlerle yola çıkan ama bu iddialarının içini seyirci gözünde doldurma ihtimali şüpheli bir yapım var. Kaliteli aksiyon sinemasına bütçelerimiz yetmiyor ezikliğini yavaş yavaş üstümüzden atarken, bu sefer de dönüp tökezleyen diğer yönleri toparlamamız epey vakit alacağa benziyor. Türk işi patlama seyretmek isteyenlerin bu haftaki tercihi olacak olan Kaos: Örümcek Ağı, haftanın tek yerli yapımı olarak vizyondaki yerini alırken, benzeri olan Anadolu Kartalları gibi çok para dökülen ama sinema anlamında düzgün kotarılamayan örneklerin gitgide azalacağı, öte yandan Labirent gibi sinema duygusuna sahip filmlerin artacağı bir Türk aksiyon sineması hepimizin temennisi olsun...
twitter.com/duygukocabay